Hatay

Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ

Yeri geldiğinde Hataylı olduğumu büyük bir keyifle söylerim.

Kültür zenginliğinin, kesintisiz ve yüzyıllardır süregelen hoşgörünün kaynağında yetişmiş olmanın gururunu yaşayarak Hataylıyım derim…

Ülkemizin yaşadığı, eşi benzeri pek bilinmeyen, art arda vuran depremlerden nasibini çok üzücü bir ölçekte alan memleketimden söz ederken sesim titremeden, boğazım düğümlenmeden bir şeyler söylemek mümkün olmuyor.

Baba ocağım Antakya’nın, doğup büyüdüğüm İskenderun’un durumunu medyadan izlerken gözyaşlarını tutmanın kolay olmadığını söylememin hiç sakıncası yok.

Tüm ülkede yaşanılan olumsuzluklar, akraba ve yakın arkadaşlarımda kayıp yaşamamış olmanın getirdiği olumlu duyguları, tamamen örtüp yerini hırçın bir hüzne bırakıyor.

Ancak…

50 yıla yakın bir süre önce yaşamış olduğum ve hiç aklımdan çıkarmadığım bir olayı burada sizlerle paylaşmak isterim. Adresleme olmasın diye kişilere atıfta bulunmayacağım.

Suriye’nin başkenti Şam otelleri, Lübnan’dan gelenler ile doluydu.

Çünkü bu insanlar, Lübnan’da başlamış olan çatışmaların çok da uzun sürmeyeceğini ve evlerine dönene kadar otellerde kalabileceklerini düşünüyorlardı.

Bugünkü Lübnan ne durumda bir düşünün…

Çocukluğumda Orta Doğu’nun Paris’i diye adlandırılan ekonomisi, turizmi, canlı hayatı ve yüksek hayat seviyesi ile bilinen Lübnan, bugün her aklıma geldiğinde beni, bana o yıllarda söylenenleri düşünmeye yönlendirir.

O yıllarda, Şam’daki ofisinde Lübnan’daki olayları konuştuğumuz ve Batı ile oldukça yakın ilişkiler içerisinde olan üst düzey bir iş insanı şöyle bir ifade kullanmıştı.

“Bugün Lübnan’daki evlerine hemen dönmeyi düşünenler yanıldıklarını anladıklarında biraz geç olacak.”

Arkasından da şunu ekleyerek konuştu ve gevrek bir kahkaha attı;

“Lübnan bittiğinde sıra Hatay’a gelecek.”

Oradaki tepkimi burada aktarmak istemiyorum…

Değerli dostlarım, ben uluslararası ilişkiler uzmanı değilim amma uluslararası platformlarda Hatay’ın söz konusu olduğu her durumda bu sözleri hiç mi hiç aklımdan çıkarmadan düşünürüm.

Suriye iç savaşı sonrası Hatay ve benzeri sınır illerimizde yaşanan demografik hareketlilik neredeyse her platformda konuşuluyor.

Medyada paylaşılan ve diğer depremzede illerde olduğu gibi Hatay’ın genelinde yaşanan göç ve kaçış olayı, herkesin üzerine eğildiği bir konu olarak gündemdeki sıcak yerini koruyor.

Bugün YouTube üzerinde seyrettiğim ve İskenderun’un terkedilmiş kovboy kasabası gibi görünen halini yansıtan bir video da bunun başka bir kanıtı olarak hafızamdaki yerini aldı.

Hatay, Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi ve hepimiz için kişisel bir meseledir.

Onun sorunları, ülkemizin diğer sorunları olduğu kadar önemlidir.

Ancak jeopolitik özellikleri ve üzerinde oynanmak istenilen oyunlar nedeniyle de diğerlerine göre biraz daha fazla önem kazanmaktadır.

Depremzede tüm illerimizdeki göçü tersine çevirmek ve oralardaki hayatı eskisinden daha iyi bir duruma getirmek için yapılabilecekler, kuşkusuz hepimizin görevidir.

Bizler birey olarak neler yapabiliriz diye düşünüp, gönüllülük esasında eyleme geçmeliyiz.

Devlet üzerine düşeni yapmak zorundadır amma bizler de memleketimizi olabildiğince sarıp kucaklamalı ve korumalıyız.

Tüm yazılarını göster