Hayal Gücü

Murat BERK UZMAN GÖRÜŞÜ

Hyman P. Minsky'nin 1975 tarihli John Maynard Keynes isimli kitabında der ki: "Dolayısıyla, neoklasik sentez olarak adlandırılan sentez Keynesçi klasik iktisat teorisi, Keynes'in çalışmasının hem ruhuna hem de özüne aykırıdır. Sentezin geliştirilmesinde ihmal edilenlerin özü, üç başlık altında toplanabilir: Belirsizlik altında karar verme, kapitalist sürecin döngüsel karakteri ve gelişmiş bir kapitalizm ekonomisinin finansal ilişkileri."

Yaklaşık elli sene önce yazılmış bu satırları birkaç kere okumanızı rica edeceğim. Bu sözler bugün en az ekonomik analiz için olduğu kadar makro stratejik piyasa analizi için de önemli.

Bu zamana kadar gelmiş geçmiş en önemli yatırımcılarından biri olan Bruce Kovner; “Bazı trader’ların başarılı olurken bazılarının neden başarısız olduğunu gerçekten tanımlanabileceğinden emin değilim. Ancak kendi adıma iki önemli unsur sayabilirim. İlk olarak, dünyanın bugünden farklı konfigürasyonlarını hayal etme ve bunun olabileceğine gerçekten inanma yeteneğine sahibim. Soya fasulyesi fiyatlarının iki katına çıkabileceğini veya doların 100 Yen'e düşebileceğini hayal edebiliyorum. İkincisi ise, baskı altında mantıklı ve disiplinli kalıyorum.” der.

Peki siz, 2023 birinci çeyreğinde dünyanın bugünden farklı konfigürasyonlarını hayal etme ve bunun olabileceğine gerçekten inanma yeteneğine sahip misiniz? Mesela çoğunluk piyasalar bu kadar yükselmiş, dolar değer kaybetmişken ve dolar konusunda bu kadar negatif algı oluşmuşken DXY’in tekrar 115’leri, S&P500’ün tekrar 3600 civarını görebileceğini düşünebiliyor musunuz?

Tabii ki tarihin sürekli tekerrür ettiğini biliyoruz. Ancak, günlük olaylardan etkilenen iktisatçıların da kendilerini tekrar etmelerini ve seleflerinden habersiz olarak, her durumda duyulmamış keşifler yaptıklarına ve yepyeni bir para bilimi inşa ettiklerine inandıklarını gözlemlemek şaşırtıcı ve belki de biraz üzücü… Tarihin analizinden çıkarılabilecek bazı dersler var.

Joseph A. Schumpeter, Ekonomik Analiz Tarihi, 1954

‘‘Borsanın alternatifi yok’’ argümanını bu kadar sık duyduğum başka bir dönemi pek hatırlamıyorum. Bu yanlış olduğu anlamına gelmiyor ama işin ilginç kısmı, endeks yarı değerindeyken ve bugünkü makro çerçeve o zaman da varken, borsanın alternatifsiz olduğunu bırakın cazip olduğunu söyleyenler de çoğunlukta değildi.

Borsa için en önemli argümanlardan biri çok yüksek negatif reel faizler. Normalde doğru olan, ileriye dönük enflasyon beklentilerine göre reel faiz hesabı yapmak ama biliyoruz ki, özellikle gerçekleşen enflasyon, enflasyon beklentileri bizde de önemli oranda etkiliyor. Baz etkisi ve daha az oranda nispeten stabil kur nedeniyle manşet TÜFE enflasyon önümüzdeki aylarda yüzde 50 civarına gerileyecek. Mevduat faizleri ise artıyor. Dolayısıyla yüksek negatif reel faiz, yüksek kalmaya devam edecek olsa da düşecek. Bu, borsaya yönelimi engellemese de etkileyebilir. Diğer yandan Eylül’de CDS 800 küsür seviyelerinden 500’lü seviyelere kadar geriledi ve buraları sanki en azından şimdilik dip gibi olacak.

Yatırımcı tipi momentum oyuncularından ağır basan piyasalarda, momentum nasıl yukarı yönü daha pekiştiriyorsa, sebebi ne olursa olsun, momentum kaybı da tersi işlev görebiliyor.

Yanlış anlaşılmasın, bizim piyasa için olumsuza dönmüyoruz. Sene sonuna kadar da muhtemelen olumlu duruşumuzu koruyacağız. Fakat S&P500 ve BIST100 endeksleri kafamızdaki hedef olan sırasıyla 4000-4200 ve 4900’e ulaşmışken, coşku artmışken ve birinci çeyrek için küresel piyasalarda riskten kaçış eşliğinde dolarda güçlenme beklerken, biraz daha temkinli ve hisseler konusunda seçici olmakta fayda var şeklinde düşünüyoruz.

Tüm yazılarını göster