Heidrick & Struggles Yönetici Ortağı Ayşegül Aydın, geçen hafta evinde bizi babası Prof. İlhan Atilla Dicle ve annesi Prof. Ülkü Dicle ile buluşturdu.
Prof. İlhan Atilla Dicle, Aralık 2020’de yayınlanan hayat öyküsünü kaleme aldığı kitabını imzalayıp hediye etti:
• Bir Yaşam Öyküsü, Van Başkale’den Dünyaya Açılan Yaşam Penceremden Yansıyanlar
6 Mayıs 1941 doğumlu olan Prof. Dicle’nin kitabını incelerken şu bölüm dikkatimi çekti:
• Hastaş A.Ş.’den Aldığımız Hisseler
Prof. Dicle, kitapta hisselerin öyküsüne şöyle girdi:
- ABD’den Türkiye’ye döndüğümüz yıl gündemde ülkemizde çok yeni olan “şirketlerin halka açılması” konusu vardı. Her yerde ondan söz ediliyordu.
O günlerde bunun en güzel örneğini Hastaş A.Ş.’nin sergilediğini belirtti:
- Bu şirket Avrupa’da ve özellikle Almanya’da çalışan işçilerin paralarıyla kurulmuştu. Şirketin başında eski milletvekili Suphi Baykam vardı.
Herkesin o günlerde harıl harıl o şirketin hisselerinden aldığını vurguladı:
- Hastaş’a bağlı tuğla, çimento, duvar kağıtları gibi alanlarda faaliyet gösteren çok sayıda şirket kurulmuştu. Duvar kağıtları teknolojisi Türkiye’ye henüz girmemişti ama geleceği çok parlak görünüyordu.
Türkiye’de bu tür yeniliklere öncülük edenler kervanına katılmak istediklerinin altını çizdi:
- Babanın da teşvikiyle elimizdeki mevcut paranın önemli bir kısmıyla Hastaş’tan hisse satın almak istedik. Suphi Baykam’la konuştuk. Şiddetle Türksan Duvar Kağıtları Sanayii A.Ş.’nin hisselerinden satın almamızı tavsiye etti.
Çatıda Hastaş’ın adının bulunmasını önemsediklerini kaydetti:
- Hisselerin hangi şirkete ait olduğu bizim için önemli değildi. Sonuçta hepsi Hastaş’ın ortaklarıydı. Suphi Baykam’ın önerisine uyarak paramızın büyük bir kısmıyla Türksan Duvar Kağıtları’ndan hisse aldık.
Bunu geleceğe yaptıkları önemli yatırım olarak gördüklerine işaret etti:
- Yatırımımızın geri dönüşünün büyük olacağına inanıyorduk. Maalesef izleyen yıllar içinde Hastaş iflas etti. Kalan şirketler de ya zarar ediyorlardı ya da borç içindelerdi.
Yaptıkları yatırıma karşılık “birkaç kuruş” alabildiklerini anlattı:
- Türksan bugün de varlığını sürdürüyorsa da en son konuştuğum şirket yöneticileri tasfiyeden söz ediyorlardı.
Prof. Dicle, kitabındaki Hastaş bölümünü şöyle noktaladı:
- Anlayacağınız, büyük ümitlerle Hastaş’a yatırdığımız tüm paramız yok oldu gitti.
Prof. Dicle’nin yaşadığı Hastaş hüsranı, hisse senedi, özel şirket tahvilleri gibi yatırım araçlarına yönelirken adımları çok dikkatli atmak gerektiğini 1970’li yıllardan günümüze taşıyor…
ABD’deki akademisyenlik gelirinden biriktirilen paranın geleceği parlak görünen bir şirketin hisseleriyle uçup gitmesi gerçekten üzücü değil mi?
10 dakikanız var fiyatı yarıya indirin ‘Kayışdağı’nı alayım
1990’lı yılların sonları, İSTEK Vakfı’nın İstanbul Acıbadem’deki ofisi… Vakfın Başkanı Bedrettin Dalan, 1996’da çıkan kararla Yeditepe Üniversitesi’ni kurmuştu.
O dönemde Yeditepe Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini yürüten Prof. İlhan Atilla Dicle’nin de ofiste olduğu bir gün, 4-5 kişi Bedrettin Dalan’la görüşmek üzere İSTEK Vakfı’na gitti.
Dalan, grupla görüşmeye başladı. Konuklar hemen söze girdi:
- Kayışdağı’nın eteğinde, Kayışdağı suyunun aktığı tarihi çeşme ile ormanlık bölge arasında kalan 125 bin metrekarelik arazinin sahibiyiz. Bu araziyi satmak istiyoruz.
Arazinin sahipleri, Dalan’ın Yeditepe Üniversitesi için yeni bir kampus alanı aradığını duymuş, bu nedenle araziyi teklif etmeyi düşünmüşlerdi.
Dalan, arazinin fiyatını sordu. Arsa sahibi konukları bir fiyat bildirdi. Dalan, belli ki fiyatı çok yüksek bulmuştu, konuklarına bir odayı gösterdi:
- O odaya girin, kendi aranızda konuşun. Size 10 dakika izin. 10 dakikadan uzun kalırsanız, işiniz rast gitsin. Ben size söylediğinizin yarısı düzeyinde bir fiyat veriyorum. Paranızı da hemen peşin alırsınız.
Arazi sahipleri Dalan’ın gösterdiği odaya girdi, 9 dakika sonra çıktılar:
- Bedrettin Bey, tamam arazimizi sizin söylediğiniz fiyata veriyoruz.
Prof. İlhan Atilla Dicle, tanık olduğu pazarlığı “Bir Yaşam Öyküsü, Van Başkale’den Dünyaya Açılan Yaşam Penceremden Yansıyanlar” kitabında anlattı:
- Ben arazi sahiplerinin Bedrettin Bey’in teklifini kabul edebileceğini hiç düşünmemiştim. Hatta, Bedrettin Bey’in pazarlık yöntemiyle o araziyi alma fırsatının kaçırılacağından endişe etmiştim.
Ardından ekledi:
- Dalan’ın pazarlık konusunda olağanüstü yeteneğe sahip olduğuna Yeditepe Üniversitesi Kayışdağı Kampusu arazisinin alımında tanık oldum.
İşin sırrını daha sonra Dalan’dan dinlediğini de aktardı:
- Arazinin sahipleri akraba imiş. Akrabalar kendi aralarında anlaşmaya varamıyorlardı. Dolayısıyla araziyi bir an önce satmak zorunda olduklarını biliyordum.
Tek eksiğimiz her evin kendine ait helikopter pisti yok
Prof. İlhan Atilla Dicle, bir gün gazetede İstanbul Nakkaştepe’de satılık villalalar ilanı gördü, emlakçıyı aradı. Emlakçı Prof. Dicle’yi villaları görmeye davet etti:
- Beyefendi, bulunduğunuz yeri söyleyin. Sizi limoyla aldıralım.
Prof. Dicle, önce fiyatı öğrenmek istedi, emlakçıdan şu yanıtı aldı:
- 4.5 dolaylarında…
Pazarlık marjını sorunca yanıt şöyle oldu:
- Karar verirseniz 100 bin dolar kadar küçük bir ikram olabilir.
Emlakçıya şu soruyu yöneltti:
- Villalarla ilgili bilmemiz gereken başka bir şey var mı?
Yanıt ilginçti:
- Tek eksik, her evin kendi helikopter pistinin bulunmaması.
Prof. Dicle, bu yanıtı fırsat olarak değerlendirdi:
- Bakın bu bizim için çok önemli. Biraz düşünüp, size dönüş yaparım…
Bu villa pazarlığı da Prof. Dicle’nın “Bir Yaşam Öyküsü” kitabından…