İki senaryo vardı. IMF’siz senaryo gerçekleşti. Geçen sene –29 Ocak 2019- tarihli ‘İki Senaryo’ yazısında durumu analiz etmeye çalışmıştım. Gelen reaksiyonlar yüzde 51 IMF’siz olacak şeklindeydi. O günlerde CDS 316 (bugün 279), özel sektör açık pozisyonu 205 milyar dolar idi. İkincil piyasada gösterge faiz yüzde 18.4 idi. Yüzde 51 IMF’ye gidilmeden idare edilir diyordu ama gitme olasılığını yüksek görenler de çok fazla sayıdaydı. 2008’de de gidilmemişti. Yine gidilmedi ve yine atlatıldı.
Nasıl olabiliyor? Döviz borcu yükseliyor, faizler kuru ve enflasyonu tutabilmek için fırlıyor, iç talep hızla düşüyor, resesyona bile girilebiliyor. Ama sonra ‘iş çevrimi’ hükmünü icra ediyor; dünyadaki ortam da uygunsa bir şekilde normale dönüyoruz. Elbette hasar kalıcı oluyor ve zaman kaybediliyor. Ancak çarklar yeniden dönmeye başlayabiliyor. Nedeni şu olabilir mi? Aynı anda hem dış açık hem iç açık verilmediği için olabilir mi? Bütçe açığının hızla arttığı dönemlerde cari açık daralıyor ve tersi. Yani ana hatlarıyla böyle. Grafik çizdirince bir “makas” çiziyor. Keza dış borç servisi arttığı zaman –yani özel sektör net borç ödeyicisiyken- özel sektörün kısa vadeli borcunun oranı azalıyor. Bu da bir “makas”. Sırasıyla son 25 senede 5 ve 3 “makas” dönemi var.
Keza şu anda net borç ödeyicisi olmaktan dolayı –yani resesyon etkisi- özel sektör açık pozisyonu bayağı kapanmış durumda. Özel sektör yatırım yapmadı; talep de yoktu. Bankalar da temkinli davrandı ve net borç ödeyicisi olarak geçen uzun bir süreden sonra özel sektör pozisyonu bir ölçüde kapandı. Kanımca 2020’nin ilk yarısını rahatça idare edecek ve baz etkisinden yararlanılacak bir güvenlik alanı oluştu. Ne kadar bir alan? Özel sektör açık pozisyonu şu an 2015 Haziran ayıyla hemen hemen aynı seviyede: 178 milyar dolar. Nasıl oldu? Son 21 ayda kapanan pozisyon 44,5 milyar dolar. Sadece 2019 yılında 27 milyar dolarlık açık pozisyon kapanmış. Doğaldır, global sistem böyle çalışır. Arada bir dış aleme transfer yapacak ve borç kapatacaksın ki tekrar borçlanabilesin.
Döngü yeniden başlarken kredili konut satışlarında araba satışlarında, perakendede, stok yenilemede –başlıyor- yukarı hareket gözle görülür hale geldi. Ancak aynı şeyler sonsuza kadar tekrar etmez. Aynı şiddette döviz borçlanması olmayacak ve zaten olmaması gerekiyor.
Faizler veya kur aniden yükselmezse –ki aynı şey sayılır- bu manzara ilk çeyrekte devam eder. Yerleşiklerin döviz eğilimini durdurmak mümkün görünmüyor ve risk burada. Yani risk durduk yerde risk almakta; faizi aşırı düşürmekte. Burada ‘denge faiz’ bulunup orada durulabilirse sorun olmaz.
Bu tarz büyümeyi –baz etkisi, krediler, tüketim canlanması, stok yenileme- beğenmeyenler olabilir. Nedeni açık; büyüme var büyüme var. Uzun vadede büyümenin kalitesi önemli. Ancak, her ne kadar kıyaslamak mümkün değilse d, ABD ekonomisi de şu an aynı durumda. Konut, tüketim, stok döngüsü ve Fed’in –faiz indirmese bile kısa vadeli faize tavan koyacak şekilde varlık alacağı verisiyle- gevşek para politikası devam ediyor. Büyüme artacak işsizlik düşecek. Bambaşka ülkeler ve ekonomiler ama 2020 için aynı desen söz konusu.