Hindistan seçim sonuçları tanıdık mı?

Ussal ŞAHBAZ Global İşler

Hindistan seçimleri sürprizle sonuçlandı. Hindistan’da 900 milyon seçmen var. Oy verme 6 hafta, oyların sayılması 4 gün sürüyor. Geçen hafta sonuçlar açıklanınca gördük ki, kazanacağına kesin gözüyle bakılan iktidardaki Bharatiya Janata Partisi (BJP), parlamentoda çoğunluğu sağlayamamış. Yine de ittifaklar sayesinde Başbakan Narendra Modi iktidarını korumaya devam edecek. BJP’nin 10 yıllık iktidar öyküsü ve “dünyanın en kalabalık demokrasisi”ndeki seçimden alınacak dersler hepimiz için önemli. Gelin inceleyelim.

Hindistan demokrasisi, kurulduğundan beri kesintiye uğramamış. 1975’te İndra Gandi’nin ilan ettiği bir sıkıyönetim dönemi var, ama olsun. 1947’ye kadar İngiliz sömürgesi olan bu toprakların Müslüman kesimini oluşturan Pakistan’da ise modern siyasi tarihi ise aynı zamanda bir darbeler tarihi. Ülkedeki demokrasisinin geçmişten bugüne kadarki performansı, Hindistan’ın İngilizlerden devraldığı kurumsal yapının ve bürokrasinin gücüne bağlanıyor. Gerçekten de İngilizlerin koskoca Hindistan’ı idare edecek kadar memuru olmadığı için bürokraside çok sayıda Hintli istihdam ediliyordu. Hatta bu kişiler, bugünkü Körfez ve Doğu Afrika ülkelerinin idaresinde bile söz sahibiydi.

Yine de “dünyanın en kalabalık demokrasisi” denen Hindistan’ın, Modi iktidara gelene kadar aynı ailenin kontrolündeki Kongre Partisi tarafından idare edildiğini unutmayalım. İndira Gandi, ülkenin kurucusu Nehru’nun kızıydı. O öldürülünce de yerine Rajiv Gandi, o öldürülünce de İtalyan asıllı karısı Sonia Gandi geçmişti. Babası sokaklarda çay satan Modi ise bir bakıma bu müesses nizama alternatif olarak iktidara geldi.

Narendra Modi gibi otoriter eğilimli liderlerin halk tarafından en çok sevilen yanı, bir iş yapmayı becerebilmeleri. Zira demokratik rejimlerdeki birçok lider çok laf edip az iş yapıyor. Bakın Modi neler yaptı? Bir gün aniden ülkedeki kâğıt paraların tedavülden kaldırıldığını açıklayıp, herkesi elindeki kayıt dışı işlerden elde edilmiş paraları bankadan değiştirmeye zorladı. Birçoğunun hiçbir kaydı kuydu olmayan, bir buçuk milyarlık nüfusun tamamına biyometrik dijital kimlik çıkardı. Bu dijital kimlik altyapısının üzerinde dünyanın en gelişmiş e-devlet ve finansal teknoloji sistemlerinden birini inşa etti. Hindistan’da bu işler Türkiye’den filan çok daha ileri. Böylelikle sistem daha kapsayıcı hale geldi. Hem eskiden bürokrasi içinde kaybolan sosyal yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı hem de finansal sisteme eklemlenen alt gelir grubu varlık oluşturmaya başladı.

Günde 2 doların altında gelir sahibi şeklinde tanımlanan aşırı yoksulluk oranı, Hindistan’da son on senede %12’den %2’ye düşmüş. Genel yoksulluk da %50’den %20’ye inmiş. Tuvalet olmayan milyonlarca haneye tuvalet götürüldü. Tuvalet sorununun ne kadar önemli olduğunu anlayabilmek için, dünyada en büyük kadın cinayeti nedeninin Hindistan’da gece evinin dışındaki tuvalete giden kadınların tecavüze uğraması olduğunu hatırlatalım.

Peki, Modi neyi beceremedi? Hindistan, elit eğitim sistemi çok başarılı olan bir ülke. Bu sistemde yetişen mühendisler hem dünyanın başka yerlerinde hem de Hindistan’da teknoloji sektörünü ayakta tutuyor. Modi de önceliği Hindistan’ın güçlü kası olan dijitalleşme ve hizmet ihracatına verdi. Ama imalat sanayii aynı hızda gelişmedi. 1990’lardan beri imalat sanayiine dayalı olarak büyüyen Çin ekonomisi, o zaman eş büyüklükte olan Hindistan’ın bugün iki katı büyüklüğe gelmiş. Bir ekonomi dijital ve hizmet sektörü ağırlıklı olarak büyüyünce, beceri seviyesi düşük işgücünün fabrikalarda iş bulup orta sınıfa yükselmesi mümkün olmuyor. Bunun bir sonucu olarak da dünyaya entegre iyi gelir getiren dijital işlerle, kayıt dışı işler veya tarım arasında kutuplaşan bir ekonomi ortaya çıkıyor. Zaten seçimlerdeki sürpriz sonuçlar, bu ekonomik gerçekliğin üzerine son yıllarda tüm dünyada artan gıda enflasyonu ve kendine çok güvenen Modi’nin birçok eyaletteki yanlış aday seçimlerinin bir sonucu.

Modi’nin aldığı seçim sonuçlarını biraz olsun AK Parti’nin 2015 seçim sonuçlarına benzetebiliriz. Parlamentoda çoğunluğu elde edemese de hâlâ en büyük partinin lideri Narendra Modi. Bakalım, “metal yorgunluğu” deyip kendini yenilemeyi başarabilecek mi? Hindistan, son zamanların en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri. Dünyadaki diplomatik pozisyonu da buna bağlı olarak güçleniyor. BRICS ve QUAD (Hindistan, Avustralya, Japonya, ABD) gibi yeni ittifakların merkezinde. Kısmen Pakistan’la olan tarihsel bağlarımız, kısmen de Modi’nin İsrail’e yakınlığı gibi nedenlerle Türkiye-Hindistan ilişkilerini biraz limoni görüyorum. Oysa çok kutuplu dünyada birçok ilişki ağının içine girmemiz lâzım. Hindistan’ı da iyi takip etmeliyiz.

Tüm yazılarını göster