Hazine ve Maliye Bakanlığı, imalatçı ihracatçıların hem talep edebilecekleri iade tutarlarını artırarak KDV kaynaklı finansman yüklerini azaltmak, hem de iade işlemlerinde kolaylık sağlamaya yönelik yeni bir uygulama geliştirdi.
“İmalatçılar Tarafından Yapılan Mal İhracında İhracat Bedeline Göre İade” olarak ifade edilen bu yeni uygulamaya göre, imal ettikleri malları doğrudan ihraç eden imalatçılar, bu uygulamayı tercih etmeleri halinde ihracat teslimlerine ilişkin olarak yüklendikleri KDV tutarına bakılmaksızın ihracat bedelinin %10’una kadar, devreden KDV tutarı ile sınırlı olarak iade talep edebiliyorlar.
41 Seri No'lu KDV Tebliği ile KDV Genel Uygulama Tebliği’nde yapılan düzenleme kapsamında hayata geçirilen bu uygulama, sektör ayrımı yapılmaksızın tüm imalatçı ihracatçılar için geçerli.
İmalatçı ihracatçıların “Bu uygulamayı tercih etmeli miyim? sorusu ile sıklıkla karşılaşıyoruz. Ancak sorunun cevabı, imalatçı ihracatçının yüklenilen KDV oranı, devreden KDV yükü, faaliyette bulunduğu sektör, başta Dahilde İşleme İzin Belgesi (DİİB) olmak üzere KDV’siz olarak yapmış olduğu mal alım tutarları toplamı, risk analizinde karşılaştığı sorgu sayısı gibi birçok kritere göre değişiklik gösteriyor. Bu kapsamda yapılacak değerlendirmeler ve tereddüt edilen konuları sırasıyla inceleyelim.
İhracat teslimlerine ilişkin KDV iadesinde genel uygulama, ihracat bedelinin %18’ine kadar yüklenilen KDV’nin iadesine izin vermektedir. İhraç kayıtlı teslimlerde ise bu kapsamda hesaplanıp tahsil edilmeyen KDV’nin iadesi talep edilebiliyor. Dolayısıyla, yüklenilen KDV listesi oluşturmak suretiyle veya ihraç kayıtlı teslimde bulunarak halihazırda ihracat/ihraç kayıtlı teslim bedelinin %10’unun üzerinde KDV iadesi alıyorsak, yeni uygulama daha az KDV iadesi almamıza ve devreden KDV kaynaklı finansman yükümüzün artmasına neden olabilecektir.
Örneğin, imalatçı (A) Makina AŞ’nin Mayıs/2022 döneminde 10 milyon lira ihracat gerçekleştirdiğini, bu kapsamda yüklenilen KDV tutarının 1,3 milyon lira olduğunu, devreden KDV tutarının ise 3 milyon lira olduğunu varsayalım.
Buna göre, yeni uygulama kapsamında (A) Makine AŞ. 1,3 milyon lira yerine 1 milyon lira (10 milyon x 0,10) KDV iadesi alabileceğinden, bu uygulamanın (A) Makine AŞ’nin daha az KDV iadesi almasına ve finansman yükünün artmasına neden olduğu söylenebilecektir.
Diğer taraftan, düzenlemeye göre imalatçıların doğrudan ihraç ettikleri malların bünyesinde yurtiçi veya yurtdışından KDV ödemeksizin temin ettiği malların bulunması halinde, iade edilecek KDV tutarının, ihracat bedelinden bu şekilde temin edilen malların bedeli düşülerek bulunacak tutar dikkate alınarak belirlenmesi gerekmektedir.
Örnek: İmalatçı (B) AŞ. 100 bin lira tutarında mal ihracında bulunmuş, bu ihracat ile ilgili olarak DİİB kapsamında 30 bin TL tutarındaki malı KDV’siz temin etmiştir. Bu durumda, (B) AŞ’nin söz konusu uygulama kapsamında iadesini talep edeceği KDV tutarı, 70 bin liranın %10’u olan tekabül eden 7 bin lira olacaktır. Dolayısıyla, bu örnekte DİİB kullanımı nedeniyle iade edilecek KDV tutarı, ihracat bedelinin %10’u değil, %7’si kadar olacaktır. Bu nedenle, yapılacak karşılaştırmalı analizde KDV’siz mal alımlarının, iade için belirlenen %10 oranını daha düşük oranlara çektiği hususunda dikkatli olunmalıdır.
İade alınacak KDV tutarının hesabında dikkate alınacak KDV’siz alımların kapsamı konusunda, düzenlemede herhangi bir sınırlama olmadığından söz konusu kavramın geniş değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Örneğin KDV ödemeksizin yapılan;
- Dahilde İşleme İzin Belgesi ve Dahilde İşleme İzni kapsamında yapılan mal alımları,
- KDV Kanununun 17/4-g maddesi kapsamındaki metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve atıkları ile konfeksiyon kırpıntıları alımları,
-KDV Kanununun 13/ı maddesi kapsamında yapılan yem ve gübre hammaddesi alımları,
- KDV mükellefi olmayan basit usule tabi mükellefler ve çiftçilerden yapılan mal alımlarının,
bu kapsamda değerlendirilerek, iadeye ilişkin hesaplamada ihracat bedelinden KDV’siz yapılan bu alımlara ilişkin malların bedelinin düşülmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, ihraç kayıtlı teslime ilişkin iade uygulamasında, yalnızca DİİB kapsamında KDV ödemeksizin temin edilen girdiler ihraç kayıtlı teslim bedelinden düşülerek iade tutarı hesaplanırken, bu uygulamada tüm KDV’siz mal alımlarının ihracat bedelinden düşülüyor olması dikkati çeken bir diğer husus olarak karşımıza çıkmakta, bu durum yukarıda yer verilen istisnalar kapsamında mal alarak üretim yapan işletmeler açısından iade tutarını azaltan bir etki oluşturmaktadır.
Örnek: İmalatçı (C) Plastik AŞ. 2022/Haziran döneminde 10 milyon lira tutarında plastik granül ihracatında bulunmuş, bu kapsamda üretimde kullanmak üzere KDV ödemeksizin DİİB kapsamında 3 milyon lira tutarında ithalat yapmış ve yurt içinden de 2 milyon lira tutarında hurda plastik temin etmiştir.
Buna göre, Plastik AŞ’nin ihracat bedeline göre iade uygulaması kapsamında iade alabileceği KDV tutarı tutar 5 milyon liranın (10-3-2) %10’u dikkate alınarak 500 bin lira olarak belirlenecektir. Bu durumda iade tutarı ihracat bedelinin %5’ine tekabül etmektedir.
Oysaki (C) Plastik A.Ş. bu ürünleri ihraç kayıtlı teslime konu etmiş olsaydı, 500 bin lira yerine 1,26 milyon lira [(10-3) X 0,18] KDV idesi alacaktı.
Diğer taraftan, sadece KDV’siz mal alımlarının ihracat bedelinden düşülmesi gerektiğinden, hesaplamada navlun bedelleri, işçilik ücretleri gibi KDV’siz maliyet kalemlerine ilişkin herhangi bir düzeltme yapılması söz konusu olmayacaktır.
Yeni uygulama kapsamındaki iade taleplerinde, ihracatın beyan edildiği dönemden önceki son 24 döneme ilişkin indirilecek KDV listesinin iade için aranan belgeler arasında sayılması, “Bu listeler yeniden risk analizine tabi tutulacak mı? sorusunu akıllara getirmektedir.
Yeni uygulamada yüklenilen KDV listesi olmaması, devreden KDV tutarının doğruluğu konusunda İdarenin hassas davranması, ibraz edilmesi istenen 24 döneme ilişkin indirilecek KDV listesinin yeniden risk analizine tabi tutulacağını işaret etmektedir. Bu kadar uzun bir listenin tekrar risk analizine tabi tutulması, iş yüküne ve yeni risklere sebep olabilecektir. Yapılacak değerlendirmede bu konunun da dikkate alınması önemlidir.
İhracat teslimlerinde, ödemenin yapıldığı tarihte ihracatçı lehine veya aleyhine ortaya çıkan kur farkları KDV’ye tabi değil. Ancak, ihracatçı aleyhine kur farkı ortaya çıkması durumunda, ihracat tarihindeki ihracat bedeli ile ödeme tarihindeki ihracat bedeli farklılaşmakta ve hangi bedel dikkate alınarak iade tutarının belirleneceği noktasında tereddüt oluşmaktadır.
Buna benzer bir şekilde ihraç kayıtlı teslimlerde imalatçı aleyhine kur farkı ortaya çıkması durumunda, KDV Kanunu’nda yer alan hüküm gereği KDV iade tutarının hesabında, kur farkı bedeline isabet eden KDV kadar bir tutarın iadeden düşülmesi gerekiyor. Ancak, yeni uygulama için hem kanun hem tebliğde bu yönde bir kısıtlama olmadığı için iade tutarının hesabında gümrük beyannamesinin kapanma tarihindeki döviz kurunun dikkate alınacağını, ihracatçı lehine veya aleyhine ortaya çıkan kur farklarının iade hesabında dikkate alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu hususun İdareden alınacak bir görüş ile netleştirilmesinde fayda bulunmaktadır.
Örneğin 10.000 dolar bedelle gerçekleştirilen ihracat teslimi ile ilgili olarak gümrük beyannamesinin kapanma tarihinde 17 TL olan döviz kuru, tahsilat tarihinde 16 TL olsun. Bu kapsamda iade edilecek KDV tutarının hesabında, ihracat bedeli olarak 170.000 TL (10.000 X 17) dikkate alınacak ve iade tutarı 17.000 TL (10.000 X 17 X 0,10) olarak hesaplanabilecektir.
Diğer taraftan, ihracat bedelinde imalatçı lehine ortaya çıkan fiyat farklarının da iade hesabına bir etkisi olmayacağını düşünmekle birlikte, İdarenin ihracat tarihinden sonra ihracatçı aleyhine ortaya çıkan fiyat farklarının (ciro primi, satış indirimi, iskontolar) ihracat bedelinden düşülerek hesaplama yapılması yönünde görüş verebileceğini öngörüyorum.
Bu yönde görüş verilmesi halinde, örneğin 500 bin TL bedelle gerçekleştirilen ihracat teslimi ile ilgili olarak daha sonra ciro primi kapsamında 50 bin TL indirim yapılmış olması durumunda iade hesabında, ihracat bedeli olarak 450 bin TL (500-50) dikkate alınacak ve iade tutarı da 45 bin TL (450 binx0,10) olarak hesaplanacaktır.
Yapılan düzenlemede, imalatçıların bu uygulama kapsamındaki işlemlerini, ilgili dönem KDV beyannamesinde 338 kodlu “İmalatçıların Mal İhracatları” satırını kullanarak beyan etmeleri gerektiği ve ihraç edilen mallara ilişkin yüklenilen KDV hesabı yapılmaksızın, ihracat bedelinin %10’unu aşmamak kaydıyla iadeye konu olan KDV tutarını “Yüklenilen KDV” sütununda beyan edecekleri belirtildi.
KDV beyannamesine ilaveten 15 Haziran 2022 tarihi itibariyle e-fatura uygulamasında da değişiklik yapılarak istisna kod listelerine “338- İmalatçıların mal ihracatları” istisna kodu eklendi.
Bu düzenleme, imal ettikleri malların yanında piyasadan satın aldıkları malları da ihraç eden işletmelerin fatura düzenlendiği sırada ihracata konu malların hangi kapsamda olduğunun belirlenmesi ve buna göre e-faturadaki istisna kodunun seçilmesi zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Diğer taraftan düzenlemeden, münhasıran imal ettikleri malları ihraç eden işletmelerin de bu istisna kodunu kullanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Yapılan düzenlemede, imalatçıların bu uygulama yerine imal ettikleri ürünlerin ihracatına ilişkin olarak yüklenilen KDV’nin iadesini talep edebilecekleri açıkça ifade edildi. Buna göre, e-fatura uygulaması kapsamında “338- İmalatçıların mal ihracatları” istisna kodu ile beyan edilen işlemlere ilişkin iade talebinin “301 Mal İhracatı” olarak talep edilmesinin mümkün olacağını düşünmekle birlikte, hangi işlemlerin hangi kodlar kullanılarak beyan edilmesi gerektiği ve yapılan beyanların başta KDVİRA sorguları olmak üzere uygulamada sorun oluşturup oluşturmayacağı hususunun İdarece netleştirilmesinde yarar bulunmaktadır.