İktisat fakülteleri bir gün ders olarak okutacak

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ 2020'den bu yana geçen bir buçuk yıl... İktisat kitaplarında yer açın, hangi hatalar yapılırsa ne gibi maliyetler ortaya çıkarmış, örnek dönem...

✔ On ayda 13 milyar dolarlık yabancı çıkışına yol açan politikadan dönüş ve bu sayede dört ayda 5 milyar giriş, ardından tam anlaşılamayan bir politika ve son dört ayda yeniden 1.3 milyar dolarlık çıkış...

Çok basit bir soruyla başlayalım. Bir yatırımcı olarak bir başka ülkede portföy yatırımı yapmaya niyetlenseniz neleri dikkate alır, neleri göz önünde bulundurursunuz? Yanıtlar belli, değil mi...

Birincisi; yatırım yapılan menkul kıymetin getirisi iyi mi, ona bakarsınız. Gidip yabancı ülkelerde yatırıma kalkıştığınıza, paranızı oralara götüreceğinize göre kuşkusuz iyi bir getiri söz konusu olması gerekir.

Baktınız, araştırdınız, diğer ülkelerle kıyasladınız; faiz getirisi gayet iyi, hatta iyi ötesi, şahane. Kendi ülkenizde beş-altı yılda alabileceğiniz faizi, bu ülke bir yılda veriyor.

Faiz iyi de ya bu ülkenin parasının değerindeki dalgalanma; onu da incelersiniz. Götüreceğiniz para belli, dolar. Eğer dolar o ülke parasına karşı faizden daha yüksek oranda değer kazanırsa sizin getiriniz negatif demektir. Böyle bir olasılık görürseniz, hiç kuşku yok o yatırımdan vazgeçersiniz.

Rekor çıkış

İktisat fakültelerinde belki yakın zamanda değil ama herhalde gelecekte Türkiye’nin son bir buçuk yılda faizde yaşadığı dalgalanma, bu dalgalanmaya nelerin yol açtığı ve bütün bunların sonucunda portföy yatırımlarının nasıl iniş çıkışlı bir grafik çizdiği ders olarak okutulacaktır.

Yurtdışı yerleşiklerin Türkiye’deki hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi yatırımlarına ilişkin veri seti gösteriyor ki geçen yılki gibi bir çıkış şimdiye kadar hiç yaşanmadı. Özellikle geçen yılın ilk on ayı yabancının arkasına bakmadan kaçtığı bir dönem oldu.

Yabancı yatırımcılar geçen yıl ilk on ayda 13.4 milyar dolarlık hisse senedi ve DİBS sattı. Üstelik bu net satışı gösteriyor. Yılın son iki ayında ise çıkış durdu ve 4.2 milyar dolarlık giriş gerçekleşti. Böylece yıl 9.3 milyar dolarlık net çıkışla kapatıldı.

Bu yılın ilk iki ayı eh işte kıvamında giderken mart ayıyla birlikte durum birden değişti. Bunun nedenini de biliyoruz.

Ve yabancı hala ikilemde “Türkiye’ye gitsem mi, gitmesem mi” diye, biz hala beklemede “Yabancı gelir ve döviz getirir mi, yoksa buralara uğramaz mı” diye...

Niye böyle olduğu açık. Neyin ne zaman yapılacağını bırakın bize dövizini emanet edecek yabancıların bilmesini, biz bile kestiremiyoruz ki...

BİLE İSTEYE YAPILMAYACAĞINA GÖRE BÜYÜK HATA!

Geçen yıl ocak-ekim 13.4 milyar dolarlık çıkış, kasım-aralık 4.2 milyar dolarlık giriş...

Herhalde hiç kimse o ilk on aylık dönem için “Biz yabancıların gitmesini, Türkiye’den çıkmasını çok istiyorduk, bu sonucu doğuracak ortamı bile bile hazırladık” demeyecektir.

“Döviz, döviz” diye inlediğimize, swap yapabilmek için fellik fellik ülke aradığımıza göre “Aman ne güzel oldu, ne iyi oldu, yabancılar çıktı gitti” diyen yoktur.

Peki şu durumda “Biz geçen yıl ne gibi hatalar yaptık da bu duruma düştük” diye özeleştiri yapan, dile getirmese de içinden sessizce yapan var mıdır?

Onu bilemeyiz. Ancak tahmin yürütebiliriz. Galiba bir dönem bu özeleştiriyi yapanlar oldu. Hani geçen yıl kasımda Merkez Bankası’nda bir operasyona gidilmişti ya, işte o dönem.

“Enflasyonun nedeni olan faiz” artırıldı, faiz artırılınca yabancı çıkışı durdu hatta tam tersine giriş başladı, döviz hızla geriledi... Tam işler biraz normalleşir gibi olmuştu ki nedeni hala tam anlaşılamayan bir şekilde Merkez Bankası’nda bu sefer de mart operasyonu yapıldı.

Marttan bu yana “enflasyonun nedeni olan faiz” aşağı çekildi mi, hayır. Faiz yüksek olduğu halde kur yeniden artmaya başladı mı, evet. Peki ne anladık biz bu mart ayı operasyonundan!

Bu konuyu işlemeye devam etmek gerekir. Dedik ya, gün gelecek iktisat fakültelerinde okutulacak. Önemli bir konu...

Tüm yazılarını göster