Hükümetin dediğini yap, yaptığını yapma!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Bir yandan vatandaşa "Dövizinizi satın, döviz cinsinden tasarruf etmeyin" çağrıları, bir yandan Hazine'nin iç borcunun dörtte birinin döviz cinsinden olması!

✔ Geliri TL olan bir kişinin de, şirketin de döviz borcu varsa büyük riski var demektir. Peki Hazine bu riskten muaf mı yani?

✔Yemeğin bedava olduğu belirtilen lokantada masadan para ödemeden kalkacağını sananlara gelen hesapta "Bu dedenizin hesabıdır" yazdığını unutmayalım.

Bilindik o meşhur sözü biraz değiştirdik; öznedeki hocayı ya da imamı hükümet yaptık. Çünkü konumuz hükümetin icraatı.

Hiç saymadık gerçi ama defalarca dile getirildi, vatandaşa öğütler verildi.

Yastık altındaki döviz ve altınlarınızı çıkarın, ekonomiye kazandırın, denildi.

Geliriniz TL ise, döviz cinsinden borçlanmayın şeklinde uyarılar yapıldı.

Tasarruflarınızı döviz cinsinden yapmayın, TL’yi tercih edin, önerisinde bulunuldu.

Bu çağrılara destek veren(!) vatandaşlar oldu. Kimi elindeki doları yaktı, kimi o dolarla burnunu sildi. Böylece ABD’ye unutamayacağı bir ders vermiş olduk! Ama bu işlemlere konu dolarlar nedense hep 1’lik banknottu...

Peki hükümet ne yaptı?

Vatandaşa neredeyse rutine bağlanmış bir şekilde “Dövizden uzak durun, elinizdekileri de bozdurun” çağrısı yapan hükümetin dövizle ilgili tutumuna bakmak gerekir değil mi...

Hükümet tabii ki dövizle işlem yapar. Yurtdışından döviz cinsinden borçlanmak durumundadır örneğin. İyi ama yurtiçindeki işlemler döviz cinsinden yapılıyorsa bunu nasıl açıklayacağız...

Köprüler, otoyollar, hastaneler, havaalanları... Bunları yapanlara verilen garantilerin döviz cinsinden olduğunu ve üstelik kur artışıyla yetinilmeyip bir de ABD’deki enflasyon oranında tutar artışına gidildiğini biliyoruz.

Ekmek kadayıfı, hem kaymaklı, hem de eksildikçe şerbet eklemeli!

Hükümetin yurtiçinde döviz cinsinden başka bir icraatı daha var. Yurtdışından döviz cinsinden borçlanmayı anladık, bu normal zaten; iyi de yurtiçinden döviz cinsinden borçlanmaya ne demeli!

İç borcun dörtte biri döviz

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın web sayfasındaki resmi verilerden yola çıkarak bir tablo oluşturduk. 2003’ten bu yılın nisan sonuna kadarki iç borç toplamı ve bu borcun ne kadarının döviz cinsinden oluştuğunu gösteren bir tablo.

Vatandaşa ha bire “Dövizini satın, yeni döviz almayın” diye çağrıda bulunan iktidar ne yapmış biliyor musunuz; tutmuş kendisi dövizle pek bir içli dışlı olmuş ve döviz cinsi iç borcun payını tam dörtte bire çıkarmış.

Türkiye’nin nisan sonu itibarıyla 1 trilyon 120 milyar lira iç borcu var ve bu tutarın 283.7 milyar lirası döviz cinsinden. Oran tam yüzde 25.3!

AKP iktidarının ilk yıllarında da yüksek olan bu oran hızla aşağı çekilmiş ve 2012’de sıfıra inmiş, 2019’a kadar da neredeyse bu düzeyde kalmıştı.

İç borç stokunda döviz cinsinden olanların payı 2019'da yüzde 11.5’e, geçen yıl sonunda yüzde 25.1'e, bu yıl nisan sonunda ise yüzde 25.3’e tırmandı.

BORÇLANMADA NİYE DÖVİZE AĞIRLIK VERİLİYOR?

Hiç kuşku yok ki oluşan bu tablodan hükümet de hoşnut değildir. Çünkü, her ne kadar döviz cinsinden borçlanmak düşük faizle borç alma olanağı demekse de, bu durum ciddi bir kur riski üstlenildiği anlamına geliyor. İyi de kısa vadede düşük faiz avantajı var diye uzun vadeli bu kur riski niye alınıyor ki?

Acaba 2019’dan başlayarak parça parça satılan ve yok edilen 128 milyarı hiç olmazsa bir ölçüde yerine koyma çabası döviz cinsinden borçlanmayı gerektirmiş olabilir mi?

İkincisi yurtdışında faiz alamayan ama Türkiye'ye getirilmek istenen bir para var. Ancak bu paranın sahipleri TL’ye geçmeye niyetli değil. İşte bu tasarruf sahipleri gerek bankalar aracılığıyla, gerekse Hazine›nin doğrudan satışlarından döviz cinsi menkul kıymet almayı tercih ediyor. Bizdeki faizin yurtdışıyla kıyaslanmayacak kadar yüksek olduğu da ortada. Döviz için yüzde 1-2 faiz bile çok yüksek.

Faizden uzak duran kesimleri cezbetmek için yaratılmış enstümanlar var; altın ve kira sertifikası gibi. Bunlar da döviz cinsinden. Bu tür borçlanmalara ağırlık verilmesi de dövizin payını artırıyor.

HANİ GELİR HANGİ PARAYSA O PARA CİNSİNDEN BORÇLANMAK GEREKİYORDU!

Borçlanmada temel bir ilke vardır değil mi... Gelirin hangi para cinsinden ise o para cinsinden borçlanmak.

Bir ara yurtdışından borçlanmak içerden borçlanmaya göre çok daha ucuzdu ve özel sektör gözünü karartıp yurtdışına yöneldi. Bakıldı ki gidiş gidiş değil, kur artınca “Bu özel sektörün borcu” denilerek işin içinden sıyrılmak mümkün olmayacak, özel sektörün yurtdışı borçlanmasına sınırlama getirildi. Döviz kazancı olmayan dış kredi alamayacaktı. Çok yerinde bir adımdı.

Aynı şekilde TL kazanan bir vatandaşın döviz cinsinden borçlanması yanlış. Ya da yine TL kazanan bir şirketin bir şekilde döviz cinsinden ya da dövize endeksli borçlanması da.

Döviz arttığında ortaya çıkacak kur farkı yükü herkesi etkiliyor da Hazine’yi etkilemiyor ya da etkilemeyecek olabilir mi?

Yemeğin bedava olduğu belirtilen lokantada masadan para ödemeden kalkmaya hazırlananlara gelen hesabın altındaki not gibi: “Bu hesap dedenizin hesabıdır!”

Tüm yazılarını göster