Bir anı
Büyük bir masa çevresinde toplantıda idik. Çözüm bekleyen bir sorun vardı. Sakıp Ağa “Arkadaş, mesele mühim. Olmazsa bir de ben arayayım. Var mı telefonları?”. Sorunun sahibi bölümün yöneticisi “Var efendim” dedi. Sonra da toplantıya yanında getirdiği genç çalışanına döndü “Telefon numarası yanında mı?” diye sordu. Genç adam bir kâğıda telefon numarasını yazıp Sakıp Ağa’ya uzattı. Sakıp Ağa “Teşekkür ederim, arkadaş” dedi ve devam etti “Tamam da koca A4 kâğıdını bir telefon numarası için harcamak niye? Şuna bakın, uçak hangarına bisiklet park etmek gibi bir şey olmuş” Sonra bir cetvel yardımı ile telefon numarasının bulunduğu kısmı ayırdı. Kâğıdın kalan boş kısmını da telefon numarasını vermiş olan gence uzattı. ”Bunu kullanırsın arkadaş” dedi.
Kaynak kullanımında verimlilik
Yönetim disiplininde yönetim (Management) şöyle tanımlanır: Organizasyonel amaçların etkin ve verimli biçimde planlama, organizasyon, liderlik ve kontrol fonksiyonları aracılığıyla elde edilmesi.
Aslında yöneticilik kaynak yönetme sanatıdır. İşin başına getirilen yöneticiye bir “kaynaklar seti” teslim edilir. Bu set iki tür kaynaktan oluşur: Beşeri sermaye dediğimiz insan kaynağı ve fiziksel kaynaklar. Yöneticiye bir de hedef verilir. “Bu kaynakları kullanarak sana verdiğimiz hedefe ulaş” denir. Varılan noktanın hedefe yakınlığı yöneticinin ne kadar etkin olduğunun ölçüsüdür. Verimlilik ise az ile çoğu başarmak demektir. Kaynakların verimli ve ziyan edilmeden kullanılması gerekir. Bu ilke, başarı için hayati ve vazgeçilmez bir değere sahiptir. Bu ilke, en küçük organizasyondan, örneğin aileden, en büyük organizasyona, örneğin devlet yönetimine kadar vazgeçilmez bir olgudur.Neden mi?
Çünkü kaynaklar kıttır. Kaynakların faaliyetlere ayrılmasında karar verici, yöneticidir. Başarılı yöneticiler, kaynakların kullanımında tutumludur. Bu yöneticiler, hedefe varmak için nereye hangi kaynağın ne kadar ayrılacağına hesabını yaparak karar verirler. Aksi takdirde, geminin karaya oturması ve sıfırı tüketmek söz konusudur.
Tepe yöneticisi, kaynakları faaliyeti yapacak birimlere dağıtır. Bundan sonraki aşama bu yöneticilerin inisiyatifindedir. Ancak buradaki yöneticiler de aynı verimlilik anlayışı ile hareket etmelidir. Hiç bir seviyede verimsizliğe ve ziyana yer yoktur. Bu bir kültür meselesidir. Bu ilke, en tepedeki yöneticiden en alt seviyedeki sıradan bir çalışana kadar her seviyede geçerli olmalıdır. Bu kültürün benimsenmesinde de ana görev, tepe yöneticinden en alt seviyedeki yöneticiye kadar tüm yöneticilere düşmektedir.
Yöneticilerin, kaynakların önemi, verimli kullanımı ve israf edilmemesi konusunda örnek olmaları gerekir. Bir ilkenin benimsenmesinde ve uygulanmasında en geçerli şey, tepe yönetiminden başlayarak tüm yöneticilerin davranışlarıdır. Yoksa, “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” türü davranışlarda bulunan yöneticinin tasarruf sözleri havada kalır.
Sonuç
Yukarıda aktardığım olayda Sakıp Ağanın A4 kâğıdı gösterisi çok sembolikti. Ama verdiği mesaj güçlü idi. Kaynak kullanımında bir A4 kâğıdının tasarrufuna kadar gösterilecek özeni temsil ediyordu.
Hele de bu devirde kaynakları bu özende kullanmak, hesap ederek, ölçerek biçerek kullanmak hayati değer taşır. Yoksa dükkânı kaybetmek içten bile değildir. Bu, her seviye organizasyon için geçerlidir. “Hesabını bilmeyen kasap, ne satır bırakır, ne masat”, hesapsızlığın kaçınılmaz sonunu anlatır. Dükkân, kasabındır; hesapsızlığının bedelini kendi öder. Ama organizasyon büyüdükçe kayıplar da büyür. Bundan tüm paydaşlar zarar görür.
Devlet yönetiminde daha trajik bir durum vardır. Hesabını bilmeyen yöneticilerin günahlarının cezasını tüm millet öder. Ödeyerek görüyoruz.