Strateji konusundaki bilgilerimi güncellemek ve farklı görüşleri incelemek için internette gezinirken, Uluslararası Ticaret Merkezi / International Trade Center (ITC) tarafından yayınlanan internet sayfasının bir bölümünde şu ifadeye rastladım;
Trade doesn't happen by accident, but by design /Ticaret kazara değil tasarlanarak olur
Bu ifadeyi bir de ihracat için düşünürseniz, ne dersiniz acaba?
Bu sohbetimize katılan, ihracata gönül vermiş dış ticaret danışmanı dostlarımızın bu satırları okudukları sırada, başlarını sallayarak bana katıldıklarını görür gibiyim.
Otuzbeş yıldır birbirleri ile en ufak benzerliği bile olmayan işletmeler de dahil olmak üzere birkaç yüz firmaya danışmanlık verdim.
Ve beni en çok sinirlendiren ifade; “Arkadaş sen bize müşteriyle parayı bul, gerisini merak etme biz hallederiz.”
Bu yolla başarıya ulaşan firma var mıdır ben bilmiyorum ya da bana tesadüf etmedi.
Amma başarıya ulaşan ve bu başarılarını sürdürülebilir kılan firmalara baktığımda da ITC sitesinde gördüğüm ifadenin somutlaşmış örneklerini görüyorum.
Her ne kadar ITC bu sayfasında devletler için tavsiyelerde bulunmakta ise de sayfa içerisinde gördüğüm başka bir ifade de işletmelerin çalışmalarına güçlü bir ışık tutar gibiydi.
Bu ifade “Strateji öncelikleri tayin ve kaynakları tahsis ederek, nasıl başarılı olunabileceğini tanımlar” diyordu.
Gerçekten de gerek birlikte çalıştığım ve gerekse incelediğim başarılı ihracatçıların, bu yönde hareket etmeye dikkat ettiklerini gözlemliyorum.
Özdeyiş haline getirdiğim “Planlamayı başaramayan, başarısızlığı planlar” ifadesi de bu gözlemlerimin ürünüdür.
Görünen o ki Türkiye ihracatının en önemli sorunu “Sürdürülebilirlik.”
Hatta bence bu sorun “Katma değerli ihracat” sorunundan bile daha önemli.
Çünkü ürününüz ne kadar katma değerli olursa olsun iyi bilmediğiniz, doğru yönetemediğiniz bir ihracat çalışmasında ne kadar başarılı olabilirsiniz?
Ürününüz eşsiz, müşteriniz seçeneksiz ve siz de tekel konumundaysanız buna diyecek sözüm yok.
Ancak rekabetin yoğun olduğu küresel piyasalardaki ihracatçılardan biri iseniz, hayatınız tekel konumda olanlar kadar kolay olmayacaktır.
“Kişi kusurunu bilmek gibi irfan olmaz” özdeyişinden hareketle, tüm ihracat yapan veya yapmayan işletmelerimizin hem işletmeleri ve hem de ürünleri için SWOT analizi denilen çalışmayı yapmayı öğrenmelerini öneriyorum.
İşletmenin o anki durumunu, ürünün çalışılan piyasadaki rekabetçiliğini, yeni girilecek ihracat pazarındaki olası rekabet gücümüzü, yeni çıkarılacak ürünün durumunun ne olabileceği gibi çok farklı konuların SWOT masasına yatırılıp incelenmesini önemsiyorum.
Hatta bunu tüm yöneticilerin, birbirlerinden bağımsız olarak yapmalarını ve daha sonra analiz sonuçlarını tartışarak ortak bir değerlendirme yapmalarını öneriyorum.
İşletmenizin artılarını ve eksilerini bilesiniz ki nelere ihtiyacınız olduğunu belirleyebilesiniz.
Sonra da gerekli kaynakların nereye ne kadar tahsis edileceğine karar verebilesiniz.
Başka bir deyişle “Ticaretinizi tasarlayabilesiniz.”
Yoksa bir ihracat kazasına kurban gitmek işten bile olmaz.