İş dünyasında radikal bir dönüşüm yaşanıyor. Başarının tanımı değişiyor. En az karlılık kadar, şirketleri çevresel, sosyal ve yönetişimsel anlamda yarattıkları etki önem kazanıyor. Bu dönüşümün temelinde üç ana başlık var: Birincisi, içinde bulunduğumuz sistem, yaşadığımız dünyayı hızla yok ediyor. İkincisi, iş dünyasının, bu yok oluşu engelleyecek; büyümenin yerine kalkınmayı koyacak yeni bir sistem oluşturması gerekiyor. Üçüncüsü ise, bu sistemi oluşturmak için iş stratejileri, iş yapış modelleri, değerler dahil olmak üzere tüm sistemin yeniden tasarlanması aciliyet kazanıyor. Bu noktada da şu soru ortaya çıkıyor: Şirketler dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek şeklindeki “yüce amaç” ile “kâr etme zorunluluğu” arasında nasıl denge kurabilir?
"B Corp" iş dünyasının gücünü iyilik için kullanan şirketlerden oluşan bir girişim. Dünya genelinde 64 ülkede, iyi olma misyonu ile hareket eden 20 binin üzerinde şirket, ‘dünyanın en iyisi’ olmaktan ziyade, ‘dünya için en iyisi olmak’ hedefiyle bu girişimde yer alıyor. B Corp hareketinin kurucularından imece Yönetim Kurulu Üyesi & NOW Partners Kurucu Ortağı Marcello Palazzi ile bu dönüşümü konuştuk:
“Bu noktada mesele yenileyici ekonomiye geçiş. Şirketler yenileyici yaklaşımlarla daha da fazla başarı elde edebilir, amaçları da temelde bu zaten. İhtiyacımız olan sistemsel değişim, bunun için de doğal sermayeyi, insan sermayesini, toplumsal ve finansal sermayeyi tüketmek yerine, bunları yeniden üreten ekonomik faaliyetleri hayata geçirmek. İşletmeler ekonominin öznesidir, özne olmadan değişim mümkün olmaz. İş dünyasının yaratıcılığı, inovasyonu ve girişimciliği dünyada görmek istediğimiz değişimin olmazsa olmaz unsurlarıdır.”
“Sosyal inovasyon, sosyal meselelere tatbik edilen inovasyondur. Toplumsal sermayenin yenilenmesidir. Asıl soru şu: Ekonomiyi toplumu ve gezegeni de kapsayan bütüncül bir şekilde görmeyi nasıl ihmal edebildik? Yalnızca sosyal girişimcilik dediğimiz şeyi değil, ekonomik faaliyetlerin tamamını sosyalleştirebilirsek ekonominin daha parlak bir geleceği olacaktır. B Hareketi’nin de temel mantığı bu. imece gibi, değişim yaratmayı amaçlayan bireyleri ve kurumları bir araya getiren platformların çoğalmasıyla, imeceLAB gibi gençlik komünitelerinin varlığıyla yeni neslin de bakış açısı bu yönde gelişecektir.”
“Artık günümüzde, özün ötesine, egonun ötesine, salt kişisel çıkarların peşinde koşmanın ötesine geçip toplumsal faydanın peşinde koşmak gerekiyor. İsviçre veya İsveç gibi dünyanın en gelişmiş ülkeleri herkesin fayda sağladığı bir sistemde aynı zamanda en zenginlerin de fayda sağlayabileceğini anladılar. Toplumsal refah, az sayıda kişinin faydası hiçe sayılarak sağlanmak zorunda değil. Liderler, kendi çıkarları ile başkalarının çıkarları arasında bir denge kurmalıdır. Bu, insanın yalnızca beynine veya cüzdanına değil, kalbine de daha fazla yer açması anlamına geliyor.”
İmece’nin kurucu ortaklarından olan Zorlu Holding, Akıllı Hayat 2030 sürdürülebilirlik vizyonu doğrultusunda kaynaklarını sosyal etki yaratabilecek alanlara yönlendiriyor. Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül, başta imece çatısı altında olmak üzere sosyal etki yaratma-etki yatırımcılığı noktasında hayata geçirdikleri işbirlikleri şöyle anlatıyor:
“Sürdürülebilirlik bizim için bir iş yapış ve yaşam biçimi anlamına geliyor. Akıllı Hayat 2030 doğrultusunda; çevresel, sosyal ve yönetişim alanındaki sorunlara karşı çözümlerin eşit, kapsayıcı, adil ve akıllı bir hayat yaratmaktan geçtiğine inanıyoruz. Bunu başarmak için insan odaklı ekosistemler ve yenileyici iş modelleri kuruyor; radikal iş birliklerinden güç alıyoruz. Yaşadığımız çok boyutlu meseleler, bireysel değil, paydaş temelli çözümleri gerektiriyor ve özel sektöre büyük sorumluluk düşüyor. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na (SKA) ulaşmak için yaklaşık 2,5 trilyon dolarlık bir kaynağa ihtiyaç duyuluyor. Bu kadar büyük bir finansmanı tek başına devletler, uluslararası kuruluşlar ya da filantropiyle sağlamamız mümkün değil. O nedenle özel şirketlerin, finans kurumlarının ve etki odaklı sosyal girişimcilerin de işin içine dahil olacağı bir sistemsel dönüşüme ihtiyaç var. Sermaye piyasalarındaki yaklaşık 300 trilyon dolar olan küresel yatırımın sadece yüzde 1’inin etki yatırımcılığına yönlendirilmesiyle bile Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları için hesaplanan yıllık kaynak ihtiyacın sağlanabileceği öngörülüyor. Bu gelişmelere paralel olarak iş dünyasında son beş altı yıldır paydaş temelli yaklaşım daha da yaygınlaşıyor. Etki odaklı bu yaklaşımla şirketler artık toplumsal faydayı gelişmenin ve büyümenin ayrılmaz bir parçası olarak görüyor”
“Paydaşı olduğumuz sosyal inovasyon platformu imece de bu radikal iş birliği örneklerinin başında geliyor. imece’yi; özel sektör, akademi, sivil toplum gibi farklı paydaşların birlikte çalışabileceği bir iş birliği platformu olarak kurguladık. imece, ilk üç mesele sürecini Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma için belirlediği 17 amaç arasında yer alan “Nitelikli Eğitim”, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” ve “Eşitsizliklerin Azaltılması” konuları etrafında gerçekleştirdi. Mesele süreçleri kapsamında küresel amaçlara ulaşmak üzere çözüm önerileri sunan bireyler bir araya gelerek sosyal girişimler kurdular. 2019’da sosyal, kültürel ve çevresel meselelere kolektif bir şekilde gençlerle birlikte çözüm üretilmesini hedefleyen, imece’nin açık inovasyon laboratuvarı imeceLAB kuruldu. 2020 yılında ise SKA’ya ulaşma yolunda artan hızlanma ihtiyacı doğrultusunda imece, sosyal girişimlerin etkilerini ölçebilmeleri ve bu etkiyi görünür kılabilmeleri için imece impact Etki Hızlandırma Programı’nı hayata geçirdi. 2021 Mart ayında gerçekleştirdiğimiz imece summit ‘Geleceğe Etki Zirvesi’nde ise, odaksız ekonomik büyüme yerine inovatif, kapsayıcı, şeffaf, sürdürülebilir ve iyileştirici bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu bir kez daha görmüş olduk.”