İngiliz romancı Evelyn Waugh tam 77 yıl önce yazmış “Brideshead Revisited”i… İngiliz edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan eser, Time ve Modern Library’nin “en iyi 100 roman” listelerinde yer almış. Kitabı, senelerce evvel “Brideshead’e Dönüş” adıyla Can Yayınları arasından çıktığında okumuştum. Sonra bulunamaz oldu… Geçtiğimiz günlerde kitapçılarda dolaşırken Kırmızı Kedi Yayınları’nın Yedi markası etiketi, “Brideshead’e Son Gidiş” ismiyle yeni baskısına rastlayınca sevindim. Bendeki iyi çevirmen Filiz Ofluoğlu’nun çevirisiydi, yine aynı metin basılmış. İyi de olmuş, çünkü harika bir Türkçeleştirme…
Waugh okuru 1940’lara götürüyordu. Konu, kısaca şöyleydi: Savaş günlerinde Yüzbaşı Ryder’ın bölüğü Brideshead adıyla bilinen büyük ve eski bir malikânede görevlendirilmişti. Ryder, buraya daha önce gelmişti; gençliğinin, hayallerinin ve hislerinin şekillenmesinde başrolü oynamış bir mekândı. Oxford’da öğrenciyken Sebastian Flyte’la tanışmış ve kısa süre içinde onun, daha sonra kırsaldaki görkemli evleri Brideshead’in ve ailesinin cazibesine kapılmıştı…
1980’lerin başında kitabın, başrollerini Jeremy Irons, Anthony Andrews, Diana Quick’in oynadığı bir televizyon dizisine dönüştüğünü öğrenince çok heyecanlanacaktım. Toplam 659 dakikalık bu dizi, 13 dalda BAFTA, 11 dalda Emmy, üç dalda Altın Küre ödülleri için aday gösterilecekti. Ve ben ne yapıp ne edip o diziyi izleyecektim…
Yıllar yılları kovalayacak, 2009’un Kurban Bayramı gelecekti. O günlerde Roma sokaklarında avarelik ederken, Via del Corso’daki DVD’cime uğradığımda, kitabı bu kez 2008 tarihli bir film olarak görünce çok heyecanlanacak ve biraz da yüksek fiyatı olan DVD’yi hemen satın alacaktım. Bu kez Emma Thompson, Michael Gambon, Greta Scacchi, Matthew Goode, Ben Whishaw’ın başrolleri paylaştıkları bir filmdi coşkuyla İstanbul’a taşıdığım…
“Brideshead’e Dönüş”ün örgüsü senaryoda biraz değiştirilmişti. Film, Güney Amerika’da yıllarca kalmış bir ressam olan Charles Ryder’in; yıllardır görmediği Julia ile bir transatlantikte karşılaşması başlıyor ve 10 yıl öncesine gidiliyordu...
Oxford’a tarih okumaya gelen, ancak ressam olma hayalleri kuran Charles Ryder, daha ilk gününde odasının penceresinden içeri kusan hiç tanımadığı Sebastian Flyte’in, ertesi günkü özür notu ve yemek davetini kabul edecek, o günden sonra da hayatı değişecekti.
Sebastian, aristokrat bir ailenin küçük oğluydu. Oyuncak bir ayı bebeği, eşcinsel eğilimleri vardı. Charles’ı, önce pikniğe, ardından ailesinin Brideshead şatosuna davet edecek; orada yaşayabilmek, sınıf atlayabilmek duyguları, Ryder’in bilinçaltında daha o günlerde gelişmeye başlayacaktı.
Yaz tatilinde babasının yanına dönen Charles’a bir telgraf çekecek, çok ağır yaralı olduğunu söyleyecekti Sebastian. Onun yanına koşan Charles, yalnızca ayağında küçük bir kemik kırığı olduğunu görünce şaşıracak, ama Sebatian’ın “soğuk” kızkardeşi Julia ile tanıştığı çok güzel, çok eğlenceli bir yaz geçirecekti şatoda.
Sebastian’ın annesi Lady Marchmain’in de gelmesiyle ailede Katolikliğin ne kadar etkili olduğunu fark eden ateist Charles, dini sorgulayacak, yine de aileye kabul edilecek; Venedik’te metresiyle yaşayan baba Lord Marhmain’i Julia ve Sebastian ile birlikte ziyaret edecekti.
Burada Julia ile duygusal anlar yaşayacak olan Charles’ın onunla öpüşmesine tanık olan Sebastian ise hayal kırıklıkları, ruh çöküntüleri yaşamaya başlayacak, alkolizmin derinliklerine doğru çekilecekti.
Julia’nın Rex’le zorunlu evliliği olayları daha da çığırından çıkaracak, alkole tutunmaya çalışan Sebastian, her şeyi bırakıp Fas’a gidecekti…
Evelyn Waugh’un, “Brideshead’e Dönüş”ü, yayınlandığında çeşitli tartışmalara neden olmuş bir kitap. Waugh’un hayat hikâyesi, kitap üzerine yapılan yorumlar, uzun incelemelerin konusu. Ben, şunu belirtmek istiyorum: Dostluklar; duygular, Katoliklik; dinin etkileri; aristokrasi; buna hayranlık, özenme; aşkla sınıfsal tutkular arasında duyguları karıştırma; alkolizm yani hayatın o ve bu uçları tartışılıyor “Brideshead’e Dönüş”te. Düşüncenin uçlarını açıyorlar. Görülmesi gereken bir film, izlenmesi lâzım bir dizi ve tabii ki onlara ilham veren okunması lüzumlu bir kitap…