Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasını desteklemek amacıyla, sermaye yatırımları, uzun ve kısa vadeli finansman temini ve özel sektörün kalkınması için daha iyi bir ekosistem oluşturacak danışmanlık hizmetleri sağlayan Dünya Bankası Grubu üyesi IFC, küresel anlamda en fazla yatırım yaptığı ikinci ülke olan Türkiye’de, verimlilik artışı, sürdürülebilir altyapı, inovasyon, küresel tedarik zincirlerine entegrasyon, daha kapsamlı finansal erişim ve yeşil dönüşüme odaklanıyor.
Dünya Bankası Grubu üyesi IFC (Uluslararası Finans Kurumu), dünyanın sadece özel sektöre odaklanmış en büyük kalkınma kuruluşu. IFC, dünyada aşırı yoksulluğu ortadan kaldırmak, zenginliğin eşit dağılımını sağlamak misyonu çerçevesinde, gelişmekte olan ülkelerde iş ortakları ile birlikte çalışıyor; ülkelerdeki kalkınma sorunlarına çözümler üretiyor. Türkiye, IFC’nin küresel portföyü içinde en fazla yatırım yaptığı ikinci ülke konumunda. IFC yatırımları; finans sektörü, enerji ve yenilenebilir enerji, belediye altyapı hizmetleri ve inovasyon başta olmak üzere, Türkiye’nin kalkınma hedeflerine katkıda bulunurken, ülkenin küresel rekabet gücünün artırılması, bölgesel ve küresel piyasalara açılması alanlarına odaklanıyor.
IFC’nin, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasını desteklemek amacıyla, sermaye yatırımları, uzun ve kısa vadeli finansman temini ve özel sektörün kalkınması için iyi bir ekosistem oluşturacak danışmanlık hizmetleri sağladığını ifade eden IFC Türkiye Ülke Müdürü Arnaud Dupoizat, Türkiye’nin IFC’nin küresel anlamda en fazla yatırım yaptığı ikinci ülke olduğunu söylüyor.
Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasını destekliyor
“Temmuz’da tamamlanan 2020 mali yılında, IFC’nin Türkiye’ye yaptığı yatırım 1 milyar dolara ulaştı. Bunun 465 milyon doları farklı yatırımcılardan sağlandı. Aynı zamanda, IFC küresel ticaret finansmanı programına katılan bankalar aracılığıyla Türkiye ile yapılan sınır ötesi ticarete 500 milyon dolar destek sağladı. Türkiye’deki portföyümüzün büyük bölümünü finans sektörü oluşturuyor. Bunu altyapı, enerji ve belediyeler, imalat ve sağlık izliyor. IFC olarak aynı zamanda özel sermaye ve teknoloji fonlarına da destek sağlıyoruz” diyen Dupoizat, IFC’nin, verimlilik artışı, sürdürülebilir altyapı, inovasyon, küresel tedarik zincirlerine entegrasyon, daha kapsamlı finansal erişim ve yeşil dönüşüme odaklanarak, Türkiye’nin kalkınmasını desteklemeyi amaçladığını ifade ediyor.
Düşük karbon ekonomisine geçişte kalkınma bankalarının rolü büyük
“Hava olaylarının çok daha aşırı ve sık şekilde yaşandığı günümüzde, gıda ve su güvenliği risk altına girerken, tarım tedarik zincirleri ve çok sayıda kıyı şehri de ciddi bir tehdit altında. En kırılgan durumda olanlar ise düşük gelirli ülkeler. IFC olarak, ekonomik toparlanma sürecinin ‘yeşil’ olması için büyük bir çaba gösteriyoruz. İklim riski yönetimini ve biyoçeşitliliği korumayı hedef alan sürdürülebilir iş modellerini entegre ederek, özel sektörde uyum yatırımlarına rehberlik ediyoruz” diyor Dupoizat.
IFC Türkiye Ülke Müdürü Dupoizat’ın düşük karbon ekonomisine geçişte kalkınma bankalarının üstlendiği role dair yorumları ise şöyle: “Düşük karbon ekonomisine geçiş, hem önemli bir yatırım hem de uzun vadeli finansman gerektiren bu süreç. Özellikle orta ve düşük gelirli ülkelerin ve KOBİ’lerin bu finansmana ulaşmaları çok kolay değil. Dolayısıyla, düşük karbon ekonomisine geçişte finans sektörü ve kalkınma bankalarına çok önemli bir rol düşüyor. Finans sektörü ve kalkınma bankaları; yerel sermayeyi devreye alarak, temiz enerji, iklim dostu tarım ve yeşil mortgage ile ilgili daha küçük işlemleri bir araya getirerek, düşük karbon ekonomisine geçişi destekleyecek projeler için fon yaratarak bu süreçte kilit bir rol oynayabilirler. Gelişmekte olan ülkelerdeki finansal kurumları destekleyerek, iklim projelerini finanse etmek için gerekli olan kapasitenin oluşturulmasında ve bilgi birikiminin sağlamasında da önemli bir rol üstlenebilirler.”
2020’de COVID-19’un yaralarını sardık
Dupoizat, “2020 yılında önceliğimiz özel sektörün, özellikle de KOBİ’lerin COVID- 19 sürecinden aldıkları yaraları sarmak oldu” diyor. IFC’nin küresel anlamda hayata geçirdiği COVID-19 Destek Paketi kapsamında, bankalar yoluyla KOBİ’lere kısa vadeli nakit desteği sağlandığını kaydeden Dupoizat, şu bilgileri veriyor: “2020 yılında Alternatifb ank’a 25 milyon dolar, Garanti BBVA’ya 50 milyon dolar, Yapı Kredi Leasing’e 50 milyon dolar kredi sağladık. Bu kredilerle Türkiye’deki mikro işletmelerin ve KOBİ’lerin kısa vadeli nakit ihtiyaçları üzerindeki baskıyı azaltmaya ve mevcut istihdam seviyelerini sürdürmelerine destek olmayı hedefledik. Krizden önce ise, Türkiye’nin en az gelişmiş bölgelerindeki KOBİ’lere ve geçici koruma altındaki Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapan topluluklara destek olmak amacıyla Garanti BBVA’ya 130 milyon doların üzerinde kredi sağladık. Dijital ekosistemi desteklemek amacıyla, Revo Capital’ın yeni yatırım fonu olan Revo Capital Fund II’a 15 milyon Euro yatırım sağladık. Sağladığımız lojistik altyapı finansmanı sayesinde Mersin Limanı ve Tekirdağ Asyaport’un “yeşil” gelişimini destekledik ve 250 milyon doları aşkın ticaret portföyü risk katılım anlaşmaları imzaladık. Son olarak da, Ford Otosan’a üretim kapasitesini artırması ve yeni modeller geliştirmesi için 150 milyon dolarlık kredi sağladık.”
Odak noktası enerji verimliliği ve iklim finansmanı
KOBİ’leri ve ticaret finansmanı akışını desteklemek amacıyla COVID-19 destek kredilerinin 2021’de de devam edeceğini ifade eden Dupoizat, yatırımlarının odak noktasının ise enerji verimliliği ve iklim finansmanı olacağını söylüyor. Dupoizat, girişimciliği ve özellikle de teknoloji sektöründe faaliyet gösteren start-up’ları özel sermaye fonları ile destekleyeceklerini ekliyor.
IFC geçiğimiz günlerde, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) ile çevresel, sosyal ve yönetim (ESG) uygulamalarının iyileştirilmesine katkı sunmak üzere iş birliği gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında sürdürülebilirliğin önemine yönelik farkındalık yaratılması hedefleniyor.
Yeşil Mutabakat üretim sürecinde yapısal değişimi zorunlu kılacak
“Avrupa Birliği Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı. Yeşil Mutabakat, Türkiye’nin AB’ye olan ihracatını doğrudan etkileyecek ve kaçınılmaz olarak üretim sürecinde yapısal bir değişimi zorunlu kılacak. Yeşil Mutabakat özellikle ulaşım, çevre ve enerji sektörlerini etkileyecek. AB-28’de sera gazı emisyonlarının dörtte biri ulaşım sektöründen kaynaklanıyor; dolayısıyla Avrupa genelinde alternatif enerji kaynakları ile çalışan araçlar desteklenecek. Bu durum, Türkiye’nin ulaşım sektöründe ve gelişen otomotiv imalat sanayinde değişimlere yol açacak. Türkiye, enerji yoğunluğunun en yüksek olduğu 10 OECD ülkesinden biri. Dolayısıyla, yeşil toparlanmayı destekleyen iklim finansmanı yapısal bir ekonomik değişimi beraberinde getirecek. Orta vadede, bunun olumlu etkileri olacak. Enerji verimliğinin iyileştirilmesi, maliyetli enerji ithalatına bağımlılığı azaltacağı gibi, ihracatta da rekabet gücünü artıracaktır.”
Türkiye’de özel sektörün yeşil finansmana ilgisi güçlü
“Türkiye’de özel sektörün yeşil finansmana ilgisi oldukça güçlü. Öyle ki Türkiye’deki finans kurumları dünya genelinde yeşil fon ihracı gerçekleştiren ilk kurumlar arasında yer aldılar. Türkiye’de enerji üretimi ve dağıtımı özel sektörün kontrolünde ve yenilenebilir enerji son dönemde oldukça önemli gelişme kaydetti. IFC olarak, sürdürülebilir ve akıllı şehirler programımız kapsamında Türkiye’de birçok belediye ile çalışıyoruz. Bu kapsamda en önemli önceliklerimizi yeşil ulaşım ve çevreye dostu altyapılar.”