Hay’dan gelmiyor bu yüzden Huy’a gitmesin

Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Hay neresi, huy neresi? Aslında gizemli bir şey değil… Haydan gelen huya gider ya… Gitmesin diyorum zira artık hay’dan gelmiyor, gelemiyor kaynak. Bu yüzden huy’a gitmesin. Huy derken gelen kaynağı sebil ziyan ettiğimiz kötü huylarımız, lüksümüz, betonumuz, seçim ekonomimiz, yandaşımız.           

Hay dediğimiz; yurt dışı kaynak arayış turlarıyla gittiğimiz, gideceğimiz yerler. Misal Körfez ülkeleri… Malum ilk seferinde 50,7 milyar $’lık nasihatle dönmüş, deprem şartlı 8,5 milyar $’lık sukuka da İngilizler; “dondurun” demişti. ABD’den ise “radarımızdasınız, bekleyip görelim” nasihati almıştık.            

GELEN KAYNAK NERELERE HARCANMALI?

Huy dediğimiz; gelen paraları harcadığımız yerler. Misal seçim ekonomisi, EYT, memur, emekli, işçi aylıklarındaki sandık ulufeleriCemal Süreyya’nın mısralarındaki gibi; “Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. GitGözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.” Gittiler zaten, gelen kaynak huya gidiverdi.          

Oysa gelen kaynakları akıtmamız gereken yerler vardı. Misal ihracatçıya reeskont olarak, Eximbank’a kaynak olarak, sanayiciye kredi olarak, üreticiye teşvik olarak, üretene prim olarak, emekliye destek olarak… Ama biz betonu tercih ettik, yandaşı beslemeyi seçtik, haydan gelmese de huya gidiverdiler.           

İKİ SORU İKİ CEVAP

Mehmet Şimşek para bulabilir mi?

Aslında bulur ama maliyeti ne olur, tartışılmalı… 1990’larda yine aynı hataları yapınca ekonomiyi batırmış ve kaynak aramak için yollara düştüğümüzde; “Libor + Kıbrıs, Libor + Ege” demeye başlamışlardı. Şimdi de uluslararası faizin üzerine CDS’i de koyunca maliyet, %10’lara varıyor ki küresel tefeci faizinden de fazla. Üstelik bu, politik mülahazalardan, siyasi taleplerden arınmışı…           

Peki, ne olacak halimiz?

Biz halimizi düzeltmedikçe daha beter olacağımız kesin. Bu yüzden; mademki seçimden önce enflasyonla kapsamlı mücadele edilemeyecek, o halde hiç değilse fiyatları daha da çıldırtmayalım. Dövizi enflasyon paralelinde artıralım, aciller dışında diğer masraf kalemlerini daraltalım. Bir de kamu kesiminin doymak bilmez harcamalarına biraz gem vuralım. Olmayan itibarlarından tasarruf edelim, oluk oluk gösteriş harcamalarını kısalım, halk perişan iken araba, bina saltanatı sürmeyelim.

not

TAM DA TÜRKİYE’YE YATIRIMCI GÜVENİ GERİ GELMİŞKEN…

Olacak şey mi? Sen tut yüksek yargı, güç çatışmasına gir ve dünyanın gözü önünde kavgaya tutuş. Peki, sebep? Efendim Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri suç işliyor… Eee? Tüm üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunalım. İyi de sen kimsin? Yunan Venizelos’un kuvvetleri mi? Hayır, yerli milli Yargıtay. Üst yargının parçası… Kuvvetler ayrılığında olması gerekirken hükümeti destekleyen… Peki, derdin ne? Efendim Anayasa Mahkemesi benim hoşuma giden kararlar vermiyor. Önerin nedir? Anayasa mahkemesi kararlarını hiçe sayalım, uygulamayalım. Hatta kapatalım gitsin

İyi de onun verdiği kararlar benim de hoşuma gitmiyor ama ben ona uymak zorunda kalıyorum zira Anayasa’nın 153’üncü maddesi öyle diyor. “MTM’yi duble ödedim, sansür yasasına tabiyim” gibi…

Bu durumda Anayasa’yı da rafa kaldıralım gitsin. O zaman neden yeni anayasa talebin var senin? CB; “kavganın tarafı olacak halimiz yok, hakemlik görevimiz” diyor. Hakemlik ise kimi tutacağı belli… Muhalefet sıkça gitmesin diye Anayasa Mahkemesi’ni kapatmak mesela. Peki ya demokrasi? Boş ver.

Tüm yazılarını göster