Birleşmiş Milletler'in desteklediği Principles for Responsible Investment (Sorumlu Yatırım İlkeleri, PRI) tarafından hazırlanan çalışma, incelenen 21 büyük ekonomide toplam CO2 emisyonlarının 2050 yılına kadar yüzde 80 oranında düşebileceğini ve ısınmayı 1,8 derecede tutmanın yüzde elli ihtimalle mümkün olduğunu ortaya koyuyor.
Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen Principles for Responsible Investment (Sorumlu Yatırım İlkeleri, PRI) tarafından hazırlanan son çalışma, iklim krizi ile mücadeleye yönelik bir umut ışığı yakıyor.
Çalışmaya göre, 2025 yılına kadar iklim politikalarında gerçekleştirilecek hızlı ivme ile Paris Anlaşması’nın “2 derecenin altına düşme” hedefi yakalanabilir.
COP 26’ya kadar olan süreçte, iklim değişikliğiyle mücadele için küresel eylem yeterli olmaktan uzak. Ancak, olası politika gelişmelerine ilişkin önemli öngörülerde bulunan ve reel ekonomi üzerindeki etkisini değerlendiren yeni küresel PRI Tahmini Politika Senaryosu (FPS), iklim politikasında 2025 yılına kadar önemli bir ivmelenmenin muhtemel olduğunu tespit ediyor.
Çalışma, incelenen 21 büyük ekonomide toplam CO2 emisyonlarının 2050 yılına kadar yüzde 80 oranında düşebileceğini ve ısınmayı 1,8 derecede tutmanın yüzde elli ihtimalle mümkün olduğunu ortaya koyuyor.
Belirtilen emisyon azaltımının enerji, gıda ve toprak sistemleri genelinde uygulanan güçlü politikalarla sağlanabileceği vurgulanıyor:
Enerji sektörü emisyonları, 2020’de yaklaşık 34 GtCO2’den 2050’de yaklaşık 9 GtCO2’ye yüzde 75 düşebilir. Arazi sektörü emisyonları ise 2020’de yaklaşık 6 GtCO2’den 2050’ye kadar yılda yaklaşık -1 GtCO2’ye gerileyip, yüzde 125 düşerek araziyi net bir CO2 yutağı haline getirebilir. Ancak tam sonuçlar elde edilmeden önce bir gecikme yaşanıyor. Mutlak CO2 emisyonlarının yüzde 16 oranında arttığı son on yılın aksine, ülkelerin mevcut Ulusal Katkı Beyanı (NDC) taahhütlerine paralel olarak 2030 yılına kadar ancak hafifçe düşeceği tahmin ediliyor.
Emisyonlar 2020’lerin ortalarında zirve yapıyor ve ardından 2025 sonrası politika uygulamalarının yürürlüğe girmesi ve daha eski, fosil teknolojilerin yerini temiz alternatifl erin almasıyla birlikte, 2030’da azaltım oranında bir bükülme noktasına ulaşılıyor.
ENERJİ SİSTEMİNDE DÖNÜŞÜM
2021 Tahmini Politika Senaryosu (FPS), önümüzdeki on yılda kapsamlı politika değişikliklerinin enerji sisteminde nasıl bir dönüşüme yol açacağını ana hatlarıyla şöyle belirtiyor:
Sıfır emisyonlu araçlar, 2030 yılına kadar yollardaki tüm araçların yaklaşık yüzde 30’unu oluşturacak ve zaten tüm zamanların zirvesine yakın olan petrolün çöküşünü hızlandırarak 2026/27’den sonra önemli ölçüde azalacak.
Rüzgar ve güneş enerjisi, 2030 yılına kadar küresel elektrik üretiminin yüzde 30’undan fazlasını karşılayacak. Bu oran, bugünkü seviyelerin (yaklaşık yüzde 10) üç katı anlamına geliyor.
İklim senaryolarında genellikle göz ardı edilen gıda ve toprak sistemlerindeki hızlı değişiklikler de kritik bir rol oynuyor. Gıda üretimindeki büyük değişimler, dünyanın 2030›da et tüketiminde zirveye ulaşması ve Doğa Temelli Çözümlerin (NBS) hızlanmasıyla 30 yıl içinde arazi kullanımının net bir karbon yutağı haline geleceğini gösteriyor.
Ancak hızlı dönüşüme rağmen, bu tahmin edilen değişiklikler, daha büyük eylem gerektiren 2050’de Net Sıfır olacak şekilde ısınmayı 1,5°C’de tutmak için hala yeterli olmuyor.
Eylem planı
Gereken Politika Senaryosu (RPS) aracılığıyla yapılan yeni analiz, 1,5 derecelik bir sonuç elde etmek için temel eylemleri şöyle sıralıyor:
İdeal olarak 2025 yılına kadar tüm dünyada ormansızlaşmaya son verilmesi. Aksi takdirde, enerji sisteminin, potansiyel olarak biyoenerji ve karbon tutma ve depolama yöntemleri aracılığıyla daha büyük azalmaları emmesi gerekir. En önemlisi, karbonu tutulmamış kömüre 2035 yılına kadar Çin’de tamamen son verilmesi gerekiyor.
2040 yılına kadar neredeyse tüm piyasalarda yeni fosil yakıtlı otomobillerin aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması ve 2045 yılına kadar küresel olarak yüzde 100 temiz güce geçişin sağlanması önem taşıyor.