Gazze’de neler olduğunu anlamak giderek zorlaşıyor. Bay Netanyahu’nun daha önce yaptığı açıklamalara baktığımızda, İsrail güçlerine Gazze’deki Hamas mevcudiyetini ortadan kaldırıp, rehineleri kurtarmalarının emredildiğine inandırılmıştık. Müdahale bu amaçlar gerçekleştirilinceye kadar devam edecekti. Hatta, Bay Netanyahu bazı askeri liderlerin Hamas’ın haritadan silinmesinin olanaksız olduğu, bu amaçta ısrar etmenin rehineleri kurtarmayı da olanaksızlaştırdığı türünden uyarılarına da kayıtsız kalmıştı. Sonuçta, ordu ile arasındaki görüş farklarının belirginleştiği, ve hükümetin öngördüğü iyi düşünülmemiş hedef nedeniyle ordu saflarında da memnuniyetsizliğin arttığı ifade ediliyor oldu. Bunlara ilaveten, İsrail ordusu pek de alışkın olmadığı oranda kayıp vermekteydi.
Şimdi yeni bir durum ortaya çıkmış bulunuyor. Netanyahu, İsrail ordusunun Gazze’deki, özellikle İsrail güçlerinden kaçanların son sığınak olarak gördükleri Mısır sınırındaki görevini sonlandırmaya yaklaştığını ilan etti. Ordu şimdi Kuzey’e doğru ilerleyerek Hizbullah ile mücadele edecekmiş. Netanyahu’ya göre Hizbullah İsrail için büyük bir güvenlik tehlikesi oluşturmaktadır, arada sırada İsrail güçlerine dostane olmayan ateş bile açmıştır. Aslında herkes Hizbullah’ın Lübnan hükümetinin de denetlemekte aciz kaldığı, İran’ın beslediği ve denetlediği bağımsız bir güç olduğunu biliyor. Fakat karşımızdaki soru, Hizbullah’ın halihazırda İsrail’e saldırıp saldırmadığıdır. Bu sorunun yanıtı “hayır”dır. O zaman Bay Netanyahu’nun askerini neden Kuzey’e gönderdiğini sormak lazımdır.
Bu soruyu yanıtlamak için belki original soruya dönerek Bay Netanyahu’nun neden İsrail ordusuna 35000 civarı Gazzelinin öldüğü, şehirlerin, hastanelerin, evlerin, enerji merkezlerinin, okulların ve benzerlerinin yıkıldığı tam bir işgal için emir verdiğini sormak lazımdır. 1200 İsraillinin öldürüldüğü ve yüzlercesinin esir alındığı Hamas eylemine bir cevap verilmesi gerektiği tartışılmaz. Ancak, Bay Netanyahu bu olayı fırsat bilerek aynı olayın tekerrür etmesini önleyecek önlemler almak yerine, Gazze’yi yakıp yıkmayı tercih etmiştir. Aslında, karşılaştığı eyleme verdiği cevap bazı intikam unsurlarını da kapsayabilirdi. Ama giriştiği yıkım, karşı tarafta intikam alma duygularını sadece güçlendirmiş, birlikte yaşamayı teşvik etmek yerine muhtemelen Hamas ve benzerlerine yönelen desteği arttırmıştır.
Yapılan genel değerlendirme, Bay Netanyahu’nun aslında İsrailliler veya Filistinlilerle ilgilenmediği, sadece görevde kalabilmekle ilgilendiği merkezindedir. Böylece yargıdan kurtulacak, yolsuzluktan yargılanmayacaktır. Okuyucuya konuyu hatırlatmak babında belirtelim, kendisi pahalı hediyeler kabul etmekle, bir gazetenin tirajını arttırmak için bir diğerini baskı altına almakla ve devletin getirdiği düzenlemelere müdahale ederek Bezeq isimli iletişim şirketine menfaat sağlamakla suçlanmaktadır. Bu eylemlerin her biri yasal olarak yolsuzluk tanımına girmekte ve yapanın cezalandırılması öngörülmektedir. Kamuoyu Netanyahu’nun suçlu bulunacağınsa inanmış görünüyordu. Hatta, Gazze çatışmaları başlamadan hemen önce Netanyahu yasalarda değişiklik yapıp, İsrail Yüksek Mahkemesi’nin gücünü zayıflatma ve mahkemeyi kendi yandaşlarıyla doldurma yoluna gitmişti. Gazze olayı patlak verdiği sırada, yaptığı değişikliklere karşı güçlü kitle hareketleri sürmekteydi fakat olaylar hukuk tartışmasını gündemden uzaklaştırdı.
Bay Netanyahu daha önceleri kimselerin hükümetlerine ortak olarak almaya yanaşmadıkları aşırı sağ partilerle ortaklık kurdu. Yargıdan kaçabilmek için kendisi de hükümetin başına geçti, Gazze’de radikal bir müdahaleye girişerek ulusal bir acil durum yarattı, böylece kendisinin eleştirilmesini ve seçim yapılmasını engelleyebileceğini hesapladı. Bay Netanyahu savaş hali sona erecek olursa, kendisine yöneltilen korkunç yolsuzluk iddialarının canlanacağını, belki de istifa etmek zorunda kalacağını düşünmektedir. Görevine devam edebilmek ve seçim baskısından kurtulabilmek için ulusal acil durumlar yaratmaya devam etmesi lazımdır. Dolayısıyla, attığı adımları eleştirmenin aynı zamanda acil bir durumda milli birliğe de karşı bir vaziyet alış olduğu havasını yaymaya çalışmaktadır.
Bay Netanyahu’nun yaptıklarını neden yaptığını her ne kadar anlasak da, Gazze’deki eylemlerinden farklı olarak, Hizbullah’a savaş açmak uluslararası nitelikte bir eylemdir. Bu durumda, İsrail Lübnan’ın sınırlarının dokunulmazlığını ihlal etmiş olacak, diğer yandan da İran tarafından desteklenen ve geçmişte İsrail’in burnunu kanatmış olan bir güce saldıracaktır. Daha da önemlisi, böylece çatışma tırmanarak uluslararsı bir nitelik kazanacaktır. Acaba İsrail sadece başbakanı yargıdan kurtulsun diye böyle bir savaşa girmek ister mi? Ya da Arap rejimleri, İran, ABD veya herhangi bir Avrupa ülkesi bunu arzular mı? Sanmıyorum ama birçok büyük savaşın da kimsenin küçük bir çatışmanın yayılmayacağına inanması sonucunda patladığını da bir türlü unutamıyorum.