Futbol liginin şampiyonluk yarışı gündemi meşgul etse de 2024 Paris Olimpiyatlarının heyecanı tüm spor kamuoyunda hissedilmeye başlandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi olarak ilk defa katıldığı 1924 Paris Olimpiyatlarından 100 sene sonra, tekrar Paris’te olimpiyatlara katılmak, ülkemizi temsil edecek tüm sporcu, antrenör ve idareciler için ayrı bir gurur kaynağı olsa gerek.
Bir sporcunun veya takımın Olimpiyatlara katılma sürecini, ne gibi çalışmalar yapıldığını, nasıl zorlu bir süreçten geçildiğini anlatan yüzlerce çalışma var. En son 1952 yılında Olimpiyatlarına katılabilmiş Türk Basketbol Milli takımının son senelerdeki hikayesini takip ettiğimizde, nelerin yapılmasını değil de yapılmaması gerekenlerin listesini net bir şekilde çıkartabiliriz diye düşünüyorum.
FIBA’nın 2012 yılından beri yayınladığı Uluslararası Basketbol Raporu, gerçekleşen uluslararası transferler ve oyuncu hareketlilikleri üzerine derinlemesine analiz sunan bir belge niteliğinde. Liglerin, takımların, oynama sürelerinin, oyuncu yaşlarının, transfer yönetmeliklerinin karşılaştırıldığı bu rapor, Türk basketbolunun da dünyadaki konumunu farklı açılardan ortaya koyuyor.
2.8 ile sonunculuk
Basketbol oynadığım ve menajerlik yaptığım son 40 sene içerisinde, yabancı sayısı ve yabancılar yüzünden süre alamayan gençler Türk basketbolunun en önemli sorunu olarak değerlendirildi. Halbuki FIBA’nın bu raporlarını incelediğimiz zaman Türkiye, hem Avrupa’nın en az yabancı oyuncu getiren ülkelerden bir tanesi (Avrupa’da 8. Sırada), hem de genç oyuncularına en az oynama süresini veren ülke konumunda: ‘21 yaş altı oyuncuların oynama süreleri’ kategorisinde, Türk gençleri 2.8 dakika ortalamayla listede sonuncu durumda… İspanya, Fransa, Almanya, İtalya, Yunanistan gibi ülkeler, liglerindeki yabancı oyuncu sayısı Türkiye’deki rakamlardan daha fazla olmasına rağmen, gençlerine veya lokal oyuncularına şans verebiliyor da biz neden veremiyoruz?
Genç sporcuların fiziksel yetenekleri ve temel bilgileri geliştirilirken, zihinsel performanslarını geliştirmek için ne gibi çalışmalar yapılıyor? Hem rekabeti artıracak hem de genç yeteneklerin üst düzeyde oynama deneyimi kazanmalarını sağlayacak bir denge nasıl kurulur? Altyapılarda başarı elde eden milli sporcular bu başarılarını neden üst liglere taşıyamıyorlar? Ekonomik problemler ve sportif derecelerin yanı sıra, sportif değerler, spor felsefesi, zihinsel performans gibi konulara ağırlık vermenin, bütün suçu yabancı oyuncu sayısına bağlamanın haricinde bazı konuları tartışmanın zamanı gelmedi mi?
426 ile birincilik
Raporun diğer ilginç verilerinden bir tanesi de ülkelerin Basketbol Tahkim Mahkemesi’ndeki (BAT) dava sayıları ve Türkiye’nin bu listede, 426 davayla birinci sırada yer almasıdır. Uluslararası Basketbol Federasyonu (FİBA) bu bağımsız tahkim organını 2007 yılında, dünya genelinde oyuncular, menajerler, antrenörler ve kulüpler arasındaki sözleşmeli anlaşmazlıkları hızlı bir şekilde çözmek için kurdu. 2017 FİBA raporunda ilk defa yayınlanan BAT dava sayıları listesinde birinci olan Türkiye, o gün bugündür birinciliği kimseye kaptırmıyor. Değişen tek rakam, 217’den 426'ya çıkan dava sayısı…
12 ülkenin bulunduğu 2022-2023 sezonu sıralamasında, 162 davayla Yunanistan ikinci, 51 dava ile İspanya dokuzuncu sırada…Fransa ve Almanya’nın yer almadığı bu listenin, Türkiye’deki basketbol ekosistemi içindeki çeşitli dinamikleri ve mevcut sorunları daha yakından inceleme fırsatı sunduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’nin bu istatistikte birinci sırada yer alması, ülkede basketbolun popülerliği ve profesyonelleşme sürecinin yanı sıra, yaşanan anlaşmazlıkların boyutunu ve doğasını da gözler önüne sermektedir.
Genel ekonomik istikrarsızlıklar, kulüplerin mali altyapısının zayıfl ığı, yönetimsel eksiklikler, iletişim sorunları, profesyonellikten uzak yaklaşımlar, yabancı oyuncuların yaşadığı uyum sorunları ve beklentilerin karşılanmaması, tüm bu hukuki sürecin başlamasının nedenlerinden bazıları…
Göz ardı edilmemesi gereken diğer bir nokta, Türk basketbolunun BAT davalarında dünya genelinde birinci sırada yer almasının uluslararası güvenilirliğine olan etkisi. Sık sık BAT davalarıyla anılan bir ligin, finansal disiplin ve güvenilirlik açısından sorgulanması kaçınılmaz. Bu durum, özellikle yabancı oyuncular, antrenörler ve menajerlerin; “nasıl olsa ücretimi ödemeyecekler, bari yüksek bir kontrat talep edeyim, ne alırsam kardır, geriye kalan rakamı da BAT kanalıyla alırım” düşüncesiyle hareket etmesi, Türkiye ligini Avrupa’nın en “pahalı” liglerinden birine dönüştürdü. Zaten ücretleri normalden yüksek olan oyuncuların BAT de faiziyle dava kazanması, avukatlık masrafl arı, menajerlik ücretleri, FIBA ücretleri derken, sonuçların Türk basketbol ekonomisine zararı bir Eurocup takımın yıllık bütçesine denk gelmeye başladı.
Türkiye basketbolunun geleceği, bu tür temel sorunların üstesinden gelme yeteneğine bağlı olarak şekillenecek. Bu sorunları çözme yönünde atması gereken adımlar, liglerin daha profesyonel bir yapıya kavuşmasını sağlamak ve uluslararası arenada daha itibarlı bir konuma gelmek için kritik öneme sahip. Kulüplerin finansal disiplinini artırmak, altyapı ve yönetim kalitesini iyileştirmek, hukuki süreçlere daha fazla şeffaflık getirmek Türkiye’nin bu olumsuz imajını tersine çevirebilir. Bu adımların atılması hem ulusal hem de uluslararası düzeyde daha sağlam, daha adil ve daha rekabetçi bir lig yapısını teşvik edecek ve Türkiye’nin basketbolunu daha da ileriye taşıyacaktır.