Yeşim SARIŞEN
Küresel piyasalarda resesyon endişeleri ve merkez bankaları politikaları takip edilen ana konu başlıkları olmaya devam ediyor. 2022 yılı güçlü dolar, yüksek faiz temasıyla birlikte riskli varlıkların hisse senetlerinin satış baskısı altında kaldığı bir yıl olmuştu. Bizim de beklentilerimize paralel yönde Ekim ayındaki diplerle birlikte bu ana temalarda ara bir düzeltme yaşandığını gördük. Hisselerde yükselişler etkili olurken, dolar endeksi ve faizlerin ise tepe yaptığını, zirve seviyelerden geri çekildiğini takip ettik. Uzun vadede bahsettiğimiz ana trendlerin korunacağını öngörüyoruz. Son yayınladığımız strateji raporunda da vurguladığımız gibi, 2023 yılının ilk çeyreğinde hisse senetlerinde yeni dipler görmeyi bekliyoruz.
Nitekim beklentilerimize paralel yönde, küresel hisse senetlerinde Ekim diplerinden etkili olan yükseliş hareketinin tepe sinyalleri ürettiğini, düzeltme eğiliminin öne çıktığını görüyoruz. Faiz artış hızını azaltmalarına rağmen FED ve ECB’den Aralık ayı toplantılarındaki şahin açıklamaların, ABD ve Çin’de açıklanan ve zayıf makro veriler bu görünüme destek oldu. ABD Merkez Bankası FED, 14 Aralık’ta piyasa beklentilerine paralel yönde 50 baz puan faiz artışına giderken, üyelerin beklentilerinin yer aldığı dot plot’ta daha şahin bir görünüm öne çıktı ve daha uzun süreli yüksek faiz öngörüldü. FED Başkanı Jerome Powell ise azalan fiyat baskıları ve istihdam kaybı endişelerine rağmen, merkez bankasının enflasyonu düşürme mücadelesinden geri adım atmayacağını ve ücretlerdeki yüksek seviyeleri vurguladı. Bununla birlikte 2023 yılında faiz indirimi planlanmadığı mesajını yineledi. Avrupa Merkez Bankası ECB ise beklendiği gibi 50 baz puan faiz artışına giderken, yüksek enflasyon ve faiz oranlarının artmaya devam edeceğini vurguladı, ayrıca tahvil alım programı portföyünde azaltma takvimi de açıkladı. Ayrıca Japonya merkez bankasının getiri eğrisi tavanını yükselttiği, 10 yıllık tahvil faizinde üst bandın yüzde 0,25’ten yüzde 0,5’e genişletildiği sürpriz kararı da ön plandaydı ki tahvil faizlerinde yükselişlere neden oldu.
Temelde makro görünüme baktığımızda küresel büyümenin zayıfladığı, enflasyonun ise zirve yaptığına dair sinyaller var. Bu doğrultuda önümüzdeki dönemde açıklanacak verilerde, enflasyonla birlikte büyümeye yönelik sinyallerin de önemli olacağını düşünüyoruz. Enflasyon tarafında baktığımızda ise, Amerika TÜFE verisinde birçok sektörde enflasyon baskılarının azaldığına dair sinyaller var. Çekirdek fiyatlarda umut verici bir yavaşlama görülüyor ancak hala yüksek seviyeler korunuyor. Büyüme tarafına baktığımızda ise resesyon riskleri hala canlı. Özellikle talepteki bozulmayla birlikte önümüzdeki döneme yönelik soru işaretleri korunuyor. Amerika’da hem büyüme hem de enflasyon hız kaybediyor. Tüketici harcamaları zayıflıyor ve inşaat sektöründe de faizlerdeki yükseliş ile birlikte zayıflama sinyalleri var. Kısacası önümüzdeki dönemde zayıf yönde işaretler üretebilecek makro verilerin resesyon endişelerine destek olacağını ve riskli varlıklar açısından önemli olacağını hatırlatmak istiyoruz.
Piyasa yapısına bakacak olursak küresel risk barometresi olarak da izlediğimiz S&P500 endeksi şahin merkez bankaları açıklamaları ve resesyon endişeleriyle birlikte 200 günlük ortalamanın da geçtiği 4100 trend direncinden geri çekilerek 3900 ana destek bölgesini kırdı ve tepe sinyalleri üretti. Geçen hafta S&P500 endeksinde 4100 bölgesinden başlayan aşağı hareketin 3750 destek bölgesine doğru geri çekildiğini gördük. Bu hafta, yani yılın son haftasında 3750 desteği üzerinde tepki yükselişleri görebiliriz. 3900 direncine doğru yükselişler görebiliriz ancak bu yükselişlerin satış fırsatı olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. S&P500 endeksinde önümüzdeki günlerde devam edecek olası bir aşağı harekette 3750 bölgesi kırılırsa, ilk olarak 3650 destek seviyesi test edilebilir.
Büyük resimde ise; 2023 yılı stratejilerini anlattığımız Aralık ayı makro düşünceler raporunda vurguladığımız gibi küresel risk barometresi olarak da izlediğimiz S&P500 endeksinin tepe yaptığını, birinci çeyrekte riskli varlıkların satış baskısı altında kalacağını ve tepki yükselişlerinin satış fırsatı olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünmeye devam ediyoruz. 2023 yılında birinci çeyrekte riskten kaçış fiyatlamasıyla birlikte hisse senedi, gelişmekte olan ülke bonoları ve emtia gibi riskli varlıkların değer kaybetmesini, S&P500 endeksinde yeni diplerin görülebileceğini, doların ve ABD bono fiyatlarının yükselmesini bekliyoruz. Bu düşüşle birlikte FED'in para politikasında dönüşe geçeceğini bekliyoruz. Birinci çeyrekte piyasalarda beklediğimiz dip ve FED’in politika dönüşü ardından ise dolardan riskli varlıklara geçme zamanının geleceğini düşünüyoruz. Özellikle gelişmekte olan ülke varlıkları, emtia (özellikle bakır), değerli metaller ve yüksek getirili bonoların öne çıkacağını öngörüyoruz.