Paranın dayanılmaz gücü!...
Piyasaların ateşi bir türlü düşmüyor!...
Özellikle de döviz fiyatları almış başını gidiyor, dolar 15 lira sınırına dayandı, artık 20 lira olacağı söylentileri piyasalarda dalgalanıyor.
Açıkçası “şüyuu vukuundan beter”. Korkunç bir bilek güreşi, adeta Hükümet ile doların savaşı gibi.
Zaman zaman ifade etmeye çalıştığımız gibi ekonominin kanunları acımasızdır. Ekonomi gerçeği söz, din, ahlak, etik, kanun, anayasa dinlemez; kendi kanunları ya da gerçekleri vardır. Ekonominin çok yalın ve basit arz ve talep kanunları çalışır. Yani mal ve hizmet piyasalarında, para piyasalarında bu gerçek geçerlidir.
Böyle bir gerçek karşısında paranın gücü de bir başka gerçektir. Yani güvenli yeri seçen paranın sahibi ve özellikle borç veren her zaman güçlüdür.
Hele de bu para dünyaya hükmeden “dolar” ise… Adeta dünyanın para birimi olan dolar, Türkiye için çok daha önemli bir konuma sahip.
“Dolar” niçin piyasaları sallıyor!...
Dilerseniz bu sorunun cevabını birkaç başlıkta özetlemeye çalışalım.
- Dolar artık piyasaların vazgeçilmez para birimi haline gelmiş. Dolar, güvenli bir tasarruf aracı olmaktan öte ciddi bir mübadele aracı halini almış. Piyasalarda her şey dolar üzerinden değerlendiriliyor, alınıyor, satılıyor. Bir avukatın müşavirlik veya danışmanlık ücreti bile dolar üzerinden konuşuluyor.
- Dolar, mübadele aracı olmanın yanında gerçekten bir tasarruf aracı olmuş durumda. Yani insanlar doları tasarruf için talep ediyor, çünkü doların değeri istikrarlı olduğu için Türk Lirası dolar karşısında sürekli değer kaybediyor, kişiler de varlığının değerini korumak adına tasarruf aracı olarak dolara yöneliyor. 1 yılda, 3 ayda, 1 ayda, 1 haftada, 1 günde ve hatta bir saatte dolar karşısında Türk Lirası’nın nasıl yerlerde süründüğü televizyon ekranları alt bandında bile çok rahat izlenebiliyor. Bu durumda Türk Lirası tasarruf aracı olmaktan çıkıyor ve onun yerini dolar alıyor.
- Bilindiği üzere, Türkiye’nin tasarruf yapma imkanı olmadığı için dış kaynağa ihtiyacı var. Bu ihtiyaç da döviz ya da dolar olarak kendini gösteriyor. Onun için Türkiye’nin dış borcu 450 milyar dolara dayanmış durumda. Bu borçlar, devlete, bankacılık sistemine ve reel sektöre ait. En büyük payı da 255 milyar doların üzerinde bir tutarla reel sektör alıyor. Bu da döviz ihtiyacını çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Hele de Türk Lirası’nın sürekli değer kaybetmesi karşısında yabancı para cinsi borcun Türk Lirası karşılığı yükseliyor.
- Gelelim ithalat tarafına… Malum, ithalat olmazsa olmazımız. Enerji için yılda ortalama 50-60 milyar dolar ithalat yapmamız şart. Fabrikalar ve yatırımlar için yatırım mallarının ithalatı zorunlu. Aynı şekilde tüketim mallarının da ithalatına ihtiyaç var. Özellikle de ihracat için de ithalata ihtiyaç var. Zira biliyoruz ki her 100 dolarlık ihracatımızın üçte ikisi ithalata dayalı.
- Öte yandan mal ve hizmet ihracatı ve döviz kazandırıcı işlemler için döviz ya da daha yalın ifadeyle dolar gibi dünyada geçerli olan paraya ihtiyaç ortada.
- …
Yukarıda sıraladığımız gerekçeler, dolara karşı dayanılmaz bir ihtiyacı ortaya koyuyor.
Son dönemde niçin döviz girişi yok?...
Peki son gelişmeler karşısında piyasalara döviz giriyor mu?... Ne yazık ki hayır. İşte birkaç önemli neden…
- Gelişmiş ülkelerdeki faiz artışı trendi nedeniyle gelişmekte olan piyasalardan çıkış oluyor. Bu çıkış, özellikle FED’in 2022 başından itibaren varlık alımlarını kademeli durdurma kararı ile daha da hızlanacak gibi görünüyor.
- Yukarıda da belirttiğimiz gibi hane halkı ve işletmeler güvenli noktada olmak adına döviz pozisyonunu değiştirmediği gibi artırıyor. Bu da özellikle kamunun döviz ihtiyacının karşılanmasını engelliyor.
- Telaffuz edilmeyen ve fakat bankacılık sisteminin çok iyi bildiği bir konu olarak da Türkiye’nin “Gri Liste”ye girmesi oluyor. Uluslararası piyasalar ve bankacılık işlemleri sırasında bu gerçek bir engel olarak ortaya çıkıyor.
Çözüm nerede?...
- Her şeyden önce piyasaların kendi akışını bozmamak özellikle de para piyasalarının hassasiyetini göz önünde bulundurmak şart. Bu arada;
- Para piyasalarının en önemli enstrümanı olan “faiz” konusunda inatlaşmamak ve bu kaldıracı iyi kullanmak gerek.
- Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kanunlarda yazılandan öte fiilen işler hale getirmek lazım.
- Elbette para piyasalarının güvene dayandığını unutmamamız çok önemli.