2019 yılının ilk 1000 ihracatçısını incelemeye devam etmeden, geçtiğimiz günlerde açıklanan 2020 yılı Eylül ayı ihracat rakamlarına değinmek istiyorum.
Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan’ın açıkladığı üzere şimdiye kadar yapılan en yüksek Eylül ayı ihracatı 2020 yılı Eylül ayında 16,13 milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiş. Bu da geçen yılın aynı ayına göre % 4,8 artış olarak görünüyor. COVID-19 etkilerine ve uluslararası ticaret hareketlerindeki kısıtlamalara karşın ihracatımızın Ağustos 2020 rakamlarına kıyasla % 28,5 artmış olması da ihracatçılarımızın başarısının farklı bir göstergesi.
Bu arada ihracatçı firma sayısının, ithalatçı firma sayısını geçmiş olması da ilginç bir gelişme. Döviz kurlarındaki artışın, firmaları ihracata yönlendiren cazibesinin, geçmiş dönemlerde firmaları ithalata yönlendiren cazibesinin önüne bir hayli geçtiğini görüyoruz.
Dileriz bu cazibe ilerleyen zamanlarda da sürer gider ve ihracata ilgi azalmaz…
İhracatın ithalatı karşılama oranı hakkında aynı iyimserliği göstermemiz biraz güç olacak. Zira bu oranda görülen olumlu artışın altında yatan neden, ihracat değerlerimizin yükselmesinden daha fazla ithalatın pahalıya gelmesidir. Öte yandan, ilk ve ara madde ihtiyaçlarını, ithalatla karşılayan bir sanayi yapısına sahip olmamız da ihracatın ithalatı karşılama oranında istenilen düzeye erişilmesini engellediği çok açıktır. Dileriz, ithalata bağımlılığı azaltmaya yönelik yatırımlar için verilmeye çalışılan destekler yerini bulur ve ihracatımızda (gerçek) yerli katkı oranı artar. Gerçek sözcüğünü bilerek vurguluyoruz zira bazı ithal ürünlerin yerli firmalardan temin edilmesi, yerli katkı olarak ileri sürülebiliyor.
Dönelim 2019 yılının ilk 1000 ihracatçısına…
İstanbul birçok konuda olduğu gibi burada da önde gidiyor.
İstanbul, Türkiye ihracatının dörtte birine varan bir ihracatı gerçekleştirdiği gibi bu kadar ihracatı da ilk 1000 ihracatçı içerisindeki sadece 430 firma ile yapıyor. Bu firmaların sayısını, Türkiye’den ihracat yapan firmaların sayısını 90 bin olarak varsayarak kıyasladığımızda da bu kadar ihracatı yapan firma yüzdesinin sadece yüzde yarım gibi olduğunu görüyoruz.
Bu da bize ihracatın İstanbul üzerinde ciddi bir yoğunlaşma içerisinde olduğunu gösteriyor. Bunun hem ekonomik ve hem de stratejik açıdan uygun olmadığını düşünüyorum.
Böylesine bir yoğunlaşma yerine, ihracatın yurt sathına daha fazla yayılabilmesi, ihracatın sağlayacağı refahın da yaygınlaştırılmasına neden olacaktır.
Geçen haftaki sohbetimizde de yazdığım gibi 2019 yılı Türkiye ihracatının yarısını 883 firma yapıyor ve bu firmalar sadece 14 ile yayılmış.
Bu firmalar da tüm ihracatçıların ancak yüzde birine yaklaşabiliyor.
İhracat politikaları üzerine kafa yoranlara önerimiz, büyüklerin ihracatlarının korunması ve arttırılması kadar, daha küçüklerin ihracata girebilmelerinin ve kalıcı olabilmelerinin sağlanması için etkin politikaların uygulanmasıdır.
Kolay ihracat, ihracat radarı, kolay destek gibi uygulamalar güzel amma araştırma ve okuma konusundaki eksikliklerimizi düşündüğümüzde bunların, düşünülen ve beklenen etkiyi sağlayamayacağını görüyoruz.
Bunların ve benzeri ihracatı destekleyen her türlü tedbirin KOBİ çapındaki firmalara anlatılması yeterli değildir. Bunların nasıl kullanılabileceği konusunun da uygulamalarla daha etkili bir şekilde gösterilmesi etkin kullanım sağlayacaktır.
Her zaman söylediğim gibi büyükler bir türlü çözüme erişebiliyorlar.
Devletin KOBİ’lerin ihracatına daha fazla odaklanması halinde hem ihracat yurt sathına daha fazla yayılacak ve hem de yumurtalar aynı sepette olmayacaktır.
Türkiye İhracatçılar Meclisi ( TİM ) ailesinin tecrübelerini, küçükleri kendilerine rakip görmeden onlara aktarmaları, bu işin daha hızlı ve etkili olmasını sağlayabilir.
TİM sektör temelinde “ Ağabey Firma “ uygulaması başlatarak büyük ihracatçıların mentor firma olarak, küçük ihracatçıları doğru ihracat yapabilmeleri için yönlendiremez mi?