Teknoloji rallisinin sürüklediği global piyasalar, Fed’e dair aralık ve ocak aylarında satın aldığı senaryonun güncellenmiş halini tüm iyimserlikle geri çevirmeye ve pozisyonlarını korumaya devam ediyor. Ancak, denge arayışı kritik FOMC toplantısı öncesinde herkes için ne kadar gerekli olduğunu yavaştan daha yakın hissettirir oldu.
Geride kalan hafta, küresel hisse senetleri, 8 haftanın ardından ilk kez değer kaybederken, benzer durumun ABD hariç sepette de görülmesi, kümenin geneline yayılır ihtiyat kavramı sinyalleri açısından önemliydi. Bu esnada Amerikan dolarının 4 haftanın ardından yine ilk kez primlenme göstermesini, bunun da yüzde 1 ile 19 Ocak’tan bu yana en yüksek haftalık değişimle gerçekleşmesini yine not alınacaklar listesine kaydedelim. Nispeten sakin kalmak için bakabileceklerimizden birisi ise GOÜ FX sepetinde önemli bir değişiklik olmaması. Keza hisse senetleri için de aynı durum geçerli.
Kritik FOMC toplantısı öncesinde ABD’de nominal ve bilhassa reel faizlerde yaşanan yükseliş genel baskı durumunun ana belirleyicileri konumunda. 2 ve 10y vadeli kağıtlarda sırasıyla +25bp ve +23bp (nominal) yukarı yönlü baskıların oluşması diğer pozisyonların sınırlı da olsa gözden geçirilmesine neden oluyor.
Yeni haftada aralarında BOJ, Fed, BOE ve SNB’nin de olduğu toplamda 12 merkez bankasının faiz kararları yakından izlenecek. Daha doğrusu, faiz kararlarına yönelik yapacakları yönlendirmeler denebilir. Özellikle Fed’in paylaşacağı projeksiyonlar 2024’ün geri kalanı için makro beklentileri ve bunun üzerinden şekillenecek olası faiz kararı düşüncelerini etkileme potansiyeline sahip. Hemen öncesinde pek kimsenin konuşmadığı ama gergin pozisyonda bakmadan edemediği BOJ toplantısı olacağını da belirtelim. Son ücret artışlarının ardından daha da belirginleşen faiz artırımı spekülasyonu gerek bir devrin sonuna gelinmesi gerekse pozisyon değişimlerinin yaratabileceği kelebek etkisi açısından son derece önemli.
Aynı haftada TCMB’nin de PPK toplantısını takip edeceğiz. Son dönemde yapılan yönlendirmeler bekle-gör pozisyonundan yana olsa da geride kalan 2-3 haftalık süreçte atılan ek sıkılaşma ve aktarım mekanizmasını destekleyici- güçlendirici adımlar düşünüldüğünde akıllara “+250bp’lık sürpriz neden olmasın?” sorusu daha sık gelir durumda. Son 1 aydaki portföy yatırımları çıkışının yanında lokallerin FX ve altın talebindeki artış ağırlıklı ve hatta neredeyse tamamen Mayıs seçimleri sonrasında şekillenen sürecin hatırlanması kaynaklı olsa da bir önceki yazıda tartıştığımız üzere, iki dönemin koşulları, gerektirdikleri, uygulanan politikaları ve piyasa dinamikleri tamamen birbirinde farklı durumda. Ancak, algı, her zamanki gibi realitenin önüne geçer durumda. Hazır yeri gelmişken ve TCMB’yi de konuşurken, önemli gördüğüm iki başlık için de çağrı yapmak isterim: i) enflasyonun ve trendinin seyrini belli ki çok daha yakından izleyeceğimiz yılın geri kalan kısmı için, uzun yıllardır her koşulda yapmaya çalıştığım çağrımı tekrarlamak için daha doğru bir zaman olduğunu sanmıyorum: ya TCMB’nin ya da TÜİK’in, mevsimsellikten arındırılmış enfl asyon serilerini artık tek elden yayımlamalarının zamanıdır. Bunca zaman neden yayımlanmadığını da anlamakta ayrıca güçlük çekiyorum. Herkesin farklı bir hesaplama üzerinden gitmesinin yaratacağı kafa karışıklığına karşı ilgili kurumların data paylaşmasından daha sağlıklı bir şey olduğunu sanmıyorum. ii) parasal sıkılaşmanın boyutlarını ve TCMB’nin attığı adımların etkilerini izlemek-anlamak adına TL mevduat faizlerinde KKM dahil ve dahil olmayan şeklide kırılım vermek için de yine en doğru zamanda olabiliriz. Bu da şeff afl ık ve iletişim açısından şüphesiz fayda sağlayacaktır.