Bir firmada çalışan durumunda olan buluşçuların çalıştıkları firmalara karşı gizlilik, sadakat gibi bazı yükümlülükleri bulunmaktadır. Patent ve faydalı model başvuruları başvuru sahipleri tarafından özel olarak talep edilmedikçe 18 ay boyunca yayınlanmaz ve gizli tutulurlar. Buluşun ilk bildiriminin yapıldığı firma yetkilileri, buluşu yapan çalışanlar gibi buluşla ilgili, kamuya sunmadan önce bilgi sahibi olanların firmaya karşı bazı yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülükler kanunda ayrıca düzenlendiği gibi aynı zamanda gizlilik sözleşmeleri yolu ile daha net bir çerçevede cezai yaptırımlar uygulanacak şekilde de düzenlemeler yapılabilir.
Patent ve marka vekillerinin fikri mülkiyetlerin korunması konusunda danışmanlık yapmalarının yanında yukarıda bahsedildiği gibi gizli bilgilerin ifşası, çalışanların sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı davranışları gibi konularda doğabilecek sorunları hukuki olarak da gidermeleri gerekiyor. Ben de bu gibi durumlarda Oğuz Kara Avukatlık Bürosu (OKAB) sahibi Sayın Oğuz Kara ile dirsek temasında bulunuyorum. Oğuz Bey’le işçilerin yükümlülüklerinin kapsamı ve işten ayrılma durumunda ne gibi sorunların ortaya çıkabileceği üzerine bir söyleşi yaptık. Kendisine yönelttiğimiz soruları aşağıdaki şekilde yanıtladı.
Öncelikle işçinin sadakat borcu kavramından bahsedebilir misiniz?
“İşçi ve işveren arasındaki iş ilişkisi oldukça önemlidir. İşveren çalışanına maddi ve/veya manevi yatırım yaparken, işyeri ve ticari sırlarla ilgili bilgi paylaşırken bu bilgilerin saklanmasını pek tabii isteyebilir. Bu noktada “sadakat borcu” karşımıza çıkıyor.
Hangi durumların sadakat borcunun kapsamına girdiğini açıklar mısınız?
İşçinin sadakat borcu, iş ilişkisinde işverenin haklı çıkarlarını korumak, işyerine ve işverene zarar verici davranışlardan kaçınmak gibi yükümlülükleri ifade ediyor. Bunu geniş anlamak lazım. Örneğin satış stratejileri, müşteri portföyü, know-how, teknik ve ticari formüller, şirket çalışanlarına ilişkin bilgiler birçok şirket için özel önem ifade ediyor ve çalışanın bunları üçüncü kişilere ve kamuya doğrudan veya dolaylı yollarla açması yasaklanıyor. Bu noktada özel bir gizlilik sözleşmesi yapılmasa dahi çalışan kanunen bunları saklamakla yükümlü tutuluyor. Ancak şunun da altını çizelim, saklanması gereken bilgiler işyeri tarafından kamuyla paylaşılmamış olmalı.”
Başka çalışanların olumsuz tutumlarını şirket yetkilisine bildirmek sadakat borcuna giren bir durum mudur ?
“İşçinin sadakat borcu geniştir. Çalıştığı yerin yararına hareket etmek esas olduğundan; işyerindeki tehlikeleri işverene bildirmeli, şirketin değerlerini korumak için gerekli tedbirleri almalıdır. Bu bakımdan diğer çalışanlar da dahil olmak üzere üçüncü kişilerin işyerine zarar verme ihtimali olan eylemlerini işverene bildirmeleri önem arz etmektedir.”
Çalışırken belirli kurallara uymanın iş akdinin devamı için gereken bir durum olduğu aşikar. İşçi işten ayrıldığı zaman sadakat borcu konusunda nasıl bir işleyiş söz konusu oluyor?
“Sadakat borcu, işçi ile işveren arasındaki güven ilişkisine dayanır ve iş ilişkisi sona erdiğinde sona erer. Kural böyle olmakla birlikte kanunda özel bir ibare bulunuyor. O da “işverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür. Yani çalışan işten ayrılsa dahi o işyerinde korunması gereken ticari sırları, işyeri açısından haklı menfaat taşıyan hususları saklamakla yükümlü tutuluyor. Buna sır saklama yükümlülüğü diyoruz. Bu yükümlülük sadakat borcunun bir yansıması… Nitekim, işten ayrılmak tüm gizli bilgilerin ifşası anlamına da gelmemeli. İş hayatında sıkça işyerinden olumsuz olaylar neticesinde ayrılan işçilerin işyeriyle ilgili bazı bilgileri kamuyla paylaştığını, bu şekilde bir nevi intikam aldığını görebiliyoruz. Ancak bu durum hukuka uygun değil. Çalışanlar haklarını mutlaka aramalılar. Diğer yandan ihtilaf halinde olabilecekleri işyerlerinin de hakları var ve haklarının ihlal edilmiş olması kendilerinin de karşı tarafın haklarını zedelemesine imkân vermemeli. Bu noktada işveren de işçiye dava yöneltebilir.”
Sır saklama yükümlülüğü kanunda düzenleniyorsa iş hayatında çalışanlarla gizlilik sözleşmesi yapılmasının nedeni nedir?
“Gizli bilgilerin korunması ve sırların saklanması kanunda düzenleniyor. Diğer yandan bazı kilit personeller için gizlilik sözleşmesi yapılıyor. Bunun sebebi de detaylı düzenleme yapmak. Örneğin bir işyerinde çalışan temizlik personeli için gizlilik sözleşmesine ihtiyaç duyulmayabilecekken üst düzey yönetici için içinde cezai şart taşıyan bir gizlilik sözleşmesi yapılabilir. Gizlilik sözleşmesine ihtiyaç duyulmasında temel motivasyonlar farklılık taşımakla birlikte birçok önemli husus var. Kanun sır saklamak zorundasın diyor ama ihlal halinde ne kadar tazminat ödeneceğini işveren zararını ispat ederek talep edebiliyor. Gizlilik sözleşmesi yapıldığında ise genellikle cezai şart öngörülüyor ve işveren zarar ispatı gibi zor bir yola ihtiyaç duymadan doğrudan yazılı meblağı talep edebiliyor. Diğer önemli bir husus da gizli bilginin ne olduğu… Sır saklama yükümlülüğünün ihlaline ilişkin ihtilaflarda en çok tartışılan hususlardan biri, paylaşılan verinin gizli bilgi olup olmadığı. Sözleşmede gizli bilgilerin neler olduğu net bir şekilde ortaya konulabiliyor.”
Son olarak gizli bilgilerin ifşa edilmesi halinde açılan davalardan sonuç alabilmek mümkün olabiliyor mu? Bu konuda işverenlere bir öneriniz var mıdır?
“Veri gizliliği ve ticari sır koruması son dönemde önem kazandı. Diğer bir deyişle hak ettiği yeri buldu diyebilirim. Çünkü verilerin sızdırılması haksız rekabete yol açarak, bir tarafın uzun emeklerle oluşturduğu bilgi birikimi sayesinde elde ettiği veya edeceği geliri zedelerken, diğer tarafın emek sarf etmeden menfaat elde etmesini sağlayabiliyor. İşverenlere önerim gizlilik sözleşmesi hazırlarken profesyonel destek almaları olacaktır. Türkiye’de birçok yönetici özellikle sözleşme konularında çok fazla bilgi ve deneyim sahibi olduklarını düşünerek hukuk profesyonellerinden destek almayı reddedebiliyor. Ancak, gizlilik sözleşmesindeki yükümlülükler ve cezai şartların kaleme alınışı biraz teknik ve kritik detaylar içeriyor. Bazı maddelerin hatalı kaleme alınışı sözleşmeyi uygulanamaz hale getirebiliyor. Davalara gelecek olursak, Türkiye’de bu anlamda açılan davalar az olmakla birlikte var. Bu davalardan sonuç alabilmek mümkün. Diğer yandan, gizliliğin ihlal edildiği iddia ediliyorsa ispatlanabilmeli. Gizlilik ihlalini gösterir somut delil toplamak ve delillerin yazılı olması önem teşkil ediyor.”
Sorularımıza yanıt vererek bizleri aydınlatan Avukat Oğuz Kara’ya çok teşekkür ediyoruz.