TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) bugün faiz kararını açıklayacak. TCMB 2002-2005 döneminde ‘örtük enflasyon hedeflemesi’ rejimi uyguladı. Enflasyon hedeflemesine ise Ocak 2006’da başladı. Örtük enflasyon hedeflemesini iki aşamaya ayırmak mümkün. İlk aşamada politika faizine ilişkin karar PPK’da alınmıyordu; Başkan, iki Başkan yardımcısı ve Para Piyasaları ve Araştırma bölümlerinin genel müdürlerinin ve birkaç uzmanın katıldığı toplantılarda politika faizinin ne olacağına karar veriliyordu. İkinci aşamada ise PPK’da alınmaya başlandı. O dönemde bankacılık sisteminde likidite fazlası olduğu için, TCMB o fazlayı emiyordu. Bu nedenle politika faizi faiz koridorunun alt sınırı olan gecelik borçlanma faiziydi. O dönemdeki bütün faiz kararlarının alındığı toplantılarda bulundum. Resmi enflasyon hedeflemesi altında yapılan ilk PPK’da da yer aldım (23 Ocak 2006).
O sıralarda özellikle yabancı yatırımcıların ya da çeşitli uluslararası kurumların ekonomistlerinin sordukları “TCMB gerçekten bağımsız mı?” sorusuna verdiğim standart bir yanıt vardı: “İlgili bakanlar ve geriye kalan tüm hükümet üyeleri faiz kararlarını televizyon ekranlarından ya da Bloomberg/Reuters ekranlarından öğrenirler; eğer o anda televizyonlar ya da o ekranlar açıksa elbette.” Ne kadar inanıyorlardı bilmiyorum ama durum gerçekten öyleydi. Önceden gelen ayrıntılı raporlar ve PPK’da TCMB uzmanlarının yaptıkları sunumlar sonucunda, üyeler toplantıda yalnız kalıyorlar ve politika faizinin ne olmasını gerektiğini tartışıyorlardı. Alınan faiz kararı ve o karara eşlik eden basın duyurusu, üyeler toplantıdan çıkmadan kamuoyuna duyuruluyordu. Dün yine bir önemli yabancı kurumun baş ekonomisti TCMB’nin faiz kararlarını hiçbir zaman bağımsız biçimde aldığını düşünmediğini söylediğinde, dayanamadım, tanıklık ettiğim döneme ilişkin durumun hiç de öyle olmadığını söyledim.
Nereden nereye? Yaklaşık 2018’den bu yana zaten enflasyon hedeflemesi rejimi yok. İlla olması da gerekmiyor. Ama o rejime ait kalıplar kullanılmaya çalışılarak basın açıklamaları yapılıyor, inandırıcı olmayan bazı hedeflerden söz ediliyor ya da birkaç ay öncesine kadar olduğu gibi ‘liralaşma’ deyip ‘dolarlaşma’ körükleniyor. Kötüsü, nasıl bir para politikası rejimi uygulanmaya çalışıldığını da bilmiyoruz. Daha kötüsü, faiz kararı bağımsız bir biçimde -‘bağımsız’ı ‘teknik’ diye okuyabilirsiniz- alınmıyor. Artık hemen herkes biliyor ki politika faizinin ne düzeyde olacağına dair kısıtlar var; belli bir düzey için izin/onay gerekiyor. Alternatif faiz düzeylerinin olası sonuçlarına ilişkin izin alınacak makama sunuşlar yapıldığı söyleniyor.
Böyle bir para politikası rejimi de olabilir. Oluyor da. Ne tür sonuçlara yol açtığına ilişkin rakamlar verip başınızı ağrıtmayacağım; her şey ortada. İçinde bulunduğumuz çok hassas dönem açısından önemli bir nokta var; daha önce yazdım, tekrar vurgulamak gerekiyor. Ne geçen toplantıda alınan ilk faiz kararında ne de bugün duyurulacak faiz kararı öncesinde, TCMB enflasyonun nasıl bir yol izleyeceğine dair bir açıklama yaptı. Sadece son toplantı karar metninde muğlak bir orta vadeli yüzde 5 hedefine vurgu yapıldı. Oysa yüzde 5 orta vadeli hedefi enflasyon yüzde 65 olduğunda da vardı yüzde 6 olduğunda da. Ta 2012’den beri TCMB internet sayfasında öylece bize bakıyor. Haziran ayında yüzde 38 olan resmi enflasyonun -ciddi önlem alınmazsa- yılsonunda yüzde 70 düzeyine ulaşabileceği anlaşılıyor. Kamuoyuna, hiç olmazsa önümüzdeki yirmi dört aylık bir dönem için gerçekçi bir tahmin/hedef vermek gerekiyor. Artık 2023 sonu için hedef olmaz; onun için TCMB tahmininin, 2024 sonu için hedef olur; onun için hedefin açıklanması lazım. Hedefin havada kalmaması için de nasıl bir ekonomik program uygulanacağının bilinmesi gerekiyor. Bunların hiçbiri olmayınca gidişat konusunda karamsarlık artıyor.