Mustafa Başar
Yönetim Kurulu Danışmanı
Çocuktum ama hangi yıldı, kaç yaşında bir çocuktum hatırlayamıyorum; bir şekilde bir yerlerden kulağıma çalındı bu cümle; “Herkes cennete gitmek ister ama hiç kimse ölmek istemez!” Bu söz ilk önce “insanlar ebedi ve huzurlu bir yaşam sürmek isteseler de, bu dünyayı yani bildiğimiz fiziki yaşamı terk etmek istemezler” algısıyla hafızama kazınmıştı. Zaman geçtikçe, hiç aklımdan çıkmayan bu cümlenin taşıdığı hakikatler ve anlamlar giderek derinleşti benim için.
Tahsil hayatımda ilerleyip yaş aldıkça, çeşitli başarıları neticesinde insanlık tarihine adını yazdıranlar hakkında bilgi edinmeye başladım. Farkında bile olmadan, “bir sırrın” arayışındaydım sanki hep. Kimisi bilimle, kimisi siyasetle, kimisi çeşitli sanat dallarıyla, bazıları ticaretle, bazıları da askeri liderlik yapmakla meşguldü. Neydi farklı kültürlere, milletlere ve inançlara mensup olup ta, birbirlerinden tamamen değişik ilgi ve uzmanlık alanlarına sahip olan, tarihin farklı zamanlarında adlarını duyurmuş bu kişilerin ortak yönleri? Çok sevdiği kocası ya da karısı için, kendi evladı için, kardeşleri için, annesi veya babası için, mensubu olduğu büyük ailesi, ulusu için kimler canını verir? Kaç kişi sevdikleri için kendini feda ederek, onları kendi canından bile değerli gördüğünü ispat edebilir? Kimler cennete gitmek ister? Peki, kimler cennete gitmeyi “hak eder”? Bütün dini kalıp ve kurallardan azade, hiçbir dogmatik kaide veya şartlanmaya bağlı olmadan, tarih boyunca farklı inançlara mensup toplumlarda cennete gideceğine kesin gözüyle bakılan birileri var; şehitler! İstisnasız, bütün dinlerde ülkesi için, vatanı için, mensubu olduğu toplulukta “diğerlerinin selameti için” kendini feda edenlerin, onları korumak uğruna savaşırken ölenlerin cennete gitmeyi hak ettiklerine inanılmış hep. Herkes cennete gitmek ister ama hiç kimse ölmek istemez. Peki, bir mecaz olarak bu cümleyi ele aldığımızda cennet nedir, ölmek ne anlama gelir biraz sorgulayalım mı? “Cennet gibi” diye tarif edilen veya bizzat tarif ettiğiniz bir yer yok mu hiç? Sahi ya, hiçbirimiz cenneti görmediğimiz halde, nasıl olur da bir yeri “cennet gibi” tanımlayabiliyoruz? Şu halde hem yüreğim hem de mantığım, bana cenneti “kişiye göre değişen, içinde birtakım güzellikleri barındıran, huzurlu, güven veren, tehlike ve tehditlerden uzak bir yer” olarak tanımlıyor! Bu hayatta, yani yeryüzünde her birimiz için farklı cennet köşeleri var. Mesele, önce gereken yer tespitini yapmak, oraya yerleşebilecek zamanı planlamak ve artık sevdiklerimizle orada yaşayabilecek koşulları sağlayabilmekte. Bazılarımız çoğunluktan şanslı elbette; yaşamakta olduğu yeri çok sevenler ve ihtiyaç duyduğu huzura zaten orada sahip olanlar… Peki ya ölüm? Sürekli arayışında olduğum “hakikat sırrının” içerisinde yer almakla birlikte, zihnimde de yer edinmiş bazı kavramlar var; “kişisel egoyu & bencilliğini yenmek”, “ölmeden nefsini öldürmek” gibi… Fark yaratan, diğerlerinden üstün özelliklerde olmalarına rağmen tevazu gösterebilenler, maddi veya manevi zenginliğe sahip oldukları halde mütevazı bir yaşamı tercih edenler, kendisinden daha zayıf, daha fakir veya cahil olanları aşağılamayan hatta öğrenmeleri, iyiye doğru gitmeleri için yardım eden, gizli ama gerçek kahramanlar yok mu aramızda? Şu halde bedenen ölmeden nefsini öldüren, aklı ve vicdanıyla hareket eden, değer verdiği kendinden başkaları için fedakârlık yapan insanlar, sizce de öteki yaşamın yanında, bu dünyada da cenneti hak etmiyorlar mı? Öyle ya “herkes” cennete gitmek ister ama “bazıları” bunu hak eder!
Gündelik yaşamda da, iş hayatında da sanıyorum sıkça şu sözleri söyleyen insanlara rastlıyorsunuzdur; “Bana ne, benim sorunum değil.”, “Yapabilecek kudret ve imkânım var ama benim işim, benim görevim değil.” “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” “Kendimi kurtarayım yeter” “Doğrusunu biliyorum ama neden paylaşayım ki?”, “Bu millet adam olmaz!”, “Para her şeyi satın alır, çok paran varsa ne istiyorsan yapabilirsin.” O kadar çok bu tarzda sözler ve cümlelerden örnekler verebilirim ki, bu yazıdan daha uzun olur. Kendisinden başkalarını korumak, eğitmek, güçlendirmek için bir adım öne çıkanlar yani fedakârlık yapanlar ödüllendirilir; işte cennetlik olanlar onlardır!