Halkımızın akıl birikimi, “Damlaya damlaya göl olur” diye öğretilir nesilden nesile... Ülkemizde çorap üretiminin göle katkı yapan damlalarını merak ettim. Bir yıl öncesinde, 2019’da çorap ihracatının ilk 10 büyük damlasına baktım: ALPİN çorap başı çekiyor, 80 milyon 785 bin dolarlık ihracat yapmış. İkinci sırada, 73 milyon 610 bin dolarla CELAL var. Üçüncü sıradaki BONY 52 milyon 992 bin dolarlık ihracat gerçekleştirmiş. BEKS 38 milyon 321 bin dolar, PENTİ 34 milyon352 bin dolarlık ihracata imza atmışlar. Altıncı sırada NACİ 28 milyon 866 bin dolar katmış. Yedinci sırada NBG 28 milyon 683 bin, sekizinci sırada BROSS 25 milyon 786 bin, TÜTER 22 milyon 908 bin ve AKIN 22 milyon 69 bin dolarlık ihracatla birbirini izlemiş.
BONY’nin kurucusu Hasan Gülkaya ile 4 yıl önce yaptığımız söyleşide üzerinde durulan konulardan başlayarak değerlendirmeler yaptık:
►Öncelikle, marka olmanın önemini konuşmuşuz. Küresel “marka” yaratmada girişimci ve ülke yönetenlerin sorumluluklarının neler olduğunu tartışmışız.
►Rekabet gücü yaratmada “teknolojik uyum” sorunumuz olduğunun altını tekrar tekrar çizmişiz.
►İş yerlerinin “rekabetgücü yaratan ölçeği ile ve marka besleyici ölçek sorunlarını” irdelemişiz.
►Çorap üretiminde burun dikişleri ve ütüleme ve sonrası işlemlerdeki emek-yoğun işlemleri dikkate alarak, “otomasyon ihtiyacının” çiğ gibi sektörün üzerine yürüdüğünün notunu düşmüşüz.
►“Enerji tasarrufu” konusunda potansiyelleri sorgulamışız.
►Her şeyi üretme yerine, üretimde işbirlikleri ile belli alanlara odaklanma ihtiyacının giderek artacağını öngörmüşüz.
►Yaratılan ekonomik birikimin işi geliştirmeye dönük “sürekli yatırıma” dönüştürülmesinin önemi üzerinde durmuşuz.
Bugün neredeyiz?
Hasan Gülkaya’yı yakalamışken, çorap üretimde bir “durumsal analiz” yapmasını, “bugün nere” olduğumuzu değerlendirmesinin öğretici olabileceğini düşündüm. Gülkaya’dan sektörün bugününün fotoğrafını çekmesini istedim:
►Dünyanın 2’nci büyük üreticisi konumundayız.
►İhracatımız gelişti; her geçen gün ürün çeşitlemesi kadar pazar çeşitlemesi yaparak adım adım ilerliyoruz.
►İşletmelerimiz “dünyanın en ileri teknolojileriyle” donatılmış durumda.
►Sadece gelişmekte olan pazarlarda değil “gelişmiş pazarlarda” da kendimizi kanıtlıyoruz.
►Çorapçılarımız “Türk malı” imajını “iyiye” taşıdı; şimdi “mükemmele”taşıma aşamasındayız.
►Bizin dünya genelinde “marka ve imaj” yaratmak için sermayemiz yetmiyor; bu konu üzerinde odaklanmalıyız.
Gürkaya’nın anlatımının akışını kesiyorum. Diyorum ki, “Sizin rol modeli olarak gördüğünüz küresel çorap firması hangisi? O firmayı referans alarak bir değerlendirme yaparsan, durum nedir?”
Belli ki üzerinde düşünmüş. Hiç bir tereddüt göstermeden Almanya kökenli FALKE örneğinin özelliklerini sıralıyor:
►Önce kurumsal Ar-Ge yapıyor; 30 yılı aşkın zamandır çorap ipliğinin bütün özelliklerini bildiği gibi, yeni özellikler kazandırıyorlar.
►İpliğin işlenerek çoraba dönüştürülmesi süreçleri üzerinde kesintisiz araştırma yaparak, yaratıcı yenilikler ekliyorlar.
►Çorapla insan arasındaki etkileşimi daha ileriye götürmek için değişik özelliklerdeki ipliklerden “yeni kombinasyonlar” konusunda kesintisiz yeniliklerini piyasaya sunuyorlar.
►Çorapta biçim, renk, albeni, dokunma etkileşimi gibi konuları dikkate alan “tasarımları” aralıksız hayata taşıyorlar. Piyasaya sunulan bir tasarımın 800 milyon doları aşan bir çıktı yarattığını söylersek abartılı bir değerlendirme olmaz.
►Uluslararası marka olma yanında hem Alman imajını, hem de firma imajını sürekli pekiştiriyorlar.
Bugünden yarınlara yürüyüş
Çorap üretiminde ulaştığımız düzeyi bir üstte çıkarmamız gerekiyor. Endüstriyel üretim, bisiklet kullanmak gibi... Pedallara sürekli basmak gerekiyor; yoksa düşersiniz. Anladığımız kadarıyla sektörde bir dizi soruna çözüm üretme aşamasındayız:
►Önce “iplik standardı” konusunu, ona bağlı olarak “pamuk ve iplik” bağlamını, hatta “çirçir aşamasını” bile bir bütün içinde değerlendirmek, planlamak gerekiyor.
►Ülkemizde “rekabet edebilir işletme ölçekleri” yaratma konusunda her geçen gün geç kalındığı anlaşılıyor.
►Alınan bir dizi önleme rağmen “otomasyon” konusunda “geç kalındığını” söylersek, gerekçesiz ve dayanıksız bir iddia ileri sürmüş olmayız. Eğer belli müşterilere “fason üretim” yapmayı sürdürürsek, müşterinin talebindeki aşırı kısıtlamalar ve yarattığı bağımlılıklar otomasyon uygulamalarını geciktiriyor.
►Salgın nedeniyle ortaya çıkan yeni durumun otomasyonu özendirici fırsatlarını değerlendirme üzerinde durulmalı; odaklanılmak, ülke olarak neler yapmamız gerektiğini bir ortak akıl süzgecinden geçirmeliyiz.
►Çorap üretiminde önce tek ya da birkaç müşteriden, çok müşteriye arzın yarattığı ihtiyaçlar da otomasyon ihtiyacını güçlendiriyor. Müşteri çeşitlenmesi, kendi markalarımızı geliştirmeyi özellikle teşvik etmeliyiz.
►Çorap üreticilerinin güçlü sivil inisiyatifler oluşturmaları, işbirlikleri ve ortak çözümler üretmeleri de sektörün ülke açısından yaratacağı değeri net bilgiye dayalı anlatmaları çok önemli. Bu konudaki darboğazlar da ele alınmalı, neler yapılabileceğini netleştirmeliyiz.
►Ülkemizde teşvik sistemi “bölgeselgelişme”konusunu aşırı değerlendirmektedir. Bu yöntemin ne kadar etkili olduğunu, geçmiş uygulamaları analiz ederek netleştirmek, yeni teşvik sisteminde “sektörel teşvik”ve özellikle de “proje-odaklı teşvik” anlayışına dayalı fayda ve maliyet ekseninde değerlendirmeliyiz.
►Özellikle “küresel ölçekte çorap üretenfirma”, “net dövizkazancı” ve “yarattığı istihdam” dikkate alınarak, yer seçimi konusundaki geçmiş önyargılarım sorgulamanın yararlı sonuçlar üreteceği de açık yürekle söylemeliyiz.
Yeni oluşumların izlenmesi
Çorap konusunda Vietnam ve Bengaldeş gibi ülkeler ülkemizin önemli rakipleri. Başka çorap üreticileri ile BONY kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Hasan Gülkaya’nın değerlendirmelerini birlikte ele aldığımızda sektörle ilgili bazı önemler önem kazanıyor:
►Teşvik sistemleri ve yer seçimi zorlamalarını değişen dünya sistemi ve yenidünya düzeni bağlamında ayrıntılı bir biçimde ele alarak, bir ülke stratejisi belirlemek gerekiyor.
►ASEAN ülkeleri ve özelinde Vietnam ve Bengaldeş’deki gelişmelere göre, alternatif rekabet stratejileri oluşturma, önemli sorunumuz.
►Sermaye yetersizliği ve sermaye maliyetlerinin yüksekliğini dikkate alarak sektörde yatırım politikalarını yeniden düzenlemeliyiz.
►Çorap üretiminde yeni işlevleri, örneğin organik hammadde, gümüş ve bakır kaplama, medikal çorap, bambu ipliği gibi gelişmeleri uygulayacak ölçekler yaratmalıyız.
► “Çorap” deyip geçmemeliyiz. Bu yazının girişinde paylaşılan ihracat, yaratılan istihdam, üretmeyi ve rekabeti öğrenmede sağladığımız birikim de dikkate alarak sektördeki girişimcilerim önünü açmalıyız.
Not: Çorap üreticilerimizi bir ortak toplantıya çağırıyorum. Birlikte “çorap çalıştayı” yapalım. Taleplerimizi netleştirerek, ilgili bütün aktörlerle paylaşalım.