Hava puslu, göz gözü görmüyor!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Bir süredir sesi çıkmayan eski Hazineci dostumdan kaygı dolu bir mektup aldım:

✔ Para ve mal piyasaları alarm veriyor.

✔ Merkez Bankası'nın ne yapacağı kestirilemez oldu.

✔ Herkes el yordamıyla yönünü bulmaya çalışıyor.

✔ Esnaf, rafa koyacağı malın fiyatını belirleyemez hale geldi.

Birkaç aydır haber almamıştım eski Hazineci dostumdan. Pek sık yazmıyordu artık. “Herhalde olup bitenleri o da kanıksadı, fazla üstünde durmuyor” diye düşünmeye başlamıştım ki telefon etti:

“Talcott Parsons’u bilir misin?”

“Amerikalı ünlü bir sosyolog...”

“Evet, onun yıllar önce bir makalede değindikleri bugün ülke olarak yaşadıklarımıza, daha doğrusu içinde bulunduğumuz sorunlara pek uyuyor, bir yazı yazdım bu konuda göndereyim, bir göz at.”

“Tamam” dedim, kapattık telefonu ve birkaç dakika sonra e-posta geldi.

Eski Hazineci dostumun yazdıklarını fazla dokunmadan aktarmak istiyorum:

Kapitalist toplumların dört başarısı

Talcott Parsons bir makalesinde kapitalist toplumların dört temel tarihsel başarısından söz eder:

“Para ve piyasa, bürokratik örgütlenme, evrensel bir hukuk sistemi ve demokratik örgütlenme.”

Parsons, bunlar olmadan gelişime dönük büyük adımlar atılamayacağını savunur.

İçinden geçtiğimiz süreçte Türkiye'nin bu dört temel konuda ne durumda olduğuna bakalım.

Para ve piyasalar; belirsizlikler zirvede...

Son dönemde yaşananları hatırlarsak belirsizliklerin zirvede olduğu daha kolay anlaşılır.

Açıklanan son enfl asyon raporu gösterdi ki enfl asyon hedefl emesinde durum belli değil. Kimi ekonomistler artık enfl asyonun değil cari açığın hedefl endiğini söylüyor. Hedefl enen artık kur mu olacak, yoksa siyasi otoritenin belirleyeceği önceliklere göre Merkez Bankası’nın öncelikleri de aydan aya değişecek mi, bilinmiyor.

Buna bağlı olarak bırakın orta vadeyi, yakın gelecek için bile sağlıklı enfl asyon, kur ve faiz tahmini yapılamaz oldu. Ana makro değişkenlerdeki belirsizlikler artınca ona bağlı olan tüm değişkenler de tahmin edilemiyor.

Örneğin şirketler artık nakit akım tahmini yapmakta zorlanıyor. Yapılanlar da tümüyle el yordamıyla.

Öyle ki aldığı karardan patron da, bankacı da, borsacı da derin şüphe duyuyor.

Yani para ve sermaye piyasalarında fiyatlama yapmak çok ama çok zorlaştı.

Mal piyasalarına gelince... Gerek dünyadaki enerji şoku, gerek bizdeki kur belirsizliği başta enerji olmak üzere ithal ara malların fiyatlarının tahmin edilmesini zorlaştırıyor. Akaryakıt istasyonlarında kuyruklar yeniden görülmeye başladı. Hatta bazı illerde zam haberinin duyulmasından sonra istasyonların akaryakıt kalmadığını ileri sürüp satış yapmadığı biliniyor. Yani paranız olsa bile aracınıza yakıt alamadığınız zamanlar olabiliyor.

Öte yandan araç ve konut fiyatları da gerçek anlamda bilinmiyor. Araç almak için paranızı yatırıyorsunuz, birkaç gün sonra bayi sizi arayıp fark isteyebiliyor. Konut fiyatları ise tam bir balon. Deniz kenarındaki küçük bir kasabada deniz manzaralı diye 400-500 metrekare arsalı bir ev, onu da villa sınıfına sokuyorlar, 2 milyon lira civarında bir fiyata alıcı bulabiliyor.

Rafa konacak malın fiyatı meçhul

Tüm bu örnekler esnafın/tüccarın rafına koyacağı malın fiyatını bilememesine yol açıyor. O zaman eldeki malın kaça satılacağı da belirlenemiyor.

Başta ithalata dayalı iş yapanlar olmak üzere birçok sektörde fiyatlama mekanizmaları ağır hasarlı. Riskler çok fazla, kırılganlıklar hızla artıyor. Mevcut durumun tuzu biberi olabilecek bir gelişmede ağır bir hüsran yaşanabilir.

Bürokratik örgütlenme için ne yazılabilir ki...

Ülkemizdeki bürokratik örgütlenme hakkında uzun paragrafl ar yazmaya gerek yok. İlgili tüm tarafl ar, hatta çalışanlar bile devlette liyakatin kalmadığının farkında. Duyumlarım doğruysa, bazı bakan ya da başkan değişikliklerinden sonra yeni gelenlerin ilk tepkisi “Öncekiler bu ekiple nasıl çalışmış” demek oluyormuş.

Bu, insan faktöründeki durumu gösteriyor. Bir de yapısal sorunlar var.

Bildiğim bir konudan örnek vereyim. Muhasebat Genel Müdürlüğü bütçenin muhasebesini tutar. Yeni devlet örgütlenmesinde muhasebe birimi, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı. Bütçe ise Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nda. Teşbihte hata olmaz. Şirketin yönetimi bir elde, muhasebesinin yönetimi ise başka bir elde... Dürüst işletme sahipleri bunun sonuçlarını iyi bilir.

Bir örnek daha... SGK’ya bütçeden verilen görevlendirme giderleri ve Hazine yardımlarına ilişkin ödenekler de Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesine konmuş. Ne alaka! SGK’nın bağlı bulunduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ne güne duruyor!

Hukuk sistemi ve örgütlenme

Konuların uzmanı olmadığım için hukuk sistemi ve demokratik örgütlenmeye fazla girmeyeceğim. Ama evrensel bir hukuk sistemi konusunda ne durumda olduğumuzun son örneğini “istenmeyen büyükelçiler” konusunda yaşadık.

Hukukun, bürokrasinin, piyasaların demokrat olmadığı bir ülkenin örgütlenmesinin ne kadar demokrat olabileceğinin kararını herkes verebilir zaten.

Kısacası piyasanın başarılı olması gereken alanlardaki sorunlar, belirsizlikler ve bilinmezler her geçen gün çoğalıyor. Kapitalist piyasalar için en istenmeyen durumun belirsizlik olduğu unutulmasın. Çünkü doğru fiyatlama yapılamayınca ekonomide kırılganlıklar çoğalır, krize açık hale gelinir.

Bunun yanına bilgisiz ve popülist karar alıcılar da eklenince krize az kalmış demektir.

Tüm yazılarını göster