Reel sektördeki firmalar için maliyetlerin yönetilmesi her zaman için önemli konulardan birisi olmuştur. Hem finansal yönetim hem de genel yönetim konuları arasında en tepeden en alt kademeye kadar maliyetlerin doğru şekilde yönetilebilmesi işletmelerin ana gündeminde yer almıştır. İçinde bulunduğumuz dönemi değerlendirerek konuya baktığımızda ise, belki de daha önce hiçbir zaman bu dönem olduğu kadar maliyetlerin yönetimi bu kadar zor olmadı diyebilirim. Bu zorluk üç başlıkta kendisini gösteriyor. Birincisi öngörülemezlik, ikincisi düşürecek bir maliyet kalemini bulmakta yaşanan zorluk, üçüncüsü ise gelecekte maliyeti düşürmek için bugünden yatırım yapabilmek.
İşletmeler bu üç konuda zorlandıkları ve çözüm bulamadıkları için mecburen yükselen maliyetleri direkt olarak son kullanıcı fiyatlarına yansıtma yolunu seçmek durumunda kalıyorlar. Böylece fiyatlar yükseliyor ve rekabet ortamı da iyice kızışıyor. Ürettiği ürünü ya da sunduğu hizmeti daha yüksek fiyattan satabilmek için ise firmalar çok daha fazla çaba sarf eder konuma geliyor. Önceki dönemlerde bunun için ilave pazarlama aktiviteleri yapılırken şimdi bu da bir masraf kalemi olduğundan firmalar pazarlama aktivitelerini de sınırlandırır konuma geldi.
Peki, o zaman ne yapılabilir?
Maliyetlerin nasıl yönetilebileceği hususunda öncelik, hangi maliyeti yönetme kararını vermekten geçiyor. İmalat, finansman ve genel işletme yönetimi maliyetleri karşımıza çıkan ilk önemli maliyet kalemleri. Bu maliyetler aslında şu açıdan çok önemli. Bir işletmenin mali verilerindeki en önemli kalemleri olan ‘faaliyet kârı’ ve ‘bilanço net kârı’ rakamlarını direkt etkiliyor. Her fırsatını bulduğumda söylerim, birçok kâr rakamı içerisinden en çok önemsenmesi gereken faaliyet kârı rakamıdır. Çünkü, işletmenin gerçek faaliyetinden elde ettiği kârı gösterir. Faaliyet kârı, mali veriler içerisinde finansman giderleri düşülmeden önceki kârdır. Finansman maliyetlerinin, sonuçlardan bağımsız şekilde seçimlerden sonra yükseleceğini düşünüyorum. Çünkü mevcut iktidar kalsa politikada değişiklik yapılmak zorunda, eğer muhalefet iktidara gelirse onlar da zaten açık şekilde sıkı bir para politikasına geçmekten bahsediyor. Ayrıca kredi erişim bugünden daha fazla oranda olursa bu da ilave finansman maliyeti demek.
Eğer farklı bir dönemde olsaydık, yeni teknoloji kullanımları ile üretimde verimliliği yakalamak adına üretim maliyetlerini düşürmekten bahsederdim. Ancak reel sektör ile çok içe içe olan biri olarak bu konuya girersem; şu anda bu yazıyı okuyan her işletme sahibinin yarından daha çok bugüne odaklandığını biliyorum. O nedenle bu konuda detaya girmeyeceğim.
O halde işletme yöneticilerinin maliyet kalemleri içerisinden odaklanmaları gereken kalem, faaliyet giderlerini düşürmekten geçiyor. Burada en çok fark yaratılabilecek yer ise, işletmenin genel yönetim masraflarını kontrol altına alabilmek.
İşletme ortakları, muhasebe ve finans birimi ile bir araya gelip yönetim giderlerinde oluşan kalemleri tek tek inceleme altına almalı. Muhasebe sistemine yönetim giderleri ayrı ayrı kalemler halinde girilmiş ise bu nispeten kolay. Ancak yapılmamış ise, her gider genel yönetim gideri başlığı altına atılmış ise işe bunları ayıklamak ile başlamak lazım. Sonra da hangi gider düşürülürse, işletme faaliyeti aynı oranda düşmez ve kâr daha yüksek oranda artar; bunun hesaplamalarını yapmak lazım. Gerçekçi bir yaklaşım ile yapılacak bu çalışma sonucunda fark edilir rakamlara ulaşılacaktır.