Henüz kesin olmayan sonuçlara göre 28 Mayıs seçiminin galibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu. Meclis çoğunluğuna da sahip olan Erdoğan beş yıl daha yürütmenin başında.
Artık seçim geride kaldı ve bugün 29 Mayıs...
Soru çok basit:
"Türkiye'yi nasıl bir ekonomik gidişat bekliyor?"
Öyle ya para politikasında değişiklik yapılmayacağı, hatta faiz indirimine devam edileceği söyleniyor. Bu para politikasının Türkiye'yi nereye getirdiği de malum. Şu durumda önümüzdeki dönemde piyasalarda neler olacak?
Biraz geri dönüp son dönemi hatırlayalım.
Geçen yıl ağustosta dövizi seçime kadar olabildiğince sabit tutma uygulaması başlatıldı. Bunu sağlayabilmek uğruna olmadık kararlar alındı. 14 Mayıs'a yaklaştıkça bu sabit tutma hedefinde iyice zorluk çekilir oldu. Hele seçim bir de ikinci tura kalınca bu politikaları iki hafta daha uygulamak gerekti ve zorluk daha da arttı.
Şimdiye kadar ne Merkez Bankası bu kadar dövizsiz kalmış ve rezervler bu boyutta eksiye düşmüştü, ne piyasada böylesine ikili üçlü kur oluşmuştu... Dolayısıyla şimdi ivedilikle dövizdeki bu sorunun aşılması gerekiyor. Gerekiyor da nasıl?
Bir yandan aynı para politikasının devam edeceğini söyleyip bir yandan döviz bulma şansımız olabilir mi?
Acaba para politikasında küçük küçük rötuşlar mı yapılacak? Seçim öncesinde "Zinhar, faiz artırılmayacak" yaklaşımı sergilendikten sonra mecbur kalınıp bu sefer de "Ülke çıkarı şimdi bunu gerektiriyor" denilerek artırıma mı gidilecek? Hiç şaşırmam, olur mu olur!
Ayrıca bu süreçte döviz, istemeye istemeye olsa da biraz bırakılır ve bir miktar artar. Taşkını önlemek için baraj kapaklarının açılması gibi...
İktidar öyle çok radikal kararlar alamaz, ılımlı gitmek zorunda; çünkü bundan sonraki hedef gelecek yılki yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul'u geri almak olacaktır.
Sert dalgalanma görülür mü?
Çok muhtemeldir... Bugün dövizde hızlı bir artış kimseyi şaşırtmaz. Bir kere Merkez Bankası'nın müdahale etmek istese bile atacağı barut kalmadı. Artış başladığında bu bir yerde tutulmak istense yine döviz olmadığı için pek bir şey yapılamaz.
Geriye kalıyor biraz önce de belirttiğim faiz artışı. Ama o da tek başına yetmez. Kabinenin acilen açıklanması ve dört başı mamur bir ekonomik programın uygulamaya konulacağının ilanı belki o hızlı artışı yavaşlatabilir, hatta belki de durdurabilir.
Dolayısıyla ne yapılacaksa çok çabuk yapılması gerekiyor. Ve tabii ki topluma bir güven verilmesi de şart. Ama bu hiç de kolay değil.
Fatura şirketlere ve vatandaşa
Seçimden önce bir dizi vaat dile getirildi. Şimdi onlar tutulacak ya da bakalım ne ölçüde tutulacak. Bunun için para lazım.
Hele deprem bölgesi için milyarlarca liraya gerek duyuluyor. Onun için de para lazım.
Bu para nereden mi bulunacak?
İlk bilgiler üç kaynağa başvurulacağı yönünde...
Biri şirketlerin aktiflerine vergi getirmek. Artık oranı ne olur bilinmez. Bir taslak olarak bu konu üstünde duruluyor.
Diğer iki kaynak olarak gündemde motorlu taşıtlar vergisi ve emlak vergisini artırmak var. Özellikle ikinci ve daha fazla olan konut ve araçlar için daha çok vergi uygulamak.
Sonuçta fatura vatandaşa çıkacak; hem doğrudan, hem şirketlere getirilecek vergi nedeniyle dolaylı olarak. Şirketlere binecek yük ister istemez fiyatlara yansıyacak.
Hele hele birden tırmanışa geçme olasılığı çok güçlü görünen dövizin yansımaları... Geçen yılın ağustosundan beri baskı altında tutulan ve aslında son bir ay hariç pek artmayan dövize rağmen fiyatlar yine de yükselmeyi sürdürdü. Şimdi bir de döviz artışı devreye girdi mi, fiyatlar yeniden daha hızlı bir artış eğilimi gösterecek.
Seçim öncesinin vaatleri arasında bulunan yüksek ücret artışları ve asgari ücret artışıyla birlikte yaşanacak parasal genişleme de hiç kuşku yok ki fiyatları yukarı iten bir etki doğuracak.
Ekonomi seçime kadar çalkantılı sularda şöyle böyle yüzdürüldü. Türkiye ekonomisi tabii ki karaya oturmaz ama dalgalı denizde fazlasıyla savrulabilir. İyi tutunmak gerek!