Ankara’da ekim ayında, ekonomi ve siyasette beklentiler güncellenir derler. Ayın ilk günü TBMM’nin açılmasıyla beraber siyasi hava elektrik yüklenme hızını artırdı. Anayasa gereği 17 Ekim’e kadar bütçe kanununun sunulmasıyla Meclis yaklaşık bir ay boyunca ağırlıklı olarak ekonomik konulara odaklanacak. Ankara’dan yansıyan siyasi hava ve bilgiler doğrultusunda şirketler, iş insanları gelecek yıl planlarına son dokunuşları yapacaklar. Çalışanlar ve emekliler ücret, maaş artış beklentilerini yüksek seyreden enflasyon oranına vurmaya başlayacaklar. Evleri, iş yerlerini, fabrikaları, imalathaneleri tüm dünyada hızla yükselen enerji fiyatlarıyla nasıl başa çıkılacağının endişesi sarmış durumda. Önümüze çıkan manzara bizlere 2021’de ekonomide, siyasette belirsizliğin ve risklerin artacağını gösteriyor.
Enflasyonda belirsizliğe ve atalete hazır mıyız? Türkiye ekonomisindeki ciddi rahatsızlıkların sonucu-göstergesi olan enflasyon ve kurlardaki artış birbirinden beslenerek ilerliyor. İşte bu ortamda Ankara’da ekonomi yönetimi, Merkez Bankası’nın “enflasyonda atalete neden oluyor” dediği manşet enflasyonun çok üzerindeki, Yeniden Değerleme Oranı’nı nasıl açıklayacağını kara kara düşünüyor. Vergi Usul Kanunu gereği, TÜİK’in Yurt İçi Üretici Fiyatları Endeksi’ndeki (Yİ-ÜFE) Ekim ayı itibarıyla 12 aylık ortalama artış, Yeniden Değerleme Oranı olarak ilan ediliyor. Bu yıl rekorlar kırarak ilerleyen Yİ-ÜFE son 12 aylık artış olarak Ağustos ayında yüzde 45 ile en yüksek seviyesine ulaştı. Kur artışı- enflasyon geçişkenliğinin çok net izlendiği endeks, Eylül ayında biraz hız keserek yüzde 43’lere inmişti. Hesaplamada esas alınan 12 aylık ortalama Yİ-ÜFE artışı, Eylül ayında yüzde 33,83 olarak gerçekleşmişti. Ekim ayı oranının yüzde 35 dolayında çıkması-açıklanması bekleniyor. Bazı vergiler, harçlar, cezalar yanında, kiralar ile birçok mal ve hizmetin fiyatı bu orana göre güncellenecek. Geçmiş enflasyonu kayda geçiren bu mekanizmanın enflasyonla mücadeleye kalıcı hasar vermesinden endişe duyuluyor. Ekonomimizin tüm unsurları, 3 Kasım Çarşamba günü açıklanacak enflasyon verilerini merakla bekliyor.
Merkez Bankası yanlış buluyor
Merkez Bankası, geride kalan enflasyona göre yapılan güncellemenin beklentileri olumsuz etkilediğini düşünüyor. Her zamanki gibi enflasyon raporlarının kutularında duran derin ve yararlı bilgiler, zamanı geldiğinde ekonomi gazetecilerinin, analistlerin önüne çıkıveriyor. Merkez Bankası yeniden değerleme oranı ile ilgili görüşünü 2018 yılında yayımladığı ikinci Enflasyon Raporu’ndaki 3.1 nolu kutuda net bir şekilde ortaya koyuyor. Merkez Bankası “Yönetilen/ Yönlendirilen Fiyat ve Vergi Ayarlamalarının Enflasyon Sürecindeki Rolü” başlıklı kutudaki değerlendirmesinde şöyle diyor: “Enflasyon seviyesi üzerindeki etkilerinin yanı sıra yönetilen/yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamaları, enflasyonun oynaklığını da artırarak beklentileri olumsuz etkileyebilmekte, bu öngörülemeyen fiyat hareketleri enflasyon belirsizliğini besleyerek fiyatlama davranışlarını bozabilmektedir. Yönetilen/ yönlendirilen fiyatların enflasyon üzerindeki bir diğer etkisi de bu fiyatların çoğunun geçmiş enflasyon ve döviz kuru gelişmelerine göre belirlenmesi şeklinde ifade edilebilecek endeksleme mekanizmaları ile ortaya çıkmaktadır. Yukarıda da değinildiği üzere geçmiş Yİ-ÜFE artış oranlarına göre hesaplanan yeniden değerleme oranı esas alınarak artırılan kamu fiyatlarının varlığı, enflasyonda atalete sebebiyet veren bir fiyatlama davranışıdır.”
Muhalefetin gündemi parlamenter sisteme geçiş
Ekonomik sıkıntılar her alanda etkisini hissettirirken siyaset, iktidarıyla muhalefetiyle daha uzun soluklu çabalara girmiş bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yasama yılı açılışında “yeni bir Anayasa” çağrısı yaparken, muhalefet partileri CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşgüdümünde parlamenter sisteme geçiş için birlikte hareket etme egzersizleri yapıyor. CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve Deva Partisi teknik düzeyde yürütülen çalışmaları yansıtan deklarasyona son şeklini vermesi bekleniyor. Ankara kulislerinde liderler arasında süren ikili görüşmeleri, 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından AK Parti ve CHP arasında yürütülen, ancak sonuç alınamayan “istikşafi” görüşmelere benzeten esprili göndermeler yapılıyor. Sessiz ve derinden yürütülen temasların, HDP’yi de içine alabilecek geniş bir yelpazede toplumun tüm kesimlerini kucaklayan demokrasi çağrısına dönüşüp dönüşmeyeceği yıl bitmeden ortaya çıkacak.