Silikon Vadisi (Silicon Valley), teknoloji dünyasına çok değerli şirketler kazandırmış, “teknolojik verimliliği” yüksek bir vadidir. Stanford Üniversitesi ise bu vadinin insan kaynağına fidanlık görevi yapan bir kurumdur. Öyküsünü geçen hafta anlatmaya başladığım Elizabeth Anne Holmes, işte bu üniversitedendi. Daha iki yılını doldurmadan ayrılıp kendi şirketini kurmuştu. Theranos adlı “genç yenilikçi şirket” (starup) tohumu vadinin toprağına 2003 yılında düşmüştü. Bu şirketin pazar değeri bir ara 2015 yılında 9 milyar dolara ulaşmıştı. Ama bugün bu şirket yok. Genelde Silikon Vadisi’ndeki başarılı şirketler hakkında konuşulur, yazılır. Halbuki Vadi, başarılı olamamış, batmış şirket kalıntıları ile de doludur. Ama Theranos’un hikayesi daha bir başkadır. Elizabeth Holmes, bu şirketteki rolü dolayısıyla mahküm oldu ve 20 yıla kadar hapis cezası bekliyor. Şirketin başka bir ortağı ve yöneticisi, Elizabeth’in bir sürelik erkek arkadaşı Ramesh “Sunny” Balwani de mahkemesine gün sayıyor. Peki, neler oldu, neler olmadı ve neler yanlış gitti?
Vizyon doğru, hedef yanlış
Kan, vücudun durumu hakkında çok şey söyler. Kan, vücut sağlığının karnesidir. Bu nedenle, doktora gittiğinizde sizden ilk istenen şey kan tahlilidir. Kapsamlı kan tahlili ise maliyetlidir, yapımı zaman alır. Ve de sizden bunun için tüp tüp kan alırlar. İşte Elizabeth’in vizyonundaki aygıtın özellikleri şöyle idi: aygıt küçük ve seyyar olacak; süreyi kısaltacak, sonuçlar anında alınacak; kandan istenen tüm analizleri (200 kadar) yapacak; hem de bunları tüp tüp kan yerine bir damla kanla yapacak. Bu çok güzel bir düştü. Eğer gerçekleşirse gerçekten tıp dünyasında çığır açacak bir atılımdı. Ama tıp ve mühendislik dünyasının uzmanları bu dört özelliği birlikte taşıyacak aygıtın olamayacağını, oyunun baştan kaybedildiğini belirtiyorlar. Yolu Theranos’tan geçmiş, orada çalışmış bilim insanları ve teknik uzmanlar, aygıtın boyutunun küçüklüğünden ve kullanılan kan miktarının azlığından (damla) vazgeçilmesi gerektiğini Elizabeth’e defalarca söylemişler. Ancak bu şekilde söz verilen analiz sayısından az fedakârlık ile işin kotarılabileceğini dile getirmişler. Fakat Elizabeth’in küçüklük ve kan miktarı konusundaki büyük inadı buna engel olmuş.
Yalanlar ve kandırmacalar
2003 yılında kurulan şirketin çevresini tahta perdelerle çevirip sonra 2018 yılında perdeleri kaldırıp “Valla söz vermiştik ama kusura bakmayın olmadı” dememişler. Ortaya “Edison” diye bir aygıt çıkarmışlar. Evet, aygıt taşınabilir ve küçükmüş; analizleri bir damla kanla yapmışlar; ya da yaptıklarını iddia etmişler. Ama görülmüş ki, alınan test sonuçları güvenilir değil. Hem de insan hayatı söz konusu iken. Diğer konu da aygıtın 200’ü aşan analizi aynı anda yapılabilmesinin bir hayal olduğu görülmüş.
Diyelim ki, elinizde yapacağını iddia ettiğiniz şeyleri yapamayan, yapsa da hatalı yapan bir ürününüz var. Normal koşullarda bunu satamazsanız ve bu üretimi devam ettirebilmek için kimseden para alamazsınız. İşte Theranos’taki dolandırıcılık olayı burada devreye giriyor. Bir şekilde bunu başarmışlar. Örneğin, içinde eczanesi de olan Walgreens gibi 8000’den fazla mağazası olan bir zincirle 140 milyon dolarlık anlaşma yapmışlar. Ve Amerika’nın çok ünlü kişilerinin içinde bulunduğu yatırımcılar, bu şirkete 900 milyon dolara varan yatırım yapmışlar. Yine Amerika’nın ağır toplarından kurulu bir yönetim kurulunu yıllarca uyutmuşlar. Akıl ve beceri, ürün yapımında değil de bu algının yönetiminde devreye girmiş.
Akıllı insanlar da kandırılabilir
Theranos şirketine kanıp para yatıranlar arasında çok ünlüler var. Örneğin, medya patronu Rupert Murdoch (125 milyon dolar); Henry Kissinger (6 milyon dolar); Oracle kurucusu Larry Ellison; Walmart mağazalarının sahibi Walton Ailesi (150 million dolar); DeVos Ailesi ( 100 milyon dolar-Betty DeVos-Trump kabinesinde Eğitim Bakanı)
Öte yandan yönetim kurulu üyeleri de USA’nın şu ünlü kişilerinden olmuş: Henry Kissinger (Eski Dış İşleri Bakanı); Jim Mattis (Dört yıldızlı emekli genaral); George Shultz (Eski Hazine Bakanı);Richard Kovacevich (Wells Fargo eski CEO’su); William Perry (Eski Savunma Bakanı); William Foege ( Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri Eski Direktörü)
Görüldüğü gibi bunlar güçlü deneyimleri olan, becerikli ve akıllı insanlar. Ama aldanarak paralarını yatırmışlar ve/veya tepesinde oldukları şirketin laboratuvarında olanlardan haberleri olmamış. Bu kandırmacayı yıllarca yapmayı başaran ise Elizabeth Anne Holmes imiş.
Elizabeth Faktörü
Elizabeth Holmes hakkında kim ağzını açsa ilk söylediği sözler onun tutkusu ve enerjisi oluyor. Bu niteliği onu çok becerikli bir “satıcı” yapmış. Örneğin, bir dönem Theranos’ta Enformasyon Teknolojileri (IT) Bölümü yöneticisi olarak çalışmış Matt Bissel şöyle demiş: “Elizabeth çok yaman satıcıdır, eskimoya bile dondurma satabilir.”
Tutku, başarı için çok önemli bir girdidir. Ancak aşırıya kaçtığında, hırs haline geldiğinde zararlı olabilir. Bunun bir örneğini bu olayda görüyoruz. Elizabeth, insanlığa hizmet etmek, bir buluş yapmak, zengin olmak tutkusu ile 19 yaşında yola çıkmıştı. Kendisini, bu hedefe ulaştıracak aygıtın yapımına atamıştı. Ne yazık ki, aygıt bir türlü tam olarak ortaya çıkamadı. Ancak Elizabeth’in gözünü bürüyen hırs, onu kör etmiş; bu olguyu göremez hale getirmişti. Şirket içinden gelen sesleri duymaz olmuştu. Buraya kadar söylediklerim, kötü yönetim, yanlış yönetim tarzı tanımına girebilir; suç değildir. Ancak Elizabeth’in yanlışı burada bitmemiş. Elizabeth yalanlar söylemiş. Kimlere yalan söylemiş, kimleri kandırmış? Şirket yönetim kuruluna, yatırımcılara, müşterilere, medya aracılığı ile kamuoyuna yalan söylemiş. Eğer söylediğiniz yalandan kendinize bir çıkar sağlıyorsanız buna dolandırıcılık denir. Bir dönem servetinin 4,5 milyar dolara ulaşmıştı.
Aşırı tutku kadar, özü olmayan özgüven de çok zararlı olabilir. Teranos’taki başarısızlığın altında yatan önemli faktörlerden birisi de Elizabeth’in aşırı özgüvenidir. Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Farmokoloji hocası Dr. Phyllis Gardener, ABC televizyonu belgeseline şöyle konuşmuş: “Mikroakışkanlar konusunda bir ders almıştı; o bilgisi ile bir şey yapacağını düşünüyordu”.
Sonuç
Elizabeth Anne Holmes’ın öyküsü, çok acıklı bir öykü. İnsanlığa hizmet etmek, tıp dünyasında bir çığır açmak tutkusu ile 19 yaşında çıkılan yolun hapishanede bitmesi çok acı. Ama bu yolculukta, başta yatırımcılar olmak üzere birçok kişiye de zarar vermiş. Peki, bu dolandırıcılık nasıl saklanmış? Theranos’taki yönetim nasıl bir yönetim imiş? Olayın ortaya çıkmasında hangi gençler rol oynamış? Bu olayda basının rolü ne olmuş? Bunu da gelecek hafta anlatacağım.