Hazine ve TCMB’nin 19 Mart operasyonu

RAİF BAKOVA
Daphane Eski Genel Müdürü

ŞERİF YÜKSEL
İstanbul Kültür Üniversitesi Araştırma Görevlisi

 

Uygulanan ekonomi politikasının 2025 yılında daha iyi olacağı umuduyla yıla başlayan ekonomi kurumları ve piyasalar, 19-28 Mart günlerinde ‘yüksek volatil’ bir kısa dönem yaşadı. Ancak, bu defa Hazine ve Maliye Bakanlığı, TCMB ve SPK’nin eş güdümlü müdahaleleri ve 14 Şubat günü ulaşılan 173 milyar dolarlık döviz rezervinin devreye girmesiyle, gelinen aşamada, oynaklıkta azalma ve sakinleşme gözleniyor. Küçük bir krize yönelim olarak da adlanabilecek anılan günlerde örneğin Borsa İstanbul, yüzde 7 düşüşle birkaç ‘devre kesici’yi uygulamak zorunda kaldı. Her zaman böyle ortamlarda borsanın yanısıra döviz piyasalarında benzer yönde hareketlilik yaşanmaktadır. Birkaç örnekle; Borsa İstanbul’da 21 Mart günü, gün içi dalga boyu 773 puan gibi oldukça geniş bir aralığa ulaştı. Dolar 37-38 lira aralığındaki sesizliğini bozarak 41 TL’ye yükseldi. Döviz piyasamızın ikinci aktörü euro da 44 TL’ye çıkarak tepkisini gösterdi. Para piyasasının en önemli aktörü TRLREF de aynı dönemde 40-48 bandında yükseldi ve genişledi.

Ekonominin tüm göstergeleri ve enstrümanlarının bu süreçte incelenmesi çok geniş bir yazı konusu. O nedenle döviz piyasası, rezervler ve kurlardaki gelişmeleri yazımızın temel eksenini oluşturuyor.

 Ekonomi kamuoyunun gündeminin ilk maddesi olan ve çeşitli kesimlerin-her zaman olduğu gibi- yanlış yorumlanan ‘dövize Merkez Bankası müdahalesi’ oldu. Medyaya yansıyan rakamlarla ve hükümet ile muhalefet sözcülerine göre; dalgalanmanın ilk üç gününde, 10+3+12 milyar dolar olmak üzere 25 milyar dolarlık rezerv döviz piyasaya satıldı. Operasyon, iktisat kuramına göre, döviz piyasasına kur dengesi için yapılan satışlardı ve Merkezin döviz rezervine göre uygun ölçüdeydi. Ayrıca çok etkili oldu ve dolar 41 liradan geri dönerek 37-38 bandına döndü.

Döviz piyasalarımızın ikinci önemli aktörü olan euronun TL karşısındaki değeri de -bu süreçte- gerileyerek 41-42 olarak dengesini koruyor. Borsa İstanbul ise yeniden alımlarla düzeltme döneme girdi ve 19 Mart’ta 8.000 seviyesine gerileyen Borsa endeksi 3 Nisan kapanışta küçük bir düşüşle 9.379 oldu. Özetle 25 milyar dolar satışın olumlu meyvelerini Borsa başta olmak üzere diğer ekonomik göstergelerde görmek olası.

Konumuz 25 milyarlık TCMB satışı olduğuna göre, bu işlem üzerine yapılan yorum ve eleştirilerdeki iki yanlışın üzerinde duracağız.

Birincisi, döviz satışının yanlış olduğu düşüncesine katılmak mümkün değil. Bu ‘volatil’ gerçekleşmeden önce ekonomi yönetimi doğru kararla döviz rezervini güçlendirmişti.

Aşağıdaki alıntı Devletin Anadolu Ajansından alınmıştır:

“TCMB toplam rezevleri 14 Şubat haftasında bir öndeki haftaya göre 5 milyar 600 milyon dolar artışla 173 milyar 152 milyon dolara, swap hariç net rezevler de 71 milyar dolara çıkarak tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı.” (AA, 14.02.2025)

Bültenin yayınlandığı tarihte Türkiye’de siyasal ortam da herhangi bir olumsuzluk varolmadığı gibi dünya da Trump’ın küresel ticaretle ilgili tarife sorunu ya da AB ile ABD’nin aykırı çıkışları gündemde değildi. Ancak ülkemizde yaratılan finansal türbülansın  -eskiden olduğu gibi- döviz piyasası ve borsa olumsuzluklarının önlemi alınmak zorunluluktu. Güçlü miktarda döviz rezervinin varlığı Hazine ve Maliye Bakanlığı ile TCMB yönetimini yüreklendirdi. Sonuç olarak yukarıda özetle açıklandığı üzere başarılı olunduğu da görülüyor. Hazine ve Merkez’in bürokratlarını eleştirmek yerine kutlamak gerek. [Bunun anlamını 24 Ocak kararları ve 5 Nisan kararları dönemini anımsayan iktisatçılar çok iyi bilirler.]

İkinci ve çok önemli diğer yanlış algı ve buna bağlı olarak yapılan eleştirilerin gerçeği yansıtmamasıdır.. Bir önceki Hazine ve Merkez bankası döneminde gerçekleşen benzer döviz operasyonu sonunda 128 milyar dolarlık müdahalenin bedelsiz satılması gibi bir eleştiri gündeme gelmişti. Bu defa da 25 milyar dolar satışı üzerine ‘Paralar nereye gitti?’ ‘Paralar (döviz) yandı!’ gibi ifadeler konuşulur oldu.  

Oysa gerek 128 milyar dolarlık ve gerekse 15 milyar dolarlık döviz müdahale satışları fiziki ve gerçek dövizli işlemlerdir. Yani dövizler TL karşılığında alıcılarına devredilmiştir. Hiçbir Merkez Bankası bürokratı kasalarında ya da hesaplarında bir doları özel/tüzel kimseye satamaz ve satmaz!... Hazine ve TCMB bürokratlarının bu konuda sorumluluklarının bilinci ekonomi kamuoyunca bilinir. Hatta işinsanları söz konusu kurumların aşırı tutucu ve titiz olmasından yakınırlar. Bu geçmişte de böyleydi, şimdide… Üst yöneticileri değişir ama onlar kalıcıdırlar.

Burada yapılan dövizlerin karşılığı olan Türk paralarını Banka’nın kasa ve hesaplarında koruma altına alırlar. Böylesi işlemlerde -döviz kurlarında geri dönüşü sağlamak üzere- kurda verdikleri kadar artışın getirdiği mali külfettir. Asıl hedef makro ekonomideki göstergelere olumlu yansımayı sağlamaktır. Ki bugünki durumda ‘başarılı’da olunmuştur. (Bir önceki döneminde başarılamadı.)

Hatta daha sonra -ki programlarında böyle bir hedef var- yıl sonunda kurlar düşer de TCMB piyasadan yeni kur(!)dan rezervler için piyasadan alım yaptığında kamuyu kar ettirmek de olasıdır.

Tüm yazılarını göster