İnovasyon dediğimizde hemen aklımıza uçan kaçan teknolojiler geliyor. O yüzden biraz irkiliyor, geri adım atıyoruz. İri bir sözcük inovasyon. Halbuki inovasyonun ne yüksek teknoloji tabanlı olması gerekiyor ne de inovasyon için devasa bütçelere ihtiyaç var. Bunu doğrulayan harika bir örnek: Liquid Death.
Liquid Death, 2009 yılında grafik tasarımcısı Mike Cessario tarafından bir festivalde insanların suyu Monster enerji içeceğinin metal kutularında içtiğini görmesinden ilhamla kuruluyor. Daha sonra bartender ve müzisyen arkadaşlarıyla şirketin temelini atıyorlar. Liquid Death gazlı ve aromalı su satıyor. Hepsi bu. Fakat $1.4 milyar pazar değeri ile kendi kategorisinde inanılmaz bir hikâye yazıyor. Bu rakam Türkiye’deki pek çok gıda firmasının gelirlerinden fazla ya da en büyüklerine yakın. Sadece su ile bunu nasıl başardılar?
Konu, pek çok başarı hikayesinde olduğu gibi inovatörlerin güçlü gözlem yeteneği ile başlıyor. Girişimci giderilmemiş bir ihtiyacı fark ediyor ve noktalar birleşiyor. Her şeyden önce hedef kitleye uygun bir marka, tasarım dili ve iletişim stratejisi geliştiriliyor. Markanın farkı, suyu daha önce hiç yapılmayan şekilde bira kutularına benzeyen bir ambalajda sunmak. Bu şekilde alkol almayan ama bulunduğu ortama uyumlu gözükmek isteyen insanlar hedef kitle. Özellikle metal sevenlerle başlıyorlar yolculuklarına. Bu kitleyi yakalayacak bir isim bulunuyor. Aynı şekilde bununla hizalı bir slogan: "murder your thirst". Yazı fontu dahil logo yine strateji ile çok uyumlu.
Peki, ürün kötü olsaydı bu başarı gelir miydi? Elbette hayır. Örneğin karpuz aromalı gazlı içecekleri çok güzel. Ama bu vakada asıl farkı getiren, pazarlama inovasyonları. Pazarlama inovasyonları çoğu kez anlatmakta zorlandığımız bir inovasyon türü. Pazarlamanın 4Psi ile vs. karıştırılıyor. İnovasyon diyebilmemiz için her şeyden önce mevcutlardan farklılaşan bir yenilik şart. Liquid Death yeni ürün çıkartıyor ama zaten pazarda benzerleri var. Asıl yenilik, ürünle çok uyumlu bir ambalaj tasarımında. Sonrasında doğru konumlama, iletişim stratejileri ve iyi yaratılmış bir hikâye ile devam ediyor. Pazarlama inovasyonları da tam olarak budur zaten.
Hep söylediğim gibi bazen vasat bir ürünü çok başarılı bir ambalaj en yukarılara çeker. Tam tersi de doğru. Kötü ambalaj, çok iyi ürünleri öldürebilir. Özellikle gıda sektöründe ambalaj tasarımı hayati önemde. Maalesef ülkemizde zayıf olduğumuz noktalardan birisi hem müthiş lezzetlerimizi inovasyona dönüştüremiyoruz hem de sunumunu yeterince iyi yapamıyoruz. Mesela Türkiye’de maden suları dahil su çeşidi az. Maden suyu, gazlı su (sparkling water) ve bunların sair aroma çeşitleri yurt dışında çok fazla. Son zamanlarda bizde de güzel örnekler çıkmıyor değil ama arkasında kitleleri harekete geçirecek bir hikâye göremiyoruz maalesef. Pazarlama inovasyonlarına 360 derece entegre yaklaşmak zorundayız. Ülkemizde gıda firmalarının özellikle içecek üreticilerimizin bu vakayı çok iyi analiz etmelerini öneririm.