Gün dönümü kapıda. Gece ile gündüzün eşit olması 365 günde sadece iki kez (21 Mart ve 23 Eylül) gerçekleşen özel bir durum. Gelin bu astronomik dengeden ilham alarak iş hayatında neleri dengelememiz gerektiğini konuşalım – üstelik kötü örnekleri kullanarak!
BİR: ORGANİZASYONDA DENGE
Bir şirketi kurumsallaştırmaya karar veren bir aile önce yüksek ücretle yeni bir yönetim takımı transfer etti sonra da fiyakalı danışmanlar ve tanıtım ajansları tuttu. Uzun sunumlar, cazibeli grafikler, şaşaalı afişler birbirini izlemeye başladı. Ancak bu yepyeni maliyet kalemi gerçekten daha yüksek kazanç sağlıyor muydu? Maalesef. Kurumsallaşma kararı doğruydu, ama bunun başlayacağı yer işin renkli tarafından ziyade temeli (maliyet muhasebesi, bilgi sistemleri, yönetim süreçleri) olmalıydı. Denge kaymış, yapı sağlamlaştırılacağına tavan süslemeleri ile vakit harcanmıştı.
İKİ: KONTROLDE DENGE
Bir şirketi adeta imparator gibi idare eden bir genel müdür vardı. Şirketin karlılığı ve büyümesi iyi gittiği için icraatları pek bir kontrole tabi tutulmamıştı. Firma stratejisi konusunda baş gösteren görüş farkları, ego çatışmaları ve nihayet bazı ufak usulsüzlüklerin ortaya çıkması neticesinde yollar ayrıldı. Ancak bu kez de yeni genel müdürün en ufak kararları sorgulanır hale geldi. Hayatın doğal kanunu işlemiş, sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yemeye başlamıştı. Halbuki sarkaç bir uçtan diğerine savrulmamalı, arada bir yerde durmalıydı.
ÜÇ: BÜYÜMEDE DENGE
Bir şirket küçük rakiplerini satın alarak büyüyordu. Kurumsal kapasitesini yeterince geliştirmeden yaptığı son büyük satın almayı hazmedemedi ve iflasa sürüklendi. Unutmayalım: gelişme, obezlik ve kanser birer büyüme türü. Ancak neticeleri birbirinden çok farklı!
DÖRT: MALİ TABLOLAR ARASI DENGE
Bir şirket sürekli müşterilerine vade açarak büyüyordu. Ciro artıyor, EBITDA (FAVÖK -- faiz, vergi, amortizman ve vergi öncesi karlılık) marjı sağlıklı seviyelerde seyrediyordu. Ne çare ki bilançodaki alacaklar kalemi büyüyor, firma tüm kazandığını işletme sermayesine bağlıyor (yani müşterilerinin cebinde bırakıyor), işler büyüdükçe borçlar artıyordu. Üç temel mali tablo (gelir tablosu, bilanço ve nakit akımı) arasındaki denge şaşmıştı. Merhum Üzeyir Garih’in sözünü hep hatırlayalım: 'şirketler karsızlıktan değil nakitsizlikten batar’.
BEŞ: ZAMAN DENGESİ
Ancak bence bunların hepsini yöneten bir başka denge daha var: o da zaman kullanımında denge. Daha önce çeşitli yazılarda değindiğimiz ‘acil’ ile ‘önemli’ arasındaki farkın bilincinde olmak ve zamanımızı ona göre kullanabilmek tüm bunları gerçekleştirmenin anahtarı. Zira, en kıymetli kaynağımız, bir kum saatinin somut şekilde bize gösterdiği gibi, hızla akıp gidiyor.
Bence dengeyi en iyi özetleyen kişi kimyasal tıbbın kurucusu olarak kabul edilen Paraclesus olmuş. Bizden beş asır önce ‘tüm maddeler zehirdir, ilacı zehirden ayıran dozudur’ derken çok haklıymış!