İhracat Akademisi ve HIT-30 gibi yeni başlangıçlara ihtiyaç var

Son birkaç yıldır yaşadığımız yüksek enflasyon, bozulan gelir dağılımı ve artan hayat pahalılığı, ihracatçılarımızın alışageldikleri maliyet ve fiyat minimizasyonu stratejisini sürdürmelerini imkansızlaştırıyor.

Zaman zaman denemeyecek kadar uzun bir süre boyunca “Kuru yükseltelim, ihracat artsın” mantığına dönük politikalar uyguladık. Ticaret Bakanlığı’nın verdiği, Dünyaya örnek olacak kadar iyi tasarlanmış devlet desteklerinden çok daha fazlası ihracatçılara kur artışı ile verildi. Böyle olduğu için, firmalar yeni rekabet stratejileri benimsemek yerine, rekabet güçlerinin omurgasını maliyet ve fiyat minimizasyonuna dayandırdılar. Bu da ihraç ettiğimiz 160 milyon ton malın büyük kısmının, başka tedarikçiler tarafında kolayca ikame edilebilecek nitelikte olmasını beraberinde getirdi.

Son haftalarda yine “TL çok değerli; kur düşük kaldı, daha yüksek olmalı” kanalından yayın yapanların sayısında artış var. Öncelikle şunu ihracatçılardan vatandaşa, STK’lardan devlete kadar herkesin kabul etmesi gerekiyor: “Kur ile yönlendirmeye çalışıldığı sürece kalıcı ve katma değer artışına dönük bir ihracat artışı yakalanamaz.”

Kurların yükselmesinin (TL’de değer kaybı) ihracat artışı üzerinde yok denecek kadar az ve kısa vadeli bir etkisi var. Birkaç ay içinde bu etki ortadan kalkıyor ve ekonomi üzerinde başka hasarlar bırakıyor. Buna karşılık aşırı değerli TL’nin ise ihracatı azaltıcı etkisi var. Peki TL aşırı değerli mi? Hayır. Merkez Bankası her ay reel kur endeksini açıklıyor ve o endeks bize TL’nin 2012’den beri reel olarak değer kaybettiğini, kurun ucuz olmadığını tam tersine, son aylarda bir değerlenme yaşasa da hala TL’nin ucuz olduğunu söylüyor. Yüksek kur ve maliyet minimizasyonuna dayalı rekabet anlayışı firmaların yeni ürün geliştirmelerine doğal bir engel. Enflasyonun yüzde 60-70 olduğu bir ekonomide, firmalar kendilerini kollamak ve mevcut performanslarını korumaktan öteye geçip arge yapmak için ne kadar fon ayırabilir; dahası, bu alana ne kadar odaklanabilir?

İşte bu noktada geçtiğimiz günlerde iki iddialı proje devreye girdi. Biri Sanayi Bakanlığı tarafından başlatılan HİT-30 programı, diğeri de Ticaret Bakanlığın başlattığı İhracat Akademisi programı.

İhracat Akademisi kapsamında üniversiteler ile işbirliği halinde, Ticaret Bakanlığı uzmanları, sektörün alanında isim yapmış temsilcileri ve akademisyenlerin katılımıyla, ihracat alanında yetişmiş insan gücüne katkı sağlanması hedefleniyor.

HIT-30 ise elektrikli araç, batarya, çip, güneş ve rüzgar enerjisi ve ar-ge alanlarında 30 milyar dolarlık yatırım yapılmasını öngörüyor. Türkiye’nin bu ve benzeri başlangıçlara her zamankinden çok ihtiyacı var.

Ya enflasyonun kalıcı olarak gerilediği, ekonomideki dengelerin yeniden kurulduğu, ihracatçıların ve ilgili STK’ların kurdan başka öneri ve projeler getirdiği, üretimimizde teknoloji payının yükseldiği, maliyetleri değil karlılığı konuşacağımız günlere ulaşacak ya da bu kısır döngünün içinde sil-baştanlara devam edeceğiz.

YURTİÇİ

20 Ağustos 14:00: PPK faiz kararı

22 Ağustos 10:00: Ağustos ayı tüketici güveni

23 Ağustos 10:00: Temmuz ayı kurulan ve kapanan şirketler

23 Ağustos 11:00: Temmuz ayı turist verileri

YURTDIŞI

20 Ağustos

12:00: Euro Bölgesi Temmuz enflasyonu

22-24 Ağustos: ABD Jackson Hall toplantıları

Tüm yazılarını göster