Sezgin ERÖZBAĞ
Ekonomist, İç Denetçi
Bilindiği üzere 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’yla Kamu Malî Yönetim Sistemi uluslararası standartlar ve Avrupa Birliği uygulamalarına uygun bir şekilde yeniden düzenlenmiş ve kamu idareleri genelinde etkin iç kontrol sistemleri oluşturulması amaçlanmıştır.
İç kontrolün ülkemizde ilk uygulama alanı özel sektör olmuş ise de kurumsal amaç ve hedeflere ulaşmada getirdiği standart ve şartların kamu-özel ayırımı yapılamayacak kadar gerekli olduğu ortadadır.
Nitekim 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunun 55’inci maddesinde iç kontrol;
- İdarenin amaçlarını ve belirlenmiş politikalarını gerçekleştirmeyi,
- Kurumsal faaliyetlerin mevzuata uygun olarak etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamayı,
- Kurumsal varlık ve kaynakların korunmasını,
- Muhasebe kayıtlarının doğruluğunu ve yönetimin ihtiyaç duyduğu mali ve mali olmayan bilgilerin zamanında ve güvenilir olarak üretilmesini ve yönetime iletilmesini,
Amaçlayan idare tarafından oluşturulan organizasyon, yöntem ve süreçle iç denetimi kapsayan malî ve diğer kontroller bütünü olarak tanımlanmıştır.
Bu bağlamda iç kontrolle ilgili öne çıkan hususlara kısaca göz attığımızda;
- İç kontrol sadece finansal işlemler ve raporlama ile ilgili olmayıp aynı zamanda stratejiyi, yönetimi, süreçleri, kurumun diğer faaliyet ve operasyonlarını kapsayan, uyum ve performans ölçeğinde uygulanan tüm kontrollerdir.
- İç kontrol risk esaslı olup kurum tarafından belirlenen amaçların ve hedeflerin gerçekleştirilmesi yolunda karşılaşılabilecek muhtemel risklerin tespiti ve bu risklere yönelik kontrol mekanizmalarının geliştirilmesidir.
- İç kontrol bir kültür olup çalışanlara yaptıkları iş ve işlemleri daha düzgün, daha kaliteli ve sistematik yapmaları için uygun ortamı oluşturan, bu bilincin oluşmasını sağlayan uzun vadeli bir algı ve kültür değişimidir.
Her ne kadar iç kontrol uygulamaları Avrupa Birliği müktesebatına uyum sürecinde Türk Kamu Mevzuatı’na dahil olmuş ve bir yükümlülük olarak kamu mali yönetim sisteminde yerini almış ise de, kamu idarelerinin faaliyet alanlarında yürüttükleri iş ve işlemlerde uyguladıkları geleneksel idari prosedürler açısından mevcut sisteme yabancı olmadığı gerçeğini de kabul etmek lazım.
Ancak iç kontrolün tanımlanmış standart ve genel şartlarıyla bir sistem olması ve kamuda yükümlülük olarak yerini alması bir ilk olmuştur.
Burada dikkat edilmesi gereken husus iç kontrolün sadece prosedürler bütünü olarak görülmemesi, kültür haline getirilebilmesidir. İç kontrolün kültür haline gelmediği kurumlarda başarı şansı son derece zor olup, bunu bir bitkinin yetişmesi için uygun toprağın olmaması gibi düşünmek lazım.
Dolayısıyla iç kontrolü sadece kurmak yetmez, yaşamak gerekir. Bu yönüyle iç kontrolün dinamik bir yönü olup aynen canlı bir hücre gibi kabul edip kontrol etmek, gözden geçirmek ve gerektiğinde yenilemek lazım.
Diğer taraftan iç kontrolü sadece bir kontrol faaliyeti olarak görmemek lazım. Böyle görmek çok büyük bir yanılgı olur. İç kontrol; kontrol etmek değil, kontrol altında tutmaktır, kontrolün sende olmasıdır. Kontrol sende değil ise zaten başarı şansın çok düşük.
Son söz; kontrol edemediğini bilemezsin, bilmediğini de yönetemezsin.