Hatay’da haftada 1800 kilometre yol yapar oldu Arsuz’u ‘marka üssü’ seçti

Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

Caroline Koç ile birlikte 17 yıl önce kurdukları, kreatif direktörlüğünü de üstlendiği “Haremlique” ve “Selamlique” markalarıyla öne çıkan Banu Yentür, birkaç yıl önce “Neolonca” adlı yeni bir marka oluşturmak üzere kafa yormaya başladı.

Hatay Dörtyollu olan Banu Yentür, 6 Şubat 2023 Pazarcık ve Elbistan depremlerinin ardından soluğu memleketinde aldı. Hatay’dan 17 yaşında üniversite için ayrılan Yentür, deprem sonrasında kentte daha çok Arsuz tarafına yöneldi:

  • En iyi bildiğim iş marka yaratmak. Bir süredir üzerinde çalıştığım “Neolonca” markasını başta Arsuz olmak üzere Hatay’la bütünleştirirsem depremden en büyük darbeyi yiyen, en çok can kaybını veren memleketime faydam dokunur.

 

Aynı günlerde yolu “Arsuz Yaşam Merkezi” projesinin liderliğini yürüten Aylin Sayek Beyazıt’la kesişti. “Arsuz Yaşam Merkezi”nin odaklandığı alanlardan biri de zengin dokuma tarihiyle tanınan Hatay’ın bu alandaki mirasını kadınları eğiterek canlandırmaktı.

Banu Yentür, “Neolonca” markası için Arsuz’u “üs” gibi kurgularken şöyle düşündü:

  • Benim ilçem Dörtyol, biraz daha sanayi ile iç içe. Arsuz’un kültürel değerlere yakınlığı daha önde. Arsuz’da yaşam bütün varlığıyla eskisi gibi devam ediyor.

 

Banu Yentür, büyük bölümü Hatay’daki zanaatkarların emeği ile ortaya çıkan “Neolonca”nın 17 farklı branştan ürünlerini “212 Studio Karaköy”de sergiledi. Yentür ve Marka İletişim Danışmanı Aylin Sayek Beyazıt’la sergide buluştuk, “Neolonca”yı dinledik:

  • Çalışmalara başladığımda Hatay’ın içi ve ilçelerinde haftada 1800 kilometre yol yapar oldum. Proje olgunlaşınca Hatay Valisi Mustafa Masatlı’ya gittim. Projeyle çok yakından ilgilendi. 3 gün Hatay’da beni gezdirdi.

Projede tek yatırımcının kendisi olduğunu belirtti:

  • Bir tasarımcı olarak ne yaptığımı, neler yapabileceğimi, nasıl gittiğimi görmek için tek başıma hareket etmem gerektiğini düşündüm. Hazır olduğumu gördüğüm anda bazı yerlere gittim. Vali Bey daha sonra beni ilçe kaymakamlarına yönlendirdi.

Vali Masatlı ile yaptıkları tura döndü:

  • Sayın Valimiz eşiyle birlikte bana bir anlamda rehberlik yaptı. İmalathaneleri, zanaatkarları, halk eğitim merkezlerini dolaştık. Arsuz Kaymakamı Hacı Hasan Gökpınar ve Belediye Başkanı Sami Üstün de projemle ve benimle çok yakından ilgilendi.

 

Hatay’daki imalathane, zanaatkar turunun en yakın tanıklarından birinin Aylin Sayek Beyazıt olduğunu vurguladı:

  • Hiç bilmediğim yerlere girdim çıktım, çok güzel insanlar tanıdım. İnsanların zanaat açısından birikimleri vardı ama malzemeleri yoktu. Ayrıca malzemeyi hep aynı usulde işlemeleri söz konusuydu.

Önce sanatçılarla tasarımlar yaptıklarını aktardı:

  • Karakılçık Buğdayı, benim çocukluk günlerimin önemli bir tarım ürünüydü. Benim ailem de, Aylin’in ailesi de çiftçiydi. Tasarımlarda Karakılçık Buğdayı’nın başak görüntüsünü kullandık. Ayrıca Hatay’da mozaik çok önemliydi.

Sergilenen tasarıma dayalı ürünleri gösterdi:

  • 17 farklı branşta iş yaptık. Hazırladığımız tasarımları zanaatkarlara tek tek götürdük. Onlarla saatler geçirip güzel bir işbirliği ile ürüne dönüştürmelerini sağladık. Ayrıca “Arsuz Yaşam Merkezi”nin dokuma atölyesine de gönüllü destek vermeye başladım.

 

Aylin Sayek Beyazıt araya girdi:

  • Bir depremzede olarak orada çalışmak kadar insana iyi gelen başka bir şey olmadığını düşünüyorum. Ben Arsuz’daki çalışmalarımda bunu çok yakından hissediyorum.

Banu Yentür, “Neolonca” ile ilgili şu mesajı verdi:

  • “Neolonca” adıyla mağaza açmak şu anda gündemimizde yok. Ortaya çıkan ürünleri online platformda satışa sunuyoruz. Hedefim Hatay ve ilçelerindeki zanaatkarlara iş yönlendirmek.

Ardından ekledi:

  • Hatay’ın izlerini, zanaatkarların emeklerini yansıtan “Neolonca” ürünlerini “London Craft Week” ve “Milan Design Week” gibi platformlara götüreceğiz. Yani, bir anlamda kültür elçiliği görevi göreceğiz.

 

Banu Yentür, Caroline Koç ile birlikte 17 yıl önce kurdukları “Haremlique” ve “Selamlıque” markalarında başarıya imza attı…

Hatay’ın kültürünü, zanaatını vitrine çıkaran “Neolonca”da da başarıyı yakalaması, çok daha büyük anlam taşıyacak…

Hatay’da kilim atölyesi kurmak için kolları sıvadı

NEOLONCA’nın Kurucusu Banu Yentür, “212 Studio Karaköy”deki sergide yer alan kilimi gösterdi:

  • Bu kilimi Uşaklı kadınlar bizim için doğaçlama yaptı. Karakılçık Buğdayı başakları, Asi Nehri’ni anlatan su motifleri, Hatay’ın renkleri kilime yansıdı. Böylece Hatay’ı anlatan bir kilim oluşturduk. Kilimler İngiltere’de ve Fransa’da satılıyor.

Hatay’a bir kilim atölyesi kurmak istediğini belirtti:

  • Eskiden Reyhanlı kilimleri varmış. Kilim atölyesi kurulması için fon yaratma çabalarımıza İstanbul Halı İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Hayri Diler de bize destek veriyor. Kilimlerin satılmasından elde edilecek gelir Arsuz’da kilim atölyesi kurulması için kullanılacak.

Kilim atölyesini aynı zamanda bir eğitim merkezi gibi düşündüklerini vurguladı:

  • Atölyede kadınlar önce kilim dokuma eğitimleri alacak. Sonra orada çalışacak. Yani hem eğitim, hem istihdam yönü olacak.

Sevan Bıçakçı’nın tasarlayıp ürettiği bileklik ve kolyelere dikkat çekti:

  • Sevan (Bıçakçı) sağolsun bunları bizim için yaptı ve hibe etti. Bunların satışından elde edilecek gelir de Arsuz’da kilim atölyesi kuruluşunun finansmanında kullanılacak.

 

Böyle giderse insanlar dumura uğrayacak

Aydın Doğan Vakfı, “28. Aydın Doğan Ödülleri”nde bu yıl jüri sosyal bilimler dalında Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü ve İnsan Hakları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Ioanna Kuçuradi’ye ödül verilmesini kararlaştırdı.

Aydın Doğan Vakfı Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, ödül töreni öncesinde Prof. Ioanna Kuçuradi’yle bir sohbet toplantısı düzenledi. Toplantı vesilesiyle gönderilen bilgi notunda Prof. Kuçuradi’nin mesajlarına yer verildi:

  • Beni felsefe okumaya götüren, herhalde her gün karşılaştığımız bir olgudur: Aynı kişiler, kişilerin aynı eylemleri, aynı durumlar, aynı olaylar, aynı eserler vb. farklı kişiler tarafından değerlendiriliyor. Buna da çoğulculuk deniyor.
  • İşte, yaşamda karşılaştığımız aynı şeylerin farklı değerlendirilmesi olgusunu açıklamaya çalıştım, bunun teorisini yaptım.
  • Küçükken sokakta annemle yürürken, gördüğüm birşeyi istediğimde, ağlasam da çırpınsam da annem bana hiç almamıştır. Ertesi gün babam onu eve getiriyordu. Bu önemli bir eğitim.
  • İstediğimize hemen o anda sahip olmak, canımızın çektiğini hemen o anda edinmek, sahip olamayınca/edinemeyince de öldürmeye kadar varan eylemlerde bulunmak, kendini tutmayı bilmemenin/becerememenin bir sonucudur çok defa.
  • Yaptığınız bir işin düzgün yürümesini istiyorsanız, her ayrıntısıyla uğraşmanız gerekir. Bu sizin işkolik gibi görünmenize yol açar.
  • İletişimin kolaylaşmasının büyük yararları olduğu gibi, zararları da vardır. Aletlerin nasıl kullanıldığı, kullananlara bağlı. Bunun için değerler eğitimi çok önemlidir. En azından bazı şeyleri kişi kendisi istemeyecek.

Aydın Doğan Vakfı, Prof. Kuçuradi ile yapılan kısa söyleşileri de sosyal medya hesabından paylaştı. Prof. Kuçuradi, “Sosyal medya bizi nasıl etkiliyor?” sorusu üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:

  • İnsanlar sosyal medyaya neden giriyor? Ya oynamak için ya da zaman geçirmek için.
  • Alkolizm gibi, o hale geliyor…
  • Böyle giderse insan kapasiteleri dumura uğrayacak.
  • Bir alışkanlık yaratıyor ki, bağımlılığa yol açıyor.
  • Çocuklara vermemek de olmaz, çünkü yanındaki arkadaşı onunla büyüyor.
  • Bunu çok genel bir eğitim sorunu olarak ele almak gerekiyor.

Söyleşi sırasında elindeki telefonu gösterdi:

  • Bu aletlerin çok önemli işlevi var. İşlevine göre kullanmak lazım. Bazı işleri çok kolaylaştırıyor. Amacı dışında kullanmamak gerekiyor.

 

Tüm yazılarını göster