Hücrenin izi refahın özüdür

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Fikr-i takip, insanlığa değer katma sorumluluğunu bilen herkesin görevidir; ama yazıyla, sözle ya da başka bir yolla kitlelere erişebilenlerin temel görevlerinden biridir. Eğer üretken, ahlâklı, erdemli yaşam sürdürmek istiyorsak, bizi hayatın öz gerçekliğine yaklaştıracak olan fikr-i takibi özenle sürdürmeliyiz.

Geçen hafta bu sütunlarda, HEKTAŞ’ın, Bursa-Orhangazi’deki Tarımsal İnovasyon, Eğitim ve Deneyim Merkezi FARM’da, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ankara Üniversitesi’nin iş birliğiyle düzenlediği 2’nci Uluslararası Moleküler Bitki Koruma Kongresi’ni ele aldık. OYAK Genel Müdürü Süleyman Savaş Erdem’in vizyonuyla ortaya konan Kongre’de, dünya tarımının geleceği, sürdürülebilirlik ve yeni tarım uygulamaları alanında dünyanın önemli 81 bilim insanı ile ele alındı.

Geçen hafta bu etkinlik ile ilgili yazımızın ana teması, Dr. Craig Mello’nun Bursa Orhangazi HEKTAŞ tesislerinde yaptığı konuşmadan anladıklarımızla ilgiliydi. Dr. Mello ve diğer bilim insanları ve araştırmacıların izlediğimiz sunumları düşüncelerimizi bu yazının başlığına götürdü: “Hücrenin izi refahın özüdür!”

Nobel Ödüllü Mello’nun anlattıkları arasında “hücre odaklı uyarılarını” özetlemek istersek şöyle toparlayabiliriz: Tarımsal üretimde de genetik çok önemlidir; hücrenin kendini yeniden üretmesinin bütün mekanizmalarını kavrarsak, gıda arzı güvenirliliği ve gıda içeriği güvenliği konusunda ciddi ilerlemeler sağlayabiliriz. Genin kendine odaklı olması, evrimi bugünlere taşımasını sağlamıştır; teknolojinin yarattığı imkânlar “Bakteriler Çağı” yaşamamızın kapılarını açmıştır. Hücrede çok değişik yaşam formları var: Genetik bilgi, epigenetik gelişmeler, genetik bilginin akışı biyoteknolojik araştırmaların odağına yerleşti. Hücre ve alt bileşenlerine erişebildikçe görüyoruz ki, yaşamın temelinde “enformasyon” var. Hücreler arasındaki iletişimi kavradıkça, bugün sorun olan birçok konuda çözümler üreteceğiz. Deneyimlerimiz, bilgilerin regüle edilmesinde kılavuzların çok önemli olduğunu gösteriyor. Hücreler bilgilerle dolu. Hücredeki bilgilere ne kadar erişebilirsek sorunların çözümü o kadar kolaylaşacak. Enjeksiyonun nasıl yapıldığı da önemli, bilimin bugün ulaştığı aşamada “gen susturmayı” başardık. “Genetik Terapi Çağı” yaşanıyor; tıp ve kimya alanındaki gelişmeler; bizi bireyselleşen genetik terapiye doğru taşıyor. Tarımsal üretimde adını “Tarım Terapi” dersek daha çok ilgi odağı haline getirmiş oluruz.

Mello’nun uyarıları bizi ister istemez ülkemizde hücrenin izini süren altyapıyla ilgili düşündürdü. Kongre salonunda erişebildiğimiz bilim insanlarına sorduk. Çoğunluk, kongrenin düzenleyicileri arasında yer alan Prof. Dr. Umut Toprak’ı adresledi; onun başında bulunduğu laboratuvarın potansiyeline dikkat çekti.

“Bitki korumada yenilikler”

Prof. Dr. Umut Toprak, Ankara Üniversitesi Entomoloji Dalı Bitki Koruma Bölümü Moleküler Entolomoji Laboratuvarı yöneticisi. Açıklamasında(1), dört yıl önce Adana’da yapılan 1’inci Uluslararası Moleküler Bitki Koruma Kongresi’ne gönderme yaparak, “Kongre tüm dünyada farklılık yarattı. O dönemde üzerinde durduğumuz nokta, bitki koruma ve aslında tüm tarımda yaşanan değişimdi. Tam da bu dönemde ilk örümcek zehiri –peptit bazlı insektisitler piyasaya sürüldü. Benzer ürünle, yeni dsRNA bazlı insektisitler, funguistler, diğer biyomoleküller, mikrobiyallerle ilgili çalışmalar hayli ilerledi. Mesele sadece bir

biyomolekülü, biyopestist olarak geliştirmek değil, bu moleküler yaklaşımlar aynı zamanda arka plandaki biyolojik süreçleri, yolakları ve mekanizmaları anlamaya izin veriyor. Hepimiz biliyoruz ki, gen susturma, düzenleme, organizmanın biyolojisini, kısaca yaşamı anlamak için birçok yeni ipucu sağlıyor. Bu nedenle, entomoloji, bitki patolojisi ve yabancı ot bilimleriyle ilgili birçok araştırma projesi, yeni ve akıllı bitki koruma stratejilerinin geliştirilmesine yol açan genomik, taraskiriptomik, proteomik, fonksiyonel genomik kullanılarak yürütülmekte. Düzenlenen bu 2’nci kongrede bitki korumalarını tanıklık ettik. ‘Bitki korumada yenilikler’ olarak belirlediğimiz tema ışığında, ilk kongrede kazandığımız farkındalık ve ivmeyi devam ettirdik. Kongrede RNA interferansı (RNAi) keşfeden Dr. Craig Mello onur konuğumuz oldu. Kimyasal ekolojinin babası olarak bilinen ünlü böcek bilimcisi Thomas Eisner diyor ki, ‘Böcekler dünyayı miras almayacaklar, onlar zaten dünyanın sahibi’. Sürdürülebilir tarım, çevre dostu zararlı, hastalık ve yabancı ot kontrolü stratejileri moleküler bitki korumanın felsefesini oluşturur.”

Umut Toprak ile yaptığımız kısa görüşmede, başında bulunduğu laboratuvarı yerinde görmemiz konusunda anlaştık. Açıklaması da ülkemiz için de “hücrenin izini sürmenin önemini” anlatıyor.

Yumurta hücreleri ve nesli sürdürme

Dr. Elvan Böke, İspanya’da Barselona Genomik Düzenleme Merkezi’nde kendi laboratuvarında çalışmalar yapan genç bir bilim insanımız. Moleküler biyoloji ve genetik üzerine odaklanmış: Yumurta hücrelerini inceliyor.

Sabri Ülker Vakfı’nın genç bilim insanlarını desteklemek için verdiği ödül nedeniyle İstanbul’a geldiğinde kendisiyle söyleşiler yapıldı(2). Elvan Böke, yumurta hücrelerini vücuttaki en ilginç hücrelerden biri olduğunu düşünüyor. Yumurta hücreleri gelecek nesli sürdürme potansiyellerine sahip, aynı zamanda vücudun en büyük ve en yaşlı hücreleri olduklarını belirtiyor.

Böke, çok önemli hücreler oldukları halde, yumurta hücrelerine ilişkin bilgilerin nöron ve diğer bazı hücrelere göre az olduğunu da belirtiyor; bu durumu değiştirmek için inceleme ve araştırmaların sürdüğünü söylüyor.

Genç bilim insanı, bugüne kadar yaptığı çalışmalar sonrasında yumurta ve sperm hücrelerinin “çok farklı biyolojisi” olduğunu gözlemliyor. Örneğin, kadınlardaki üretme sorunlarının yüzde 25’ten fazlasının nedeni bilinmezken, erkeklerde bu oranın yüzde 10’lardan az olduğunu söyleyerek cinsiyet eşitsizliğine de dikkat çekiyor. Sperm ve yumurta hücreleri çalışmalarıyla, ”doğurganlığın ve geç anneliğin önündeki büyük engellerden biri olan yumurta yaşlanmasına dair bilinmeyenleri ortaya çıkarmanın” mümkün olacağını düşünüyor. Dr. Böke, "Şu an yaptığımız çalışmalarla yıllardır bilinen ama açıklanamayan bir genetik ikilemi çözdük ve yumurtaların zararlı radikallerden kendilerini nasıl koruduklarını bulduk. Aynı zamanda yumurtaların diğer hücrelerden farklı olarak organellerinin olduğunu ve bu sayede yumurtaların toksik proteinlerden zarar görmediklerini de keşfettik. Uykuda olan oositlerin (daha büyümeye başlamamış yumurta hücreleri), düşük ROS hücresel ortamı sürdürmek için ‘mitokondriyal komleksi’ baskıladığını keşfettik” diyor.

Dr. Böke’nin çalışmaları da hücrelerin izini sürerek onların yapılarını koruma, işlevlerini sürdürme konusunda nasıl davrandıklarını keşfetmeye yönelik.

İnsan sağlığını ilgilendiren her alanda olduğu gibi, bitki sağlığını koruma ve geliştirmek için de hücrenin izini sürmek gerekiyor.

Teknoloji şirketlerinin ilgisi

Hücrenin izini sürmenin refaha giden yol olduğuna kanıt arayanlar için bir örnek daha: Sundar Pichai Google’ın eski yöneticisidir. Büyük teknoloji şirketinin en yetkili ağzı diyor ki, “Google DeepMind’in Avrupa Moleküler Biyoloji Laboratuvarı’yla işbirliği içinde yürüttüğümüz ‘Alpha-Fold Çalışması’ 200 milyondan fazla sınıflandırılmış proteinin tanımlanması gibi çığır açıcı bir adıma önayak olarak sağlıkta yeni imkânları beraberinde getirdi.”

Umarım, çağımızın bu önemli gelişmesini ciddiye alır; gerekli kayıtları tutar, envanterler oluşturur; net bilgiye erişir, anlama derinliğine özen gösterir ve anlamlandırma için gerekli örgütlenmeleri yaparız.

--

(1) Dr. Umut Toprak, “Kongrede bitki koruma alınandaki yeniliklere tanıklık ettik”, Nasıl Bir EKONOMİ, 19.5.2023

(2) Elif Ergu, “Ninja Kaplumbağalar ve Örümcek Adam Sayesinde Genetikçi Oldu”, Oksijen, Sayı:123, 19-25 Mayıs 2023; Yağmur Kan, “Doğumun sırlarını arayan bilim insanı” HBT, S.:371, 11 Mayıs 2023

Tüm yazılarını göster