Hypatia bundan yaklaşık 1650 yıl önce Mısır’da yaşamış bir filozof, matematikçi ve astronomdu. Ve bir kadındı. Kendi döneminde belli kesimlerce bilimde ve felsefede yok sayılan, görmezden gelinen kadınlardan biriydi.
İskenderiye’de Yunan asıllı bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Babası saygın bir matematikçi ve astronom olan İskenderiyeli Theon’dur. Çocukluğunun geçtiği ev filozoflar, matematikçiler, astronomlar ile dolar taşardı. O evde Thales, Pisagor, Arşimet’in teoremleri, Platon’un idealar ve Aristo’nun varlık felsefeleri tartışılırdı. Hypatia çocukluğundan itibaren felsefeyle, bilimle ilgiliydi. Matematik konusunda da çok yetenekliydi. İskenderiye’deki ön eğitiminin ardından o dönemde dünyanın en iyi üniversitesi olan Atina Üniversitesi’ne gönderildi. Ardından İskenderiye’ye dönerek Büyük İskenderiye Kütüphanesi bünyesinde kurulan Neoplatonist Felsefe Okulu’nda matematik ve astronomi üzerine çalıştı, dersler verdi. Evreni, yıldızları gözlemledi; hesaplar yaptı; buluşlar ortaya çıkardı. Dünyanın en büyük, en saygın ikinci okulunun ve kütüphanesinin yöneticisi oldu.
İskenderiye Valisi Orestes ile İskenderiye piskoposu Cyril arasında anlaşmazlıklara sebebiyet verdiği ve politik işlere karıştığı gerekçesi ile 415 yılında kıpti Hristiyan bir çete tarafından “Cehennem ateşinde yakalım bu ahlaksız cadıyı” bağırışları arasında sokaklarda sürüklenerek ve taşlanarak öldürüldü.
Hyaptia’nın hikayesini ve son anlarının tasvir edildiği öyküyü Mutlu Günay’ın “Başlangıç: Yarı Hayal Yarı Gerçek” adlı kitabında okumuştum. “Ölümüm ile İskenderiye’de yaratılan korku iklimi amacına ulaşmıştı. Filozoflar, astronomlar, matematikçiler endişeye kapılarak yüzlerce yıldır eğitimin, bilginin beşiği olan İskenderiye’yi terk etmeye başladılar. Bilgiye ulaşma çabası her ne kadar karanlığa itilmeye çalışılsa da merak ve öğrenme arzusu kalamaz karanlığın derinliklerinde çok uzun süre ve elbet bir gün çıkar aydınlığa daha güçlü bir şekilde…” diyordu Hypatia öyküde. Neden öldürüldüğünü ise “Atanmış vali ve atanmış patrik arasında yetki karmaşası oluyordu. Bu yeni siyasetin uygulanabilmesi için düşünmeyen cahil insanlara ihtiyaç vardı. Cehalete ve sorgulamayan beyinlere en büyük engel ise İskenderiye Neoplatonist Felsefe Okuluydu. Ve ben onun kadın yöneticisiydim” diye anlatıyordu.
Dün Dünya Kadınlar günüydü. Birleşmiş Milletler her yıl dünya kadınlar günü için bir tema açıklar. Bu yılın teması ise “DigitALL: Toplumsal cinsiyet eşitliği için yenilik ve teknoloji” olarak belirlenmişti. Dünkü etkinliklerde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve tüm kadın ve kız çocuklarının güçlendirilmek için dijital çağda yenilik ve teknolojik değişim ve eğitime vurgu yapıldı. Dijital cinsiyet uçurumuna dikkat çekildi.
Bu kapsamda kadınların bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanında desteklenmesine yönelik projeleri çok değerli buluyorum. “Türkiye’nin Mühendis Kızları” projesine liderlik eden Ebru Özdemir’in dediği gibi bu tür projeler ve “Gelecekte bizlere liderlik edebilecek kapasiteye sahip kadın mühendis adaylarına umut olacak, ülkemizin geleceğine yön verecek, doğru tabiriyle ‘cam tavanları kıracak’ kadın liderleri ortaya çıkaracaktır.”
Kadınlar ekonomide dönüştürücü güce sahipler. Kadın istihdamına önem veren şirketler daha başarılılar, daha fazla katma değer yaratıyorlar. Kadınların hem istihdamdaki hem de yönetimdeki ağırlığını artıran şirketler daha da güçleniyorlar.
Sürdürülebilir bir yarın için şirketlerin aksiyon alma zamanıdır.