Hukuk ve ekonomi reformu paketlerinde vergi

Numan Emre ERGİN PERSPEKTİF

Yakın zaman önce Devlet yönetimi tarafından dile getirilen hukuk ve ekonomi reformlarına ilişkin detaylar açıklanmaya başladı. Öncelikle hukuk reformuna ilişkin olarak İnsan Hakları Eylem Planı, sonrasında da ekonomi reformuna ilişkin olarak İstiklalden İstikbale Ekonomi Reformları ilan edilerek yapılması öngörülen reformlar (?) kamuoyu ile paylaşıldı. Her iki belgede vergiyi yakından ve doğrudan ilgilendiren maddeler bulunmaktadır. Söz konusu maddeleri değerlendirmeden önce açıklanan reform paketlerine ilişkin genel değerlendirmelerimi paylaşacağım.

Reform kelimesi Fransızca kökenli olup “düzeltmek, yeniden şekillendirmek” anlamına gelir ve ilk referansı 16. yüzyılda Katolik Kilise’ne karşı Martin Luther öncülüğünde ortaya çıkan devrimsel akımdır. Özetle reform ile kastedilen, bozulmuş, aksayan bir sistemin köklü değişiklikler yapılarak ıslah edilmesi, yeniden şekillendirilmesidir. Açıklanan paketleri bu tanım perspektifinden değerlendirirsek bu belgelerin bir reform olduğunu iddia etmek zor gözükmektedir. Küçük iyileştirmelerin sık aralıklarla pazarlama stratejisiyle reform olarak takdim edilmesi kavramın içinin boşalmasına, gerçekten reform sayılabilecek iyileştirmelerin etkisinin azalmasına yol açmaktadır.

İnsan Hakları Eylem Planı’na baktığımızda doküman üzerinde detaylı bir çalışma yapıldığı, Türk yargı pratiğindeki aksaklıkların önemli bir bölümünün kavrandığı, uygulama için belli bir takvimin benimsendiği ve ilan edilen maddelerin gerçekleşip gerçekleşmediğinin kim tarafından, nasıl takip edileceğinin belirlendiği gözükmektedir. Ekonomi Reformu Paketinde ise maalesef bu detaylar yer almamakta, pakette geleceğe dönük niyet ve taahhütler belirtilmekte, ama belirlenen hedeflerin hangi takvimde, nasıl, ne zaman, kim tarafından gerçekleştirileceği belirtilmemektedir. Diğer taraftan Hazine ve Maliye Bakanı, pakete ilişkin detayların bu hafta Salı günü açıklanacağını söylemiştir. Bakalım Salı günü şapkadan ne çıkacak?

Paketlerin vergiyle ilgili maddelerine ilişkin olarak şu tablo ile karşılaşmaktayız. Hukuk reformu paketi, temel olarak yargı pratiğindeki eksiklikleri hedef aldığından doğrudan vergiye ilişkin maddeler daha ziyade vergi ceza yargılamasına ve vergi suçlarına yöneliktir. Bu kapsamda, vergi suçları açısından ihtisas mahkemelerinin belirlenmesi, vergi suçunun her yıl için ayrı ayrı oluşması yerine tek suç kabul edilerek zincirleme suç hükümlerinin uygulanması, etkin pişmanlık hükümlerinin vergi suçları için de uygulanabilmesi pakette vergi ceza hukukunu doğrudan ilgilendiren maddeler olarak göze çarpmaktadır.

Vergi suçları (Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde belirtilen suçlar) açısından ihtisas mahkemelerinin oluşturulması oldukça önemlidir. Ağırlığını sahte belge düzenleme ve kullanmanın oluşturduğu ve dava sayısı oldukça fazla olan bu suçlarda uzman hakimlerin olması çok önemlidir.

Zincirleme suç, Türk Ceza Kanunu (TCK)’nun 43. maddesinde düzenlenen, dolayısıyla da ceza hukukuna ait bir müessesedir. Ceza hukukunda işlenen her suça ayrı ayrı ceza verilir. Ancak bazı durumlarda her bir suça ayrı ceza vermek yerine tekbir ceza artırılarak verilebilmektedir. Bu durumlardan birisi de zincirleme suçtur. Buna göre, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. TCK’daki bu düzenleme genel hüküm olduğundan VUK md. 359 gibi özel kanunlarda düzenlenen suçlar hakkında da uygulanır. Maddeden görüleceği üzere, zincirleme suçta suçun ertesi takvim yılına sarkıp sarkmadığı önemli değildir. Önemli olan suç fiilleri arasında bütünlük sağlayan makul bir zaman aralığının olmasıdır. Bununla birlikte, Yargıtay vergi suçlarında zincirleme suç hükmünü uygularken her takvim yılını kendi içinde ayrı ayrı değerlendirmekte, aynı yıl içinde işlenen suçlar açısından zincirleme suç hükmünü uygularken, diğer yıla sarkan fiileri bu kapsama dahil etmeyerek ayrı suç oluştuğunu kabul edilmektedir. Örneğin, 30 ve 31 Aralık ile 1 Ocak’ta sahte belge kullanma fiili işlenmişse, sonuncu açısından yıl değiştiği için Yargıtay zincirleme suç hükümlerini uygulatmamaktadır. Bu durum ise yasada bu yönde açık hüküm olmadığı halde daha yüksek tutarda ceza verilmesine yol açarak mağduriyetlere sebep olmaktadır. Açıklanan Paket ile Yargıtay’ın (yanlış) bu içtihadını düzeltecek bir yasal düzenleme yapılacağı anlaşılmaktadır. Gerçekleşirse olumlu bir düzenleme olacaktır. Bu düzenleme ile naylon fatura düzenleyici/kullanıcıların kollandığı sonucuna da ulaşılmamalıdır. Getirilmesi planlanan düzenleme olması gerekendir.

Pakette belirtilen diğer bir konu, vergi suçlarında da etkin pişmanlık hükümlerinin getirilecek olmasıdır. Aslında VUK md. 359’daki suçlarda halihazırda pişmanlık hükmü yer almaktadır. Mevcut düzenlemeye göre maddede tanımlanan suçları işleyenler VUK md. 371’nde düzenlenen pişmanlık hükümleri uyarınca durumu ilgili makamlara (genelde Maliye’nin birimlerine) bildirirse vergi suçu oluşmamaktadır. Buradaki pişmanlık, suçun işlendiğinin kamu makamlarınca öğrenilmesinden önce söz konusudur. Dolayısıyla, suç konusu fiil kamu makamlarının bilgisine girdikten sonra artık pişmanlık hükümlerinden faydalanılamamaktadır. Getirilmesi öngörülen yeni düzenleme (etkin pişmanlık) işte bu durumlar için söz konusu olacaktır.

Etkin pişmanlık da bir ceza hukuku müessesi olup suç işlendikten sonra özgür iradesiyle pişman olanların suç fiilinin neden olduğu olumsuzlukları gidermesi (tazmin, geri verme gibi) veya ceza adaletine olumlu katkı sağlaması (suç ortaklarını, azmettireni bildirme gibi) halinde cezada indirimi veya cezalandırmamayı sağlamaya yöneliktir. Vergi suçlarında etkin pişmanlık hükmünün getirilmesinin naylon fatura ile mücadelede önemli olduğunu, ama dikkatli kaleme alınması gerektiğini düşünüyorum. Genelde sahte belge organizasyonu kuranlar kağıt üstünde çok gözükmezler ve üçüncü kişiler üzerine kurdukları şirketler üzerinden eylemlerini sürdürürler. Vergi suçlarında etkin pişmalık düzenlemesi güzel kaleme alınıp doğru uygulanırsa amacına hizmet edebilir.

Hukuk reformu paketinde diğer bazı maddeler dolaylı olarak vergi hukukuna da etki etmektedir. Örneğin, İdarenin iş ve işlemlerinde öngörülebilirlik ve şeffaflığın güçlendirilmesi, kanun başvuru yolu sürelerinde yeknesaklığın sağlanması, hakimlerin idari yargıda vergi veya idare mahkemesi hakimi olarak görevlerini sürdürmeleri ve ihtisaslaşmalarının sağlanması, bilirkişilik sisteminin kalitesinin artırılması, idari yargıda mülkiyet hakkını etkileyen hususların ivedi yargılama usulüyle hızlı biçimde çözülmesi, kamu idarelerinin taraf olduğu aynı nitelikteki uyuşmazlıklarda “pilot dava” usulünün getirilmesi, bu davanın ivedi bir şekilde görülmesi ve verilecek kararın aynı konudaki uyuşmazlıklar bakımından bağlayıcı olması, kamu kurumları tarafından yersiz ödeme nedeniyle gerçekleştirilen tahsilât işlemlerinin öngörülebilir ve hakkaniyete uygun bir şekilde yapılması amacıyla uygulamadan kaynaklı bazı aksaklıkların giderilmesi vergiye temas eden diğer konular olarak gözükmektedir.

Ekonomi Reformu Paketinde ise vergiye ilişkin açıklamalara Kamu Maliyesi başlığı altında, vergi teşviklerine ilişkin maddelere de Yatırımların Teşvik Edilmesi bölümünde yer verilmektedir. Vergisel düzenlemelerin sadeleştirileceği, yatırımcı dostu ve öngörülebilir adımların atılacağının söylendiği Pakette vergiye ilişkin yapılması öngörülenler şunlardır. (Her bir maddeden sonra yorumlarımı belirteceğim.)

1- Geliri düşük olan küçük esnafa vergi muafiyeti sağlanacaktır. Basit usulde vergilendirilen berber, kuaför, tesisatçı, tuhafiyeci, marangoz, kaportacı, lastikçi, tornacı, çay ocağı işleticisi, terzi, tamirci gibi yaklaşık 850 bin esnaf gelir vergisinden muaf tutularak, beyan yükümlülükleri kaldırılacaktır.

Bu mükelleflerin gelir vergisinden muaf tutulup beyaname vermemelerinin sağlanması önemli olmakla birlikte, halihazırda bunların zaten basit usulde vergilendirildiğini ve vergi yüklerinin çok da yüksek olmadığını belirtmek gerekir. Ancak pandemiden ciddi şekilde etkilenen küçük esnaf açısından bu marjinal katkı reform olmasa da önemli olabilir.

2- Vergi Usul Kanunu, gönüllü uyumu teşvik edecek şekilde güncellenecektir.

Vergi Usul Kanunu birçok değişikliğe uğrasa da 1961’den beri yürürlükte olup bazı maddeleri artık uygulanmamaktadır. Kanunun güncellenmesi daha önce gündeme gelmiş, taslaklar hazırlanmış ama daha ileri gidilememiştir. Usul hükümlerini ve değerlemeyi içeren bu kanun vergi hukuku açısından çok önemlidir ve güncellenmesi gerçekten ihtiyaçtır. Ancak bu güncelleme, kanunun dilinin sadeleştirilmesinden, uygulanmayan hükümlerin Kanun metninden çıkarılmasından daha ciddi bir çalışmayı gerektirmektedir. Bu arada, Batıdan devşirdiğimiz “vergiye gönüllü uyum” ifadesinden pek haz etmem ve verginin cebren tahsil edildiği, mükellefin beyanına güvenilmediği, kayıt dışılığın fazla olduğu ve sistemin de kayıtdışı çalışmaya zorladığı, gönüllü uyum adına yapılan yasal düzenlemelerin de etkin kullanıldırılmadığı bir vergi sisteminde bu gönüllü uyumun nasıl sağlanacağını merak ediyorum.

3- Elektronik defter ve elektronik belge uygulamalarına dahil edilecek mükellef grupları kademeli olarak artırılacaktır.

Maliye son yıllarda elektronik uygulamalarda oldukça başarılı adımlar attı ve e-defter, e-belge uygulamalarını oldukça genişletmiş bulunmaktadır. Bu genişlemenin daha da artacağı anlaşılıyor.

3- Tüm mükellefleri kapsayacak şekilde 7/24 hizmet verebilen “Türkiye Dijital Vergi Dairesi” uygulaması hayata geçirilecektir.

Gelir İdaresi, teknolojiyi başarıyla kullanan kamu kurumlarının başında gelmektedir. Bugün internet üzerinden vergi dairesine gitmeden birçok işlem elektronik ortamda yapılabilmektedir. Bu dijital dönüşümün devam edeceği anlaşılmaktadır.

4- Teknolojik yeniliklerden yararlanmaya devam edilecek, “Dijital Vergi Asistanı” sistemi oluşturulacaktır.

Bugün bazı beyannameler Hazır Beyan Sistemi ile hazırlanabilmektedir. Bu uygulamanın daha da genişleyeceği anlaşılıyor.

5- Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları revize edilecektir.

Türkiye çok sayıda ülke ile çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşmaların sayısı artmakta, eski tarihlerde imzalanan anlaşmalar da revize edilmektedir. Ülkelerin kendi aralarında imzaladıkları çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarını revize etmeye yönelik Çok Taraflı Anlaşmaya Türkiye de taraftır. Dolayısıyla, zaten ikili anlaşmalarımızı zaman içerisinde revize edeceğiz, hatta geçen yıl Haziran ayında buna ilişkik bir teklif de Parlamento’ya gönderilmiş durumdadır. Dolayısıyla, bu madde bir reformdan ziyade devam eden bir süreci söylemektedir.

6- Uluslararası yatırımcıların birden fazla ülkeyi ilgilendiren vergisel sorunlarının çözümünde diğer ülkelerle “Karşılıklı Anlaşma Yöntemi” kullanılacaktır.

7- Mükellef ve İdare açısından vergisel öngörülebilirliği artıran transfer fiyatlandırmasına ilişkin Peşin Fiyatlandırma Anlaşmaları yaygınlaştırılacaktır.

Karşılıklı anlaşma yöntemi ile peşin fiyatlandırma anlaşmaları halihazırda olan müesselerdir, ancak uygulamada çok fazla rastlanmamaktadır. Bir eksiklik varsa bunun nedeni yasal olmayıp pratikten kaynaklanmaktadır. Her iki müessese de özellikle uluslararası yatırımcılar açısından önem arz etmektedir. İlki çok uluslu şirketler nezdinde çifte vergilendirmenin önlenmesi açısından devletlerin kooperasyonunu gerektirirken, ikincisi şirketler ile Maliye arasında transfer fiyatlandırmasında emsal fiyatın belirlenmesine ilişkindir. Bu nedenle, Maliye’nin transfer fiyatlandırması konusunda insan kaynağına ve teknolojiye daha fazla yatırım yapması, sektörlerin uluslararası dinamiklerini anlaması gerekmektedir.

8- Kamuya süresinde ödenmeyen borçların tek bir idare tarafından tahsil edilmesi sağlanacaktır.

Mevcut durumda her bir vergi dairesi veya kamu idaresi kendi alacaklarının tahsilatını kendisi takip etmektedir. Bütün kamu alacakları için tekbir tahsilat idaresinin oluşturulması ölçek ekonomisi ve takibat açısından verimli olsa da bürokrasiyi ve insiyatifi azaltacağından dikkatlice tasarlanmalıdır.

9- Dijital Vergi Denetimi Sistemi geliştirilerek, vergi iade incelemeleri dahil olmak üzere inceleme süreleri kısaltılacaktır. Standartlara dayalı, öngörülebilir ve haksız rekabetin önlenmesini sağlayan denetim modelleri uygulanacaktır.

Vergi denetimi konusunda dijitalleşmenin etkisinin artırılacağı anlaşılmaktadır. Maliye’nin bugün 10 bine yakın vergi müfettişinden oluşan bir ordusu bulunmaktadır. Bu müfettişlerin yetiştirilmesi, niteliklerinin ve bilgilerinin artırılması, mükellef haklarını gözetir bir bilinçle donatılmalarının sağlanması, otokontrol mekanizmalarının güçlendirilmesi, rapor okuma ve değerlendirme komisyonlarının etkinliğinin artırılması en az dijitalleşme kadar önemlidir. Ayrıca, vergi denetimlerinin aynı sektördeki firmalar arasında haksız rekabete neden olmaması da önemlidir. Vergi denetiminde dijitalleşme ile insan faktörününün birlikte değerlendirilmesi, asgari denetim standartlarının belirlenmesi, denetim çıktılarının geçirdiği sürece, raporların yargı makamlarındaki akibetine göre bir performans sisteminin oluşturulması gerekir.

10- Büyük yatırımlarda, kısmi tamamlamayla birlikte hak kazanılan yatırıma katkı tutarına yeniden değerleme yapma imkanı getirilecektir. Yeni yatırımlara yönelik teşvik programlarında, hak edilen yatırıma katkı tutarının kurumlar vergisi haricindeki diğer vergi ödemelerinden de belirli oranlarda indirilebilmesine imkan sağlanacaktır. Yatırım teşviklerinde uygulanan SGK prim desteği süreleri, genç ve kadınların istihdam edilmesi durumunda ilave süreler verilerek uygulanacaktır.

Bu maddeleri yatırım indirimine ilişkin olarak mevzuattaki eksiklikleri gidermeye yönelik önemli düzenlemeler olarak kabul etmek gerekir.

Ekonomi Reform Paketindeki vergiye ilişkin maddeleri genel olarak değerlendirdiğimde, bunların reformdan ziyade mevcut uygulamaların ve projelerin devamı olarak görüyorum. Bazı konularda yasal veya uygulamadan kaynaklanan eksikliklerin giderilmesi önemli olmakla birlikte, açıklanan paket “reform” olmaktan uzak gözükmektedir.

Bir reformdan bahsedebilmek için toplam vergi gelirlerinin %85-90’nın ÖTV, KDV, stopaja dayandığı bir sistemden beyana dayalı vergilerin oranının artırılacağı, kayıt dışılığın azaltılacağı, her 2-3 senede bir vergi aflarının çıkarılmayacağı, varlıklı insanların daha fazla vergilendirilerek vergide adaletin sağlanacağı, vergi profosyonellerinin bir anlamakta zorluk çektiği, fazlasıyla gri alan içeren vergi kanunlarının ve yatırım teşviklerinin daha sade ve anlaşılır olduğu, istikrarlı hale gelmiş yargı kararlarının aksine vergilemenin yapılmadığı bir vergi sisteminin nasıl oluşturulacağının cevabını bulabilmek gerekir.

Sözün özü: Reform, ya evrimle ya devrimle olur.

Tüm yazılarını göster