İngiliz uçak motoru üreticisi ve havacılık teknolojisi şirketi Rolls-Royce, Birleşmiş Milletler tarafından net sıfır karbonlu geleceğe öncülük etmek amacıyla hayata geçirilen COP26 Race to Zero kampanyasına katıldı. Rolls-Royce böylece, 2030 yılı itibariyle faaliyetlerinde net sıfır karbon hedefine ulaşacağını ve faaliyet gösterdiği sektörleri 2050 yılına kadar net sıfır karbon hedefine ulaştıracak yeni ürünler ve teknolojiler geliştireceğini taahhüt etmiş oldu.
Rolls-Royce önümüzdeki dönemde sivil havacılık alanında hidrojen gibi sürdürülebilir uçak yakıtlarının kullanımı ve yenilikçi uçak teknolojilerinin geliştirilmesi gibi alanlara odaklanacak.
Rolls-Royce Türkiye Ülke Direktörü Görkem Kiriş Gümüşel, COVID-19’un havacılık endüstrisini tarihte eşi benzeri görülmemiş şekilde olumsuz etkilediğini söylerken, “Küresel ekonomimizi canlandırmak için toplumun yeni enerji kaynaklarına ihtiyacı olacak. Bu yeni enerji daha iyi, temiz ve düşük karbonlu enerji olmalı” yorumunu yapıyor. Rolls- Royce’un, yalnızca havacılıkta değil, enerji sektörünün birçok alanında karbon salımını azaltma konusunda kilit rol oynayacak bir konumda olduğunu ifade eden Görkem Kiriş Gümüşel, bu noktada hidrojenin rolünün de çok önemli olacağına dikkat çekiyor. “Havacılık endüstrisi ancak net sıfır karbon hedefine ulaşabilirse gelecekte önemli bir role sahip olabilir. Düşük karbonlu küresel bir ekonomiye geçerken motorlarımız, daha düşük emisyonlu ve daha az çevresel etkiye sahip hibrit-elektrikli sistemlerin bir parçası olacak” diyen Görkem Kiriş Gümüşel’in sektörün geleceğine yönelik yorumları şöyle:
Orta ve uzun mesafelerde şu an için tek çözüm gaz türbini
“Havacılık endüstrisi, elektrifikasyon ve sürdürülebilir havacılık yakıtı (SAF)/ hidrojen gibi yeni enerji çözümlerini araştırmaya devam ederken, orta ve uzun mesafeli yolculuklar için, gaz türbini önümüzdeki uzun yıllar boyunca uygulanabilir tek çözüm olarak görünüyor. Bu nedenle de SAF, havacılığın geleceği hakkındaki tartışmaların merkezinde yer alıyor. Seyahat etme ihtiyacı ile sürdürülebilirlik ihtiyacını bir noktada uzlaştırmak, karbon zincirini kırma ihtimalini de beraberinde getiriyor. Şu sıralar, bir Rolls-Royce gaz türbin motorunda ilk kez yüzde 100 SAF kullanarak yer testleri yapıyoruz. Söz konusu testler, katışıksız SAF’in, gaz türbin motorunun çevresel performansını iyileştirdiğine katkı sağladığını doğrulamayı amaçlıyor. Şu anda SAF sadece yüzde 50 katışıklı kullanım için onaylanmış durumda. Bu nedenle yüzde 100 SAF’a izin verecek bir değişiklik, sürdürülebilirlik açısından ezber bozan bir değişiklik ve milat olacak.”
Hidrojen inovasyon ayağının bir parçası
“Sivil havacılık alanında hidrojene ilişkin fırsat ve zorlukları anlamanın sürdürülebilirlik stratejimizin bir parçası olduğunu ve stratejimizin üç temel üzerine inşa edildiğini söyleyebiliriz: ‘Gaz türbin motorlarının iyileştirilmesi, SAF’in teşvik edilmesi ve yenilikçi itki sistemleri teknolojileri geliştirmede öncü olmak.’ Hidrojenin tam olarak etkinleştirilebilmesi için yeni teknoloji ve altyapılar geliştirilmesi gerekecek. Bu yüzden hidrojen öncelikle inovasyon ayağının bir parçası. Hidrojen yakıtla çalışan motor teknolojisinin zorluklarını anlamak ve bununla ilgili teknoloji yol haritalarını geliştirmek için çalışmalar yürütüyoruz. Hidrojenin potansiyelini tam olarak keşfedebilmek için ise endüstri ile birlikte çalışıyoruz.”
Karbonsuzlaşma için ideal, ama….
Hidrojen, enerji ve güç sektörünün karbonsuzlaştırılması için ideal bir yakıt ama bununla birlikte havacılığın kendine özgü zorlukları olduğunu da biliyoruz. Bunlar kısmen, belli bir ağırlık ve hacimde yakıt taşınması konusundaki kısıtlamalardan ve endüstrinin ileri seviyedeki güvenilirlik ve emniyet gereksinimlerinden kaynaklanıyor. Özellikle yolcu taşımacılığı için hidrojenin kullanılması belli bir mühendislik olgunluğuna erişilmesini gerektiriyor. En büyük zorluk, yanma sistemindeki sıcaklığı yönetmek olacak. Sonrasında da yakıt dağıtım ve yönetim sisteminin, özellikle sıvı hidrojene uyarlanması konusu var. Hidrojenle çalışan küçük uçakların on yıl içinde mevcut olabileceğini ve muhtemelen 2030-2035’te de bölgesel olarak kullanılabilir olacağını öngörüyoruz.”
Türkiye yeni teknolojilere yatırım yapma konusunda hevesli
“Türk sivil havacılık endüstrisi, Türkiye’nin küresel olarak rotalarını genişletme ve İstanbul’u dünyanın en işlek havalimanı merkezlerinden biri haline getirme hedefi ne paralel olarak hızla gelişiyor. Bu hedefle, bölgedeki stratejik ortağımız olan Türk Hava Yolları, son yıllarda etkili bir büyüme elde etti. Bu yılın son çeyreğinde Rolls-Royce Trent XWB motorlarıyla çalışan yeni nesil A350’ler hizmete girdi. 6. nesil Trent XWB ailesi, ilk Trent motoruna kıyasla yüzde 15 oranında yakıt tasarrufu sağlıyor. Ülkemiz, yeni teknolojilere yatırım yapma konusunda hevesli ve bunun için gereken kabiliyete, kaynaklara ve altyapıya sahip. Rolls-Royce olarak bu alanda her iki tarafın da fayda elde etmesine hizmet edecek iş birliği fırsatlarını destekliyoruz.”