Geçen yıl ekonomimiz yüzde 4,5 büyüdü. Bu çok büyük oranda iç talepteki normal dışı genişlemenin bir sonucuydu. Nitekim 2023’te tüketimdeki büyüme yüzde 12,8 oldu. Türkiye için ideal bir büyüme döngüsünde 3-4 yılda yaşamamız gereken tüketim artışını bir yılda gördük. Dünyanın herhangi bir ülkesinde iç talepte böyle bir yıllık büyüme oranı, imkansıza yakındır.
Neyse ki; seçimlerden sonra tüketim büyümesi yavaşlamaya başladı. Hala hızlı olsa da; öncü veriler, geçen yılın oldukça gerisinde olduğumuza işaret ediyor. Son faiz artışı ve hemen öncesinde kredi kartı gecikme faizi ile kredili mevduat faizindeki yükseliş iç talebin ateşini daha da azaltacaktır.
Karşı taraftan ihracatımız fena bir performans göstermiyor. İthalattaki gerilemenin aksine, ihracat ilk iki ayda nominal olarak dolar bazında yüzde 8,5 arttı. Önümüzdeki birkaç ay için bir şey söylemek zor ancak, yaz aylarından itibaren daha canlı ihracat artışları görebiliriz. Bu beklentiyi destekleyen bazı işaretler var.
Birincisi, ana ihracat pazarlarımızdan Avrupa ve Orta-Doğu’da 2024’te büyüme, geçen yılın üzerinde olacak. Nitekim Avrupa ekonomilerinde PMİ verileri yavaş yavaş yönünü yukarı çevirmeye başladı.
İkincisi, iç pazardaki yavaşlama firmaları daha fazla ihracat yapmaya yönlendiriyor. Ayrıca ekonomi yönetimi çeşitli vesileler ile yatırım ve ihracata yönelik kredilerin destekleneceğini ifade ediyor.
Üçüncüsü, gerek FED gerek Avrupa Merkez Bankası’ndan yıl içinde faiz indirimleri bekleniyor. Faiz indirimleri hem gelişmekte olan ülkelere fon girişlerini destekleyecek hem de faiz indiren ülkelerdeki tüketimi ve dolayısı ile ithalat talebini olumlu etkileyecek.
Mevcut OVP’de, 2024’te yaklaşık yüzde 5 artışla mal ihracatının 267 milyar dolara yükselmesi öngörülmüştü. Ben gerçekleşmenin bunun üzerinde olacağını ve 280 milyar dolar civarında bir ihracata ulaşabileceğimizi düşünüyorum. İthalat ise OVP’de öngörülenden daha düşük bir değerde sonuçlanacak gibi görünüyor. Dolayısı ile 2024 net ihracatın büyümeye umulandan daha fazla katkı vereceği bir yıl olabilir.
Ama aslında başlıktaki soru, Türkiye gerçekleri ile pek de uyumlu değil. Bu, miyop bir bakışın getirdiği kaygı ile sorulabilecek bir soru. Sormamız gereken asıl soru, “nasıl istikrarlı ve tabana yayılan bir şekilde büyürüz?” olmalı.
Türkiye son yıllarda ekonominin büyüme hızına verdiği önemin maalesef yarısını bile enflasyona vermedi. Bugün yaşadığımız sorunların temelinde “büyüme”ye gereğinden fazla önem atfedilmesi yatıyor. Tam olarak doğru bir denklem olmasa da; şöyle bir anlayışa sahip olmamız gerektiğini düşünüyorum: “Yüksek enflasyon ile ortalama yüzde 5-6 büyüyeceğimize, düşük bir enflasyon ile yüzde 3-4 büyümemiz sorunlarımızı çok daha kolay çözmemize zemin hazırlar”.
Sormamız gereken başka bir soru ise, “Tarım sektörü neden çok zayıf, tarımda büyümeyi nasıl sağlarız?” olmalı. Bakın 2023’te tarımsal üretim geriledi. Bu sadece geçen yıla has bir durum değil. Uzun süredir tarımda büyüme zayıf seyrediyor. Son 10 yılda Türkiye ekonomisi yüzde 60 büyürken, tarımda büyüme sadece yüzde 23 oldu.
YURTİÇİ
25 Mart 10:00: 2023 yılı iş gücü göstergeleri
28 Mart 10:00: 2023 yılı işgücü maliyet istatistikleri
28 Mart 10:00: Mart ayı ekonomik güven endeksi
29 Mart 10:00: Şubat ayı dış ticaret verileri
YURTDIŞI
26 Mart 15:30: ABD şubat ayı dayanıklı mal siparişleri
28 Mart 15:30: ABD 4. Çeyrek büyüme