Son zamanlarda yaşanılan krizler hemen herkesi iktisatçı yapmış gözüküyor. Bu eleştirilecek bir olgu değil, hatta iyi bile sayılabilir. Ancak konuşanların dersini iyi çalışmayan öğrenci kimliğinde olması sorun yaratıyor. Çünkü ne yazık ki bu kişileri dinleyenler ve söylediklerini gerçek sananlar var.
Hal böyle olunca bu haftaki köşe yazımı basit görünen ancak aslında zor bir konuya ayırdım. İktisat nedir?
İktisat eğitimi alanlar okudukları kitaplarda elbette tanımlamalara aşina. Ben size en çok beğendiğim tanımı vereyim. Nobel ödüllü iktisatçı Samuelson’un tanımı: “İktisat, insanların ve toplumların para kullanarak veya kullanmadan, zaman içinde çeşitli mallar üretmek ve bunları, bugün ve gelecekte tüketmek üzere toplumdaki kişiler ya da gruplar arasında buluşturmak için kıt üretim kaynaklarını kullanma konusundaki tercihleri inceler ve analiz eder.”
İktisat ve tercihler
Bu tanımda iktisadın tercihlere dayandığını da fark etmişsinizdir. Bir ülkede A malı üretiliyorsa B malından vazgeçmiş olursunuz. Ya da sinemaya giderek kitap okumaktan vazgeçmiş olursunuz. Yaptığınız tercih sonrası başka bir mal/hizmet tüketiminden mahrum olursunuz. Buna alternatif maliyet diyoruz. Tercihlerinde rasyonel davrananlar için bu alternatif maliyet düşük olur. Rasyonel davranmanın yolu bilgiden, bilgi akışkanlığının tam olmasından geçer. Bu sadece size bağlı değil. Size bilgi aktarımı doğru, şeffaf olmalı ki, rasyonel davranabilesiniz. Örneğin Merkez Bankası enflasyon hedefini belirleyip size doğru ve şeffaf şekilde duyurursa siz de rasyonel üretim/tüketim kararları alırsınız. Hem üreticinin, hem tüketicinin, hem de devletin rasyonel davranması önemli, çünkü alınan kararlar başkaları için pozitif ya da negatif dışsallıklar yaratır.
Hukuk sistemi iktisadı çevreler. Örneğin rekabet hukukunun rekabeti korumak yerine piyasa aksaklıklarına neden olması piyasaya yeni firmalarının girişini engeller, yoğunlaşma artar, artan yoğunlaşmanın neden olduğu sorunlardan birisi de fiyatların artmasıdır. Türkiye’nin son dönem de yaşadığı yüksek enflasyonun altında sadece kurala dayalı para politikasından sapmalar yatmıyor. Piyasa aksaklıklarının da önemli payı var.
İktisat, tek başına ne piyasa koşullarının işlemesini sağlar ne de iktisat politikalarında başarı elde edilmesine sağlar. İktisat, şimdiler de moda olan sadece model kurup, veri üretip sonuç üretmekte de değildir. Bu olsa olsa iktisat-endüstri mühendisliği olur. Nitekim bu cenahta yer alan iktisatçılar 2008 krizi öngöremedikleri gibi çözümü de bulamadılar. (İngiltere kraliçesinin krizi neden öngöremediniz sorusuna bu iktisatçıların yanıt veremediklerini anımsatmak isterim).
İktisat sert çekirdek
İktisat, Lakatoscu anlamda sert çekirdek. Etrafında onu koruyan/kimi zaman da yok eden hukuk sistemi, tarih, sosyal yapı ve üst yapı (kültür gibi) değerler bulunmakta. Dolayısıyla alınan her iktisat politikası bunlarla birlikte çalışacağını kabul etmek zorunda.
Bu kadar cümle kurmuşken bir de somut örnek verelim. Hükümet enflasyonu aşağıya çekmek için piyasaya müdahale ediyor. Keşke bu kararları alırken mühendis iktisatçılara değil de biraz iktisat tarihi, felsefe bilen iktisatçılarla çalışsalardı. Eğer öyle yapsalardı müdahaleye yönelik sorulara alacakları ilk yanıt şu olurdu: “serbest piyasa yok ki, müdahale ediyorsunuz?”
İktisat politikalarına ilişkin kararları siyasetçiler alır. Bu yapılırken de açık ya da kapalı bazı sınıfları korurlar. Bundan dolayı daha sonraki yazılarda şu sorulara da yanıt arayalım:
İktisat kimden yana?
Kimin için iktisat?
Ulusal Egemenlik Bayramımız Kutlu Olsun.
Okuma Önerisi: İktisat ve Toplum Dergisi, Mayıs -2022 sayısı (“Piyasa Müdahaleleri ve Rekabet” özel sayısı)