Tarım Öğretiminin 177. Yılı ve Ziraat Mühendisleri Günü Etkinliği kapsamında 10 Ocak’ta Şanlıurfa’daydım. Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde çok değerli hocalarımız ve öğrencilerle buluştuk. Ziraat Mühendisleri Odası’nda ziraat mühendisleri ve çiftçilerle sohbet ettik.
İki gün boyunca cumhuriyet tarihimizin en önemli projesi kabul edilen Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) son durumunu ve bölgede tarımda yaşanan sorunları konuştuk. Anadolu’ya Trakya’ya yaptığım her geziden büyük umutlarla dönüyorum. Ülkenin sorunlarını yerinde ve sorunu yaşayanlarla konuşmak, tarımdaki büyük potansiyelimizi yerinde görmek ve bilgilerimi tazelemek bana önemli katkılar sağlıyor.
Şanlıurfa’ya gidip Göbeklitepe’yi ziyaret etmemek olmazdı. Harran Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Rıza Öztürkmen’in rehberliğinde Ziraat Mühendisleri Odası Şanlıurfa Şube Başkanı Abdullah Melik ile birlikte tarihteki ilk yerleşim alanı, ilk köylerin kurulduğunun kanıtı olarak gösterilen Göbeklitepe’yi ziyaret ettik. Göbeklitepe’den Harran Ovası’nı kuşbakışı gözlemledik. İlk göze çarpan ovadaki yapılaşma. Bilimsel olarak yapılan çalışmalara göre Harran Ovası’nda yaklaşık 100 bin dönüm alan betonlaşmış. Bir başka önemli sorun ise aşırı sulama nedeniyle topraktaki tuzlanma oranının artması.
Bu sorunlara ve konulara değinmeden önce, Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin bölge tarımı için çok büyük şans olduğunu belirtmek gerekiyor. Fakülte Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu, Yardımcıları Prof. Dr. Osman Çopur ve Prof. Dr. Ahmet Almaca, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Tema Vakfı Şanlıurfa Temsilcisi Prof. Dr. Ali Rıza Öztürkmen, Tarla Bitkileri Bölümü’nden Prof. Dr. İrfan Özberk ile, Ziraat Mühendisleri Odası Şanlıurfa Şube Başkanı Abdullah Melik ve Oda yönetim kurulu üyeleri ve ziraat mühendisleri ile konuşunca fakültenin tarımla ne kadar iç içe olduğunu ve bölge tarımına bilimsel olarak çok önemli katkılar sunduğunu görebiliyorsunuz.
Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Osmanbey Yerleşkesi’nde yapılan etkinliğe, tarımla ilgili tüm kurumların yöneticileri, öğretim üyeleri, ziraat mühendisleri, fakülte öğrencileri, 2002 Vakıflar İlkokulu öğrencileri, Şanlıurfa Akçakale Altınbaşak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri katıldı.
Programda, Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu ‘Ziraat Fakültelerinin Türkiye’deki Stratejileri’, Şanlıurfa İl Tarım Müdürü Dr. Murat Çakmaklı ‘Tarım ve Küresel Isınma’, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Nusret Mutlu ‘Çiftçilerin Doğru Ürüne Yönlendirilmesi’, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Yetim ‘Tarım Ürünleri İhracatının Nasıl Yapılması Gerektiği’, Ziraat Mühendisleri Odası Şanlıurfa Şubesi Başkanı Abdullah Melik ‘Ziraat Mühendislerinin Yaşadıkları Zorluklar ve Çalışma Koşulları’ hakkında detaylı bilgiler sundu. Etkinliğin sonunda ben de katılımcılara ‘Tarım ve Gıdada Güncel Gelişmeler’ konulu bir sunum yaptım.
Toplantıda yapılan tüm konuşmalarda Güneydoğu Anadolu Projesi’nin bölge tarımına yaptığı katkılar, proje ile birlikte tarımda yaşanan büyük dönüşüme vurgu yapıldı. Ancak, yaşanan sorunlara da dikkat çekildi.
Bu sorunlardan en önemlisi suyun Harran ve diğer ovalara getirilmesi ile birlikte bilinçsiz su kullanımı ve yapılaşma, betonlaşma nedeniyle tarım topraklarının kaybedilmesi. Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu açılışta ve iki gün boyunca sohbetlerimizde Güneydoğu Anadolu Projesi’nin önemine ve bölge ekonomisine tarımına yaptığı katkıların çok büyük olduğunu ancak toprağın, suyun korunması ve gelecek kuşaklara temiz olarak aktarılması gerektiğine vurgu yaptı.
Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu, Güneydoğu Anadolu Projesi’nin en geniş ve verimli arazilerine sahip olan Şanlıurfa’da toprakların sulanmaya başlamasından sonra ürün verimlerinde ve çiftçi gelirlerinde önemli artışlar meydana geldiğini söyledi. Özellikle bölgede pamuk ve mısır üretiminin devreye girmesi, ülke üretimine de önemli katkılar sağladığını ve ülkedeki pamuk üretiminin yarısının Urfa’dan sağlandığını hatırlattı.
Kuru tarımdan sulu tarıma geçince buğdayda dekara verimin 200 kilolardan sulu alanlarda 1 tona kadar yükseldiğini belirten Çullu: “Pamuk, mısır ve diğer ürünlerde de üretimin, verimliliğin 2-3 kat artması ve çiftçi gelirlerinin artması elbette çok önemli. Ancak, kuru tarımdan sulu tarıma geçince, daha çok gübre, daha çok zirai ilaç kullanılmaya başlandı. Bilinçsiz ve gereğinden fazla kullanılan gübre, ilaç ve diğer girdiler yeraltı sularının hızla kirlenmesine, toprağın kirlenmesine ve bozulmasına neden oluyor. Bu kimyasallar bu topraklardan elde ettiğimiz ürünlerle gıda olarak bize geri dönüyor” dedi.
Kuraklığın eskiden de olduğunu ancak son yıllarda daha sık yaşanmaya başlandığını anımsatan Mehmet Ali Çullu, çölleşme riskine dikkat çekerek şunları söyledi: “Kuraklığı bugün çok daha sık yaşıyoruz. Çölleşme bu bölge için önemli bir risk. Toprağı, suyu ve doğayı iyi yönetemezsek çok büyük sorunlar bizi bekliyor. Bunlardan birisi de çölleşmedir. Bugün kişi başına 4 dekar civarında olan toprak miktarı 2050’lerde 2,5 dekara gerileyecek. Bugünden topraklarımızı, suyumuzu, doğamızı koruyamazsak ve geleceğe sağlıklı bir şekilde taşıyamazsak bizden sonraki kuşakların geleceği tehlike altında olur.” dedi.
Bölgede çok sayıda araştırma ve bilimsel çalışma yapıldığını, Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin sürekli sahada olduğunu anlatan Çullu, ovadaki yapılaşma ve tarım arazilerinin betonlaşması konusunda ki çalışmaları özetle şöyle anlattı: “Kuru tarımdan sulu tarıma geçilince Harran Ovası’nın cazibesi çok arttı. Bitkisel veriminin 2-3 kat artması bölgeye olan ilgiyi artırdı. Çiftçi kendi arazisine yerleşmek amacıyla ve bazen de tarımsal amaçlı yapılar kurulmaya başlandı. 2017 yılına kadar yapılan sulama altyapıları ve yol alanlarının da hesaplamaya katılmasıyla beraber Harran Ovası’nda toplam arazi kaybı miktarı 19 bin 137 dekar ve ovaya oranı ise %11,62’ye yükseldi. Sulama öncesi 1991 yılından, sulama sonrası 2019 yılı arasındaki 28 yıl içinde yapılaşmadan etkilenen alanlar 2,32 katına çıkmıştır. Sulama öncesi 1991 yılı ile sulama sonrası 2019 yılları arasındaki 28 yıl içerisinde Bozova Yaylak arazilerinde sulama öncesi yapılaşmadan etkilenen alanın ovaya oranı %1,6 iken, 2019 yılında % 2’ye çıktığı tespit edilmiştir. Harran ve Yaylak özelinde yapılan çalışmada Harran; Şanlıurfa ve Suriye sınırına yakınlığı, gerek büyük tarım arazilerine sahip olması gerekse tarihi ve turistik bir yerleşim alanına sahip olması bakımından önemli bir cazibe merkezi özelliğine sahiptir. Harran’ın cazibe merkezi olması, beraberinde artan bir ekonomi ve nüfus yoğunluğu oluşturmuştur. Bu artan nüfus yoğunluğunun getirmiş olduğu yerleşim ihtiyacı tarım arazileri üzerinde önemli bir yapılaşma baskısı oluşturmuştur. Harran Ovası’nda devam eden kaçak yapılaşmanın önlenmesi için 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’na göre denetimler yapılarak tarım topraklarının kaybedilmesi önlenmeli.”
Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu’nun dikkat çektiği tarım alanlarının betonlaşması konusunda hemen herkes hemfikir. Bugün gelinen noktada 100 bin dekar alanın betonlaştığı tahmin ediliyor. Bu, Harran Ovası ve bölgedeki diğer ovalar için en büyük tehlike olarak görülüyor.
Harran Ovası’ndaki bir başka önemli sorun ise milyarlarca lira harcanarak yapılan barajlardan suyun açık kanallardan ovaya getirilmesi. Ziraat Mühendisleri Odası Şanlıurfa Şube Başkanı Abdullah Melik, açık kanaldan ve cazibe sulaması(Su kotunun sulanacak araziden yüksek olduğu yerlerde suyun potansiyel enerjisi ile sulama kanalları veya borular aracılığıyla iletildiği sistem) nedeniyle suyun yüzde 60’ının kaybolduğunu söylüyor.
Abdullah Melik, Türkiye’de 43 ziraat fakültesi olduğunu ve her yıl 5 bin mezun verildiğini belirterek:”Ülkemizde 120 bin ziraat mühendisi var. Bunlardan 30 bini işsiz ve atama bekliyor. Aslında 150-170 bin ziraat mühendisi istihdam edilmesi gerekiyor. Ama, bakanlık atama yapmıyor. Çiftçi bilgiden yoksun, mühendis atama bekliyor. Harran’da 100 bin dönüm tarım alanı betonlaştı. Gelişigüzel binlerce dönüm tarım arazisi imara açıldı. Bu tarım adına işlenmiş bir cinayettir.” dedi.
Özetle, Şanlıurfa’da tarım konusunda çok önemli gelişmeler var. Ancak önemli sorunlar da var. Tarım arazileri yoğun yapılaşma, betonlaşma, çölleşme riski altında. Kuyulardan su çekerek üretim yapan çiftçiler yüksek enerji faturaları nedeniyle sürekli enerji dağıtım şirketi Dedaş ile karşı karşıya bırakılıyor. Ovada sulama yapan çiftçi dekara 100 lira ile pamuk sularken kuyudan su çeken çiftçi dekara 2-3 bin lira ödemek zorunda kalıyor. Bu çiftçilere mutlaka enerji desteği verilmesi gerekiyor.
Şanlı Urfa İl Tarım ve Orman Müdürü Murat Çakmaklı, pamuk ekimi öncesinde mercimek ekimini teşvik eden bir proje başlattıklarını belirterek: “GAP bölgesinde pamuk ekiminden önce mercimek ekimi yaptırıyoruz. Mercimek ekim alanı 120 bin dekara ulaştı. Bu projede ekimi yapılan mercimek tohumunun yüzde 70’ini sertifikalı olarak bakanlığımız, yüzde 30’unu çiftçinin kendisi karşılıyor. Hedef, Türkiye’nin mercimek ihtiyacının tamamını bu bölgeden sağlamak. Bu kapsamda projemiz her yıl daha geniş alana yayılıyor” dedi.
GAP İdaresi Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Nusret Mutlu, GAP Eylem Planı’na göre sulama yatırımlarının yüzde 58’inin tamamlandığını belirterek devam eden alanların tamamlanması ile bu oranın yüzde 72’ye ulaşacağını söyledi. Mutlu: “GAP kapsamında 18 baraj bitirilmiş, 1 milyon hektar alanı sulayacak su barajlarda depolanmıştır. 2002 yılı sonunda sulamaya açılan alan 198 bin 854 hektar iken, 2021 yılı sonu itibarıyla 611.731 hektara ulaşmıştır. Eylem Planı hedefi olan 1 milyon 60 bin hektar alana göre sulama projelerinin %58’i tamamlanmıştır. Enerji projelerindeki gerçekleşme ise yüzde 92 olup, parasal değeri 30,4 milyar dolar olmuştur. Sadece bu üretimle GAP kendini amorti etmiştir.” bilgisini verdi.