Şayet büyük bir sürpriz yaşanmadı ise dün gerçekleşen Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantısından temmuz ayında yapılacak olan toplantıda faiz artırılacağı mesajı çıkmış olmalı. Deflasyonist baskıları öne sürerek 2014 Haziran’ından bu yana faizleri ekside tutan ECB son gelişmelerin yarattığı enflasyonu artık göz ardı edebilecek durumda değil. İlginç bir şekilde enflasyonun kaynağı ne ısrarla sürdürülen eksi faizler de de varlık alımları. Avrupa enflasyonu ABD ile kıyaslandığında talebin daha az paya sahip olduğunu görüyoruz. Ancak Rusya Ukrayna savaşı çok daha etkili oluyor. Bunu özellikle hammadde, daha detay olarak doğal gaz ve petrol, fiyatlarının iki bölge açısından seyrine baktığımızda da görebiliyoruz.
Bir süredir ECB faiz artışları yoğun bir şekilde tartışıldığı ve başlangıç tarihi olarak temmuz ayında tüm piyasa mutabık olduğu için bu karar fiyatlara yansımayacaktır. Öte yandan bu makale yazıldığı sırada, yani perşembe günü ECB toplantısından önce, fiyatlanan faiz artışı seviyesi 125 baz puandı. Temmuz toplantısı dahil toplam 4 toplantı daha olduğu göz önüne alınırsa piyasa bir adet 50 baz puanlık artış bekliyor. Enflasyon oranı ile karşılaştırıldığında kulağa agresif gelen bir seviye değil ancak Euro Bölgesinin durumu ile karşılaştırılırsa bir politika hatası olabilir. Zira arz kaynaklı bir enflasyonun daha baskın olması merkez bankasının aldığı önlemleri yetersiz kılıyor.
ABD özelinde baktığımızda “birleşik devletler” yapısına rağmen tek bir hazine var ve ekonomi bir eyalette zora girdiğinde bir diğer eyalete, örneğin petrol nedeni ile daha iyi durumda olan Teksas’a yerleşmek çok kolay. Kötü mali durumu nedeni ile X eyaleti batsa bile ABD’nin para politikası açısından risk değil. Oysa Yunanistan'da işler kötüleştiğinde sıradan bir Yunanlı çalışanın Finlandiya'ya yerleşip hayata devam edemediğini gördük. AB’de hala ortak bir hazine yok ve yaşanan kriz üye ülkeleri farklı şekillerde etkiliyor. Çalışan bir aktarım mekanizması olmadığı için de iyi veya görece iyi performans göstereni bir ülkenin bütçesinden zayıf olan ülkeye destek söz konusu değil. ECB’nin her bedene uyar diye düşünerek yapacağı faiz artışlarının Almanya ve örneğin İtalya ekonomileri üzerinde etkisi çok daha farklı olacak. Covid şokunun her ülkede faiz dışı fazla, büyüme, borç seviyesi gibi dinamikleri farklı etkilediği göz önüne alınırsa ECB’nin devreden çıkması ile bonolarda fiyatlamalar da değişecektir. ECB alımları olmadan Italya Alman tahvillerine yakın seviyelerden borçlanabilecek mi? Cevap hayırsa ECB bu duruma müdahale edebilir mi? Ve cevap evetse hangi yetkiye dayanarak hangi enstrümanları kullanarak müdahale edecek.
Dolayısı ile sadece ECB’nin ne oranda şahin olacağını ve bunun Euro'ya etkisini merak etmiyoruz. Piyasa tartısında ECB para politikasını görece sıkılaştırmaya başladığında üye ülkelerin nasıl konumlandırılacağı yani tahviller arası getiri makasını da yakından izlememiz gerekiyor. Zira bir sonraki kriz aday listesinin başında kendisine yer bulan bir konu bu.