Uzun soluklu bir eğitim programı yaptığımız devlet kuruluşunun yetkilisi arayarak, katılımcılardan birisinin şahsen görüşmek istediğini bildirdi.
İşletmesinin ihracat yapabilmesi konusunda fikir almak ve bazı sorular sormak istiyor diyerek telefon numaramı vermek için iznimi istedi.
Her zamanki tavrımla herkesle her zaman görüşebilirim, hiç sakıncası yok diyerek izin verdim.
İnternet ortamında o katılımcı arkadaş ve kurum yetkilisiyle birlikte ortak bir görüşme yaptık.
Konuşmamızın sonunda üretici olan dostumuz bana kendilerine danışmanlık verip vermeyeceğimi sordu. Doğal olarak böyle bir durumda bu danışmanlığın maliyetinin ne olabileceğini öğrenmek istedi.
Üretici dostumuzun söyledikleri ümit verici olmakla beraber, her zamanki sorgulayıcılığımın karşılığını pek fazla alamadığım için ve prensiplerim gereği cevabım o an için hayır oldu. Çünkü işletmesini görmeden, yeterliliklerini anlamadan ve ekibini tanımadan teklif vermenin uygun olamayacağını anlattım.
Uygun bir tarih üzerinde anlaştık ve uçağa atlayıp oraya gittim.
Arkadaşımız çok misafirperver, mükrim ve oldukça hatırşinas.
Önce ağır bir kahvaltı sonra işletme ziyareti derken ağzımın tadı kaçtı.
Neden derseniz?
İşletme sahibi dostumuz metal işleri yapıyor.
Adresleme olmasın diye yaptığı işi tam olarak yazmıyorum.
Daha önce de ufak tefek yurt dışı işleri olmuş amma başkalarının üzerinden.
Yaptığı işte başarılı zira sektöründe adı biliniyor ve takdir ediliyor.
Standart olmakla beraber belirli sayıda bir model üzerinden üretim yaparak talep sahiplerine teslim ediyor.
Hiçbir modelin teknik çizimi yok.
Kalite yönetim sistemi belgesi olmadığı gibi yaptığı işin yerel standartlarını da bilmiyor. Amma yaptığı işler üst düzeyde kabul görüyor.
Hedef ülke olarak belirlediği ülkelerin, o ürün için zorunlu kıldığı kalite koşullarını veya varsa standartları da bilmiyor.
Tüm bilgiler kafasının içinde ve yazılı dosyalanmış bir arşiv yok.
Kendisi işletmede değilse veya kendisine erişilemiyorsa ve ustaların herhangi bir bilgiye ihtiyacı varsa iletişim kurulana kadar o iş duruyor.
Yabancı dil bilen bir eleman yok hatta pazarlama ve satış noktası da kendisi.
Şimdi soralım ve düşünelim…
Bu ürünler, varış ülkesindeki koşulları karşılayamazsa gümrükte kalabilir mi?
Bir türlü gümrüklerden geçmiş olsa da o ülkede rahatça ve sorunsuz satılabilir mi?
Satılmış olsa ve bu üründeki bir uygunsuzluk yüzünden kullanıcı zarar görürse sonuç ne olur?
Siparişten sonra, bu arkadaşımızın başına bir şey gelse veya hasta olsa üretim ne olacak?
Üretim yeterlilikleri kısıtlı olduğu için, uzun olan teslim süresini alıcılar nasıl karşılar?
Finansman gücü olmadığı için ön ödeme almadan çalışamıyor. Her yabancı avans verir mi?
Ödeme ve teslim şekillerinden haberi yok. Mal kapıda, parayı veren alır şartı kabul görür mü?
Kafamda deli sorular, “Beyefendi bu yapılanmayla siz ihracat yapamazsınız “ dedim.
“ Yurt dışına üç beş teslimat yapar, sonra üzülür bu işten vazgeçersiniz “ dedim.
Sonra açık bir yürekle, anlaşılabilir bir dille ve sebep sonuç ilişkisini açıklayarak, bu işin neden üzücü sonuçlara gebe olduğunu anlattım.
Şimdi başı sıkışınca arıyor ve ara sıra başkalarının üzerinden yurtdışına mal vermeye devam ediyor.
Siz bu durumda olsanız ne dersiniz?