Bizim “Her şey çok güzel” havasındaki basında ve medyada pek yansıtılmadı. Fakat geçtiğimiz yıl içinde Hindistan’da çok önemli bir olay yaşanıyordu. Çiftçiler, tarımla ilgili çıkan üç yasaya karşı mücadele veriyordu. Bir yıldan fazla süren protestolarının sonucunda, çıkan üç yasayı geçen ay iptal ettirmeyi başardılar. Hintli bir çifti bu sonuçla ilgili şöyle konuşmuş: “Çiftçiler demokrasiyi kurtardı. Bu, adalet için bir savaştı”.
Hindistan tarımı
Hindistan, ilginç bir ülke. Buğday ve pirinç dahil tahıl, meyve, süt ve et kategorilerinde kendi başına yeten bir ülke olarak biliniyor. Buna karşılık beslenme ve açlık, ülkenin önemli sorunlarından. Örneğin, küresel açlık endeksinde (Global Hunger Index) 116 ülke arasında 101’inci sırada. Birleşmiş Milletler’e göre “Hindistan, dünya açlığının dörtte birini üstünde taşıyor”. Tarım, ülkedeki 1,3 milyarlık nüfusun yarısından fazlasına geçim kaynağı sağlayan dev bir sektör ve ülkenin 2,7 trilyonluk ekonomisinin %16'sını oluşturuyor. Hindistan’ın çiftçileri öyle Texas çiftçilerine benzemiyor; küçük işletmeler. Çiftçilerin üçte ikisi 1 hektardan daha küçük toprağa sahip.
Getirilen kanunlar
Merkezi Hükümet 2017 yılında Model Çiftçilik Yasaları diye bir girişimde bulunmuş. Ama önerilen reformların hiçbiri uzun süre hayata geçirilmemiş. Sonunda iki meclisten geçen üç yasa, 28 Eylül 2020 tarihinde cumhurbaşkanının imzalaması ile yürürlüğe girmiş. Bu yasalar ile tarım ürünlerinin satış, fiyatlama ve stoklanması konusunda uzun süredir Hintli çiftçileri koruyan düzenlemeler gevşetilmiş. Özel sektör alıcılarının pirinç, bulgur ve bakliyat gibi ürünleri stok yapmasına izin verilmiş. Bunu şimdiye kadar sadece devlet onaylı satıcılar yapabiliyormuş. Hindistan'ın Minimum Destek Fiyatı (MSP) olarak bilinen taban fiyat uygulamasının birçok çiftçiyi ayakta tutan tek şey olduğu bilinirken, konulan yeni yasalarla bu koruma ağı ortadan kalkmış.
Başbakan Narendra Modi, bu uygulamaların çiftçileri devletçi sistemin kısıtlamalarından kurtararak özgürleştireceğini ve ürünlerine daha iyi fiyat almalarını kolaylaştıracağını savunmuş. Ancak çiftçiler, bu yasanın büyük perakendeciler, tüccarlar ve gıda imalatçılarına karşı çiftçinin pazarlık gücünü kıracağı ve geçim kaynaklarını kurutacağına inanmışlar. Çiftçi Sendikaları “ Çiftçiler, büyük işletmelerin merhametine terk edilemez” diye yasalara karşı çıkmış. Başbakan Modi’nin “Bizde sahtekârlık yok. Niyetimiz Ganj’ın kutsal suları kadar pür-i pak” sözlerine kulak asmamışlar. “Bir politikacı dünya işine dini, kutsallığı karıştırıyorsa vardır bunda bir üç kağıt” diye düşünüp mücadelelerine başlamışlar.
Neler oldu?
Tarım yasalarının uygulamaya konulması ile başta Punjab olmak üzere tarımın yaygın olduğu tüm eyaletlerde protestolar başlamış. Bir protesto yöntemi olarak çiftçiler anız yakmayı kullanmış. Başkent Yeni Delphi’nin hava kirliliğinin %2-%40’lık bölümü hasat sonu yapılan bu yakmalardan kaynaklanıyormuş. Ama uzay resimleri de göstermiş ki, 2020 yılında alışılmış dışında bir kirlilik yaşanmış. Anız yakmanın 135.000 dolara kadar para ve hapis cezası varmış. Ama buna rağmen, çiftçiler protesto için anız yakmışlar. New York Times’a konuşan bir çiftçi şöyle demiş “Çoğumuz bunu yapmak istemeyiz. Ama bize bu kadar yüklenilirse, yakarız.”
Hintli çiftçiler, sendikaları öncülüğünde yerel olarak çeşitli protesto gösterileri yapmışlar. En büyük gösteriler Punjab, Haryana and Western Uttar Pradesh eyaletlerinde yaşanmış. Ekim 2020’den başlayarak iki ay Punjab’ta demiryolları işlememiş. 12 Aralık 2020’de işçi sendikaları Haryana Eyaleti’nde paralı yolları ele geçirerek, araçları parasız geçirmişler. Hindistan’ın değişik yerlerindeki yoksul çiftçiler kağnıları ile yürüyüşler yapmışlar. Sendikalar arasında tam bir dayanışma yaşanmış. 9.5 milyon kamyoncu ve 5 milyon otobüs ve taksi sürücüsünü temsil eden sendika, eğer hükümet çiftçilerin derdine eğilmezse kuzey eyaletlere her tür mal hareketini durduracaklarını ve hatta bunu bütün ülkede yapacakları ihtarını yapmış. Çiftçileri desteklemek için diğer sendikalar da gösteriler yapmışlar. Ve 2020 Kasım ayında ülke çapında bir genel grev yaşanmış
Ve kamp
Yüzlerce kilometre yoldan, ülkenin çeşitli bölgelerinden gelen çiftçiler Yeni Delphi’ye girmek istemişler, ama buna izin verilmemiş. Onlar da 28 Kasım 2020 tarihinden başlayarak Yeni Delphi’ye girişte karayolu kenarına kamp kurup beklemeye başlamışlar. Onbinlerce çiftçinin barındığı tam bir çadır-kent olmuş. Sahra mutfakları, solar enerjili mobil telefon doldurucuları, çamaşırhanesi, kütüphanesi, tıbbi koltukları; diş çekme, temizleme, dolgu işlerinin yapıldığı dişçi çadırı, yaşlı protestocular için ayak masajı koltuğu ile tam teşekküllü bir çadır-kent.
Bir yıldan fazla kalınan bu çadır-kentte aşırı sıcak ve soğuktan, intiharlardan ve COVID’ten 500’ü aşkın çifti ölmüş.
Hindistan ve biz
Hindistan çiftçilerinin hareketini, dış basına yansıdığından beri izliyordum. Bir özetini okuyucularla paylaşmak istedim. Gelecek yıl yapılacak seçimleri de göz önüne alan Başbakan Narendra Modi Hükümeti söz konusu üç yasayı 29 Kasım 2021 tarihinde parlamentoda iptal ettirdi. Çiftçiler yüzlerce cana mal olan bir mücadele sonucu önemli bir zafer kazandı. Bir yıldan fazla çadır-kentte kalmış olan Hintli çiftçiler evlerine dönerken bizde ne oluyordu? Bizim Meclis’te ise bütçe görüşmeleri vardı. Diğer tüm bakanlar gibi atanmış memur olan, “Seçilme-seçilmeme” derdi olmayan, “Tek seçmenli” Tarım Bakanı, tarım politikalarını eleştiren, çiftçilerin durumunu anlatmaya çalışan bir muhalefet partisi milletvekiline “Geri zekalı” diyordu. Sanki başka bir ülkeyi anlatır gibiydi. Peki, gerçek ne? Bizde tarım ve hayvancılık ne durumda?
Kendi kendine yeten ülke iken, yanlış tarım ve hayvancılık politikaları ile dışa bağımlı hale gelmişiz. Kendi insanımızdan yeterli teşviki esirgerken, pahalıya aldığımız ithal tarım ürünleri ve kesimlik hayvanlarla adeta yabancı çiftçileri ve yetiştiricileri desteklemekteyiz. Çiftçiler ve hayvan yetiştiricileri perişan, ama seslerini duyuramıyorlar, sözlerini dinletemiyorlar. Çünkü Hindistan’daki gibi güçlü sendikaları yok, örgütlü değiller.
Son söz
Hintli çiftçilerin yaptığı bazı eylemleri onaylamayabiliriz. Ama bu olaylar bize bir gerçeği, bir ülkede sendikaların, örgütlenmenin demokrasi için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Eğer bu ülkede çiftçiler, hayvan yetiştiricileri örgütlü olsaydı, bugün bu durumda olmazlardı; “anaları ağlamazdı.” Tüketiciler de kasabın yolunu unutmaz, acaba ekmeğe ne kadar zam gelecek diye korku ile beklemezdi.