“Hata insana, hatada ısrar etmek şeytana özgüdür”

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Stanford Üniversitesi’den Prof. Dr. Ali Yaycıoğlu, 5 Kasım 2024 günü Sözcü’de köklü cumhuriyetçi geleneklere sahip olmanın yeterli olmadığını, cumhuriyetin en önemli koşulunun “ortak bir tarih anlatısı ve birlikte geleceğe yolculuk etme iradesi” olduğunu belirtiyor; söz konusu iradedeki “büyük aşınmaya” değiniyordu.. 

Yaycıoğlu’nun uyarısından bir gün sonra “Brand Week İstanbul” konferansında açış konuşmasını yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, en azından benim algılamama göre, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, “ortak bir tarih anlatısı ve birlikte geleceğe yolculuk” etmemizin fırsatlarını ve tehlikelerini yaratan eğilimleri değerlendirerek “Yeni ve Adil Bir Başlangıç Mümkün” çağrısını yaptı.

İmamoğlu analiz ettiği beş temel eğilimi şöyle sıraladı:

1) Teknolojik adaletsizlik,

2) İklim değişikliğinin yıkıcı sonuçları,

3) Göç olgusu yükünün eşitsiz dağılımı, 

4) Gelir dağılımındaki uçurumun büyümesi,

5) Temsilde adaletsizliğin küresel ve ulusal ölçekte yapısal sorunlar yaratması.

Eğilimlerin farkında olmak

İstanbul gibi birçok devletten daha büyük nüfusu barındıran bir kenti yöneten insanlara liderlik eden birinin “zamanın ruhunu” nasıl okuduğu, günümüzü nasıl değerlendirdiği ve geleceğimizi nasıl kurguladığı önemli… 

Başkan, zengini daha zengin, yoksulu daha da yoksullaştıran eğilimin farkındaysa, eğilimin tehlikelerine en düşük maliyeti ödemenin, fırsatlarını en üst düzeyde değerlendirmenin yolunu aramaya açık bir duruşu benimsiyor demektir; bu tutum da umutlu gelecek için bir ilk adım olabilir.

Teknolojik eşitsizliğin küresel eşitsizliği daha da derinleştireceği gerçekliğini kabul etmek; öngörme- önlem alma disiplini harekete geçirmenin ilk adımdır. Daha da önemlisi, ülkemizin en büyük kentinin yöneticisi, “Teknolojinin yaratacağı adaletsizlik ve eşitsizlik riskleri Türkiye için sahici bir beka sorunu olabilir” diyerek kendini geleceğe angaje ediyorsa, bu olumlu bir adımdır. Geleceği inşa ederken “teknolojik uyum” için gerek şart olan “siyasi iradenin” kararlı duruşu açısından açıklamayı not edebiliriz.

Büyükşehir Belediye Başkanı, iklim değişikliğinden en çok etkilenenlerin gelişmekte olan toplumlar olduğunu da güçlü bir biçimde vurguladı. Bir başka açıdan bakarak, küresel karbon emisyonunun büyük bölümünden sorumlu olan zengin ülkelerin gelişmiş altyapıları ve ekonomik güçlerini kullanarak kendilerini koruduklarını, yoksul ülkeler bu şansa sahip olmadığını ve iklim değişikliğinin en yıkıcı sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kaldıkları uyarısını yaptı.

İmamoğlu, küresel eşitsizliğin hem sonucu hem de nedeni olarak değerlendirdiği göç olgusunun bedellerinin gelişmekte olan toplumlara ödetilmesine itiraz ediyordu. Gelişmiş ülkeler göçmenlere kapılarını kapatırken, gelişmekte olan ülkeler kapasitelerinin çok üstünde bedelleri ödemek zorunda kalmalarının yarattığı eşitsizlikler konusunda da uyanık kalmamızın ne denli önemli olduğunu gerekçelendiriyordu.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, “gelir dağılımındaki eşitsizlik uçurumunun büyümesinin” toplumları içten içe nasıl çürüttüğünü, karşılıklı güven ve dayanışmayı güçsüzleştirdiğini, orta sınıfı zayıflattığını, ayrıştırıcı ve çatıştırıcı ortam yarattığını anlattı. Başkan İmamoğlu, gelir eşitsizliğinin ulusal düzlemde “ortak bir tarih anlatımı ve birlikte geleceğe yolculuk etme iradesini zayıflattığını” doğrulayan analizlerini katılımcılarla paylaştı.

Başkan, “temsilde adaletsizliğin küresel ve ulusal ölçekte yapısal sorunlar yaratması” üzerinde de durdu: Karar alma süreçlerinde toplum kesimlerinin temsil edilememesi, yargının silaha dönüştürülmesi de ortak tarih anlatımı ve birlikte geleceğe yolculuk yapılmasını engelleyen oluşumları da ters yüz etmemiz gereken bir aşamaya geldiğimizi söyledi.

Kaliteli yönetimler ve kaliteli yöneticiler, eğilimler baskın hale gelmeden yarattıkları fırsatları ve oluşturdukları tehlikeleri öngörür ve önlem alır. Bir yöneticinin eğilimler ve olası etkiler üzerine düşünmesi, zamanın ruhunu doğru okuması toplum için iyi şanstır.

Eğilimleri tersine çevirmezsek

Başkanın değerlendirmelerinin merkez düşüncesi çok netti: Toplumlar olarak, liderler olarak, bireyler olarak dayanışma ve işbirliğiyle inşa edeceğimiz daha umut dolu bir dünya ve Türkiye, adalet ve refah odaklı yeni bir siyaset anlayışla mümkündü. Eğer eğilimlerin olumsuz etkilerini tersine çeviremezsek karanlık bir geleceğe sürüklenebiliriz. Birlikte hareket eder dayanışma içinde olursak umut dolu bir dünya inşa edebiliriz.

İmamoğlu üç boyutlu politikalar önerisi yaptı: Refah, değerler ve yeniden inşa.

Refahı oluşturmamız, olgunlaştırmamız ve artırmamız için yapılması gerekenleri sıraladı: Sosyal devlet anlayışı ve ağları genişletilmeliydi. Gelir eşitsizlikleri azaltılmalıydı. İşgücü eğitilerek modern ekonomiye entegre edilmeli, üretkenlik ve verimlilik olması gereken düzeylere çıkarılmalıydı.

Ülkemizin yeni bir Milli Sanayi Politikası inşasına ihtiyacı vardı. Bu politikalar, yüksek düzeyde eğitimli işgücü arzı yaratmayı, güvenilir ve kapsayıcı kural ve kurumları, bilim, teknoloji ve inovasyon odaklı endüstriyel stratejileri bir bütün olarak yaşama taşımayı gerektiriyordu.

Özgürlük, adalet ve demokrasiyi savunan değerler sistemine sımsıkı sarılma sorumluluğuna da vurgu yaptı İmamoğlu. Değerleri koruma ve güçlendirme için de ileri düzeyde hukuk devleti ile yurttaşın hak ve özgürlüklerinin garantilenmesinin vazgeçilmezliğini hatırlattı. İçine düştüğümüz kimlik bunalımından hızla çıkmamız gerektiğini, özgürlükler ülkesi yaratarak küresel düzeyde işbirlikleri, dayanışma ve demokrasiye dayalı bir yenidünya düzeni kurulmasına değer katabilen bir toplum olma hedefine yönelmenin hayati önemi üzerinde durdu.

Büyükşehir Belediye Başkanı, yeniden inşa politikaları bağlamında, toplumsal birlik ve dayanışmayı inşa etme zorunluluğuna da anımsattı. Toplumsal ilişkilerin sağlıklı ve karşılıklı güvene dayalı bir zemin üzerinde yükselmesi gerektiğini söyledi: Kurumlara olan güvenin yeniden tesisi, hukuk üstünlüğü inancının yaratılması ve geliştirilmesi, ülkede adalet ve dayanışma algısının güçlendirilmesini de öncelikli sorunlar olarak belirtti.

Zorlukları dayanışarak aşarız

Tarihi dönüm noktasında, adaletsizlik ve krizlerle parçalanmış bir dünyada dayanışma, işbirliği ve adaletle sorunların üstesinden gelinebileceğini vurgulayan İmamoğlu, bir dizi çağrı yaptı: Dayanışma, işbirliği ve adaletle şekillenecek daha aydınlık bir geleceğe birlikte adım atacağız. Bireyler, toplum ve liderler birlikte olacağız. Daha kapsayıcı, daha adil ve daha sürdürülebilir dünyayı var edeceğiz. Refahı artıracak, değerleri güçlendirecek, onarıcı bir anlayışla geleceği inşa etmeye çabalayacağız.

Harari son kitabı Neksus’da Aziz Augustine’nin ünlü sözünü anımsatıyor: “Hata insana, hatada ısrar etmek şeytana özgüdür”. Hatalarımızı gözlemek, analiz etmek, paylaşmak ve onarmak ilerlemenin gereğidir. Kendimize ayna tutmalı, “korkaklığın” adını “tedbirlik olma” şalının altında saklamadan sorumluluklar üstlenmeliyiz. Eksik gördüğümüz hususlar varsa tamamlamalı, yanlışlar varsa düzeltmeliyiz. O zaman sorumlu bir kamu aydını olur; hakkında bilgimiz olmayan şeyin arkasında gitmeme bilgeliğine yaklaşabiliriz.

Tüm yazılarını göster