DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Genel Başkan Yardımcısı Sanem Oktar’la görüşmeye giderken 2018’in ekim ayını anımsadım.
2017’nin nisan ayında G-20’de yeni bir grup oluşturulmuştu:
• Eminent Persons Group on Global Financial Govarnance (Küresel Finans Yönetim Seçkin İnsanlar Grubu)
Aralarında Ali Babacan’ın da yer aldığı dünyada ekonomiye damga vurmuş 16 kişi, G-20 liderlerine Ekim 2018’de 100 sayfalık bir rapor sunmuştu:
• Küresel Finans Sistemini Herkesin Yararlanacağı Hale Getirmek
2017 yılında “Küresel Finans Yönetim Seçkin İnsanlar Grubu”nda yer alan Babacan, Deva Partisi Genel Başkanlığı sonrası Hakan Güldağ ve Handan Sema Ceylan’ın da katıldığı ilk geniş sohbetimizde söze dünyadan girdi:
- Dünyadaki trendler sağlıklı değil. Burada pandemiden bahsetmiyorum. Dar ulusalcılık akımının, popülizmin pek çok ülkede etkili olduğunu görüyoruz.
Kısa vadeli, halkın hoşuna gidecek söylemlerle ülkelerin yarınlarının karartıldığının görüldüğünü vurguladı:
- Bunun son örneğini 4 yıl boyunca (Trump dönemi) ABD’de gördük.
Joe Biden’ın ABD Başkanı olmasının bir “fırsat penceresi” açtığını savundu:
- ABD’de yeniden bir demokrasi vurgusu öne çıktı. Bunlar güzel şeyler ama uygulamaya bakmak lazım. Popülizmin öncülüğünü yapan bir ülkenin çözümü yeniden demokraside araması güzel.
Demokratların çözüm üretmesi gerektiğinin altını çizip sordu:
- Demokrasi daha iyi yaşam şartları, refah ve güvenlik olarak geri dönecek mi?
Popülist liderlerin söylemlerinden örnek verdi:
- Popülist liderler, “Gücü bana verin, görün ben bu düşmanlarla nasıl savaşacağım, ekonomiyi düzelteceğim. Yoksa bana yargı, meclis engel oluyor. Zaten düşman çok, onlar engel oluyor” diyor.
Ardından ekledi:
- Etkili olan bu söyleme karşı demokrasi tekrar nasıl kazanacak? Bu, tüm dünyadaki demokrat zihniyetli insanlar için sınamadır. ABD ve Avrupa’daki demokratların başta olduğu ülkelerde bunu göstermek şart.
Dünyadaki demokratlar sınavdan başarılı çıkabilir mi?
Demokrasi, popülizmi yenebilir mi?
Aynı dilden konuşulursa ABD ile yeni fırsat olur
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’a Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğine bakışını sorduk, yanıtladı:
- Türkiye-ABD ilişkilerinde ciddi sorunlar var. İki tarafta da “tek karar verici” varken işler aracılarla yürüyordu. Bir de aynı dilden konuşan insanların birbiriyle anlaşması belki daha kolay oluyordu.
Şimdi karşı taraftaki dilin değiştiğini belirtti:
- Şimdi karşı tarafta, “Uluslararası hukuk, demokrasi ve insan hakları”ndan söz eden, Paris Anlaşması’na dönen bir muhatap var. Bu muhatabın, “demokrasinin iyi işlemediğini düşündüğü” ülkelerle nasıl bir ilişki yürüteceğini göreceğiz.
ABD’nin Paris Anlaşması’nda dönüşü konusunda şu noktanın altını çizdi:
- ABD, sürdürülebilir bir dünya istiyorsa, çevre konusuna ciddi kaynak ayırması lazım. Dünyayı en çok kirleten ülkenin bunu yapması lazım. Şimdiye kadar bir rakam duymadık. Sözlerin uygulamaya dönmesi önemli.
Ardından Türkiye-ABD arasındaki kritik konulara işaret etti:
- S-400 meselesi ABD için önemli. Suriye, Irak önemli konular olmaya devam edecek. Yani, kolay bir dönem değil. Yeni bir fırsat olabilir mi? Olur ama aynı dilden konuşmak lazım. Aksi halde, bir çıkar ya da mecburiyet varsa ilişki yürür, “kazan-kazan”a dönmez.
ABD ile ilişkiler günün birinde “kazan-kazan”a dönüşür mü?
Vergi politikaları borçlanmayı teşvik ediyor, değişmeli
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, ABD Merkez Bankası’nın bilanço büyüklüğünün 2002’de 800 milyar dolar olduğunu anımsattı:
- 2008-2009 krizinde 4 trilyon dolara, pandemide de 7 trilyon dolara çıktı. Bu geçici ama nereye kadar? Ucuz ve bol para varlık fiyatlarını çok şişiriyor. Varlıklar da teminat olarak gösterilip daha büyük borçlanmalara yol açıyor.
Mortgage krizinin bu tür politikalardan çıktığına işaret etti:
- Pandemi sonrasında G-20’nin dünyanın nereye gideceği ile ilgili çok ciddi adımlar atması lazım.
Türkiye dahil pek çok ülkede vergi sisteminin borçlanmayı teşvik ettiğine dikkat çekti:
- Şirkete sermaye konulduğu zaman vergilendiriliyor. Borç alınınca ödenen faiz matrahtan düşüyor.
Sermayeyi teşvik eden bir yapıya dönülmesi gerektiğini kaydetti:
- Her tür borçluluk artıyor. Kamu borcu, şirket borcu ve hane halkı borcu. 2008’de artmıştı, pandemide de arttı. Borçluluk nereye kadar artacak? Bu durum krizleri artırır. Çünkü, rakamlar gerçeklerden kopuyor.
Güçler ayrımı adeta yok oldu
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin güçler ayrımının adeta yok olmasına yol açtığını savundu:
- Yetkiler tek elde toplandı, denge-kontrol mekanizmaları sıfırlandı. Normal işleyen bir sistemde Meclis’in yürütme üzerinde denetim yetkisi olması lazım. Yargının yürütme üzerinde denetim yetkisinin olması lazım.
Parti olarak önerilerini ortaya koydu:
- Eskiye dönüş anlamında değil ama Türkiye’nin iyi çalışılmış, toplumsal mutabakat arayışıyla hazırlanmış bir“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”e ihtiyacı var.
Yatırımcılar iyi işleyen hukuk ve demokrasi arar
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, güvenin her şeyin başı olduğunu belirtti:
- Cumhurbaşkanı çıksa, “Ben hata yaptım, yanlış bir iktisat tezini dayattım. Bunun ülkeye zararı oldu. Hem kur, hem faiz arttı. Merkez Bankası'nın başına kredibilitesi yüksek bir kişiyi atıyorum ve karışmayacağım” dese ülke birkaç ay rahat nefes alır.
Kalıcı rahatlama için bunun yeterli olmadığını kaydetti:
- Ekonomi için öncelikle sağlam bir temel lazım. Güven her şeyin başı. İyi işleyen hukuk ve demokrasi yoksa yatırımcı gelmez.