Ya faiz indiriminin Hazine’nin faiz yükünü azaltacağı yönündeki teoride bir yanlışlık var ya da Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerinde!
Maliye’nin resmi verilerinde bir yanlışlık olamayacağına göre demek ki teori yanlışmış.
Faiz indirilince enflasyon da düşecekti ama bunun olmadığını, hatta tam tersinin yaşandığını zaten gördük ve bu gerçeği yıllardır iliklerimize kadar hissediyoruz. Enflasyon hızı düşse bile fiyatlar öylesine bir düzeye çıktı ki, artık oradan geri dönüş yok, dolayısıyla hayat pahalılığının düzeleceği de yok.
Vatandaş pahalılığı her gün yaşıyor ve olan biteni daha somut olarak gözlüyor ama faiz indiriminin Hazine’yi ne hale düşürdüğünü doğaldır ki görmüyor, bilmiyor ya da bilse de pek umursamıyor. Oysa maaşlara düşük zam yapılmasının en büyük nedenlerinden biri Hazine’nin içinde bulunduğu durum.
Çünkü faiz ödemesine ayrılan para, faiz indirildiği için her geçen gün daha da artıyor.
Şöyle bir karşı görüş dile getirilebilir:
“Faiz bir yıldır artırılıyor, niye durumda düzelme yok?”
Ekonominin bünyesine giren zehir o kadar güçlü ki, öyle kolay kolay atılamıyor da ondan!
2’ye 1 dengesi, 1’e 2 olarak değişiyor
Verilerin kaynağı Hazine ve Maliye Bakanlığı.
Konu, Hazine’nin iç borç ödeme projeksiyonu.
Dönem 2012’den 2024’ün temmuzuna kadar olan süre.
2012-2021 döneminde yıldan yıla çok büyük farklar yok; bu dönem neredeyse yatay geçilmiş. Bu dönem ortalamasındaki projeksiyonlara göre iç borç ödemesinin yüzde 64’ü anapara, yüzde 36’sı faize gidecek. Faizin anaparaya oranı da yüzde 56.
Ama 2022 yılıyla birlikte bu denge birden değişiyor. Düğmeye basılma tarihini hepimiz biliyoruz; Eylül 2021’de faiz indirilmeye başlanıyor. Borç ödeme projeksiyonunda faizin payı artmaya başlıyor ve ilk kez 2022’nin nisanında faiz anaparanın üstüne çıkıyor.
2012-2021 döneminde yüzde 64’e yüzde 36 olan anapara-faiz dengesi, 2022-2024 (temmuz) döneminde yüzde 41’e yüzde 59 olarak değişiyor.
Söz konusu verilerin iç borç ödeme projeksiyonunu gösterdiğini belirtiyorum ama bu verilerin gerçekleşen ödemeye değil, tüm yıllara sari olacak şekilde gerçekleştirilecek ödemeye işaret ettiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Geride kalan yıllardaki ödemelerin anapara- faiz ayrımı başka, benim aktardığım tutarlar başka.
Anaparanın yüzde 144’ü kadar faiz
Anapara-faiz değişimi öylesine dramatik ki, bu yılın temmuz ayı itibarıyla gelecek tüm yıllarda 3.9 trilyon lira anaparaya karşılık 5.6 trilyon lira faiz ödenecek.
Yani faiz, anaparanın tam yüzde 143.6’sı düzeyinde.
Bir başka ifadeyle 100 lira anapara ödemesine karşılık 143.6 lira faiz ödemek gerekecek.
Nerede faiz indiriminin yararı!
2021’in eylülünde Nas gerekçesiyle faiz indirimine girişildiğinde Hazine’nin iç borç anapara yükümlülüğü 1 trilyon 169 milyar, faiz yükümlülüğü ise 723 milyar liraydı.
Aradan üç yıla yakın zaman geçti. Hazine yeni iç borç aldı, ödeme yaptı ve Temmuz 2024’e gelindi.
Hazine’nin borç anapara yükümlülüğü 1 trilyon 169 milyardan 3 trilyon 892 milyara çıktı. Artış 2.7 trilyon, artış oranı yüzde 223.
Aynı dönem; Hazine’nin borç faiz yükümlülüğü 723 milyardan 5 trilyon 589 milyara çıktı. Artış 4.9 trilyon, artış oranı yüzde 673.
İşte bu! İşte faiz indiriminin yararı!
Hazine’nin iç borç anapara yükü yaklaşık 2.7 trilyon, faiz yükü ise 4.9 trilyon artmış.
Hazine çaresiz kaldı
Sahi faiz indirimi yapıldığı halde Hazine’nin faiz yükü niye daha hızlı arttı ki?
Faiz indi ama Hazine’ye borç verenler düşük faize razı olmadı da ondan!
Hazine düşük faiz döneminde sabit ve düşük faizli kağıt satamadı. Çare yok, para da lazım, ne yapıldı; değişken faizli, TÜFE’ye ve TL referans faizine endeksli ve döviz cinsi borçlanmaya ağırlık vermek zorunda kalındı.
Yani düşük faizin Hazine’ye yararı olmadığı gibi tam tersine zararı dokundu. Çünkü düşük faiz enflasyonu tetikledi, dövizi tırmandırdı; Hazine de bunlardan nasibini aldı.
Zaten sonuç ortada. 2012’den 2021’e kadar ortalama yüzde 56 olan faiz yükünün anaparaya oranı, son üç yıldır yüzde 140’lar düzeyinde.
Faiz yükü azalabilir
Ödeme projeksiyonuna ilişkin faiz tutarı bir anlamda tahmin. Bugünkü koşullar dikkate alınarak yapılan bir tahmin. Dolayısıyla sabit olmayan borçlanma kalemlerinden kaynaklanmak üzere faiz yükünün azalma, en azından düşük artış gösterme olasılığı var.
Eğer enflasyon düşürülebilirse, kur artışı düşük kalırsa gelecek yıllarda faiz yükü mutlak değer olarak değilse de anaparaya oran olarak bir miktar gerileyebilir.