Güven Sak ve Fatih Özatay'a kulak verin!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ
  • Ya çok büyük ekonomik önlem paketi açıklayan ABD ve Almanya gibi ülkeler yanlış yapıyor ya durgunluğun birkaç haftaya biteceğini söyleyip sınırlı bir paketle yetinen Türkiye...
  • "Hep eleştiri, hani öneri" diyenlere Güven Sak ve Fatih Özatay kapsamlı bir çalışmayla adeta yanıt verdi. Eğer okumamışsanız düne dönmeli ve bu çalışmayı mutlaka okumalısınız...

Yıl 1999... TRT 2 haber kanalı olarak yeniden yapılandırılıyor. Kanalın başında sevgili dostum Metin Balcı var. 2000 yılının başında Anka Ajansı’ndan ayrılıp DÜNYA’da çalışmaya başlamışım. Hemen hemen aynı dönemde Metin de televizyonda ekonomi programları yapmamı teklif ediyor.

2000 yılının son aylarında artık hem DÜNYA için çalışıyorum, hem de TRT’de görev alıyorum. TRT’de günlük ekonomi programları hazırlayıp sunuyorum; kafamda ayrıca haftalık bir ekonomi programı yapmak var.

İstiyorum ki haftalık programı akademisyen kimliği taşıyan aynı kişilerle yapayım. Kim olmalı bu isimler, bunun arayışına girişiyorum.

Televizyon çok farklı; ekonomi gibi bir konuyu öyle üniversitede ders verir gibi anlatacak kişiler değil aradığım.

Güven Sak ve Fatih Özatay'la bu arayış sonrasında tanışıyorum. Cuma akşamları canlı yayınlanacak programın formatı belli oluyor. Sıra geliyor programa isim bulmaya. Halen TRT’nin Kıbrıs bürosunda görev yapmakta olan arkadaşım Olcay Kıraç öneriyor ismi:

“Ekonominin Seyir Defteri”

Olcay biraz da espri olsun diye ortaya atıyor bu program ismini. Ama düşünüyoruz, hiç de fena değil. Çünkü ekonomi nasıl seyrediyor, neler olup bitiyor; haftalık olarak bunları değerlendireceğiz zaten.

2000 yılının son aylarında başlıyoruz programa. Cuma akşamları olan programda aslında üçümüz ekranda ekonomi sohbeti yapıyoruz.

Akıcı, akılda kalıcı ve öğretici bir program...

Fatih Özatay bir süre sonra programdan ayrılmak durumunda kalıyor; çünkü Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı görevine getiriliyor. Programı birkaç ay daha başka arkadaşlarla sürdürüyor ve sonrasında bitiriyoruz.

Bu kriz başka kriz...

Sizleri yirmi yıl öncesine niye götürdüğümü merak ediyorsunuzdur. Türkiye o dönemde de bir ekonomik kriz yaşıyordu. Ancak o kriz bizim yarattığımız ve üstesinden gelinmesi şimdikine göre çok çok kolay olan bir krizdi. Nitekim açılan önlemler paketi ve IMF desteğiyle kriz kısa sayılabilecek bir sürede geride bırakıldı.

O dönem bankalar batmış ve bunun ekonomiye etkileri olmuştu tabii ki.

Ama şimdi? Daha birkaç ay önce bile tüm kafelerin, kahvehanelerin, lokantaların, berberlerin, kuaförlerin kapatılacağı söylense buna kim inanırdı...

Dolayısıyla şimdiki kriz daha önceki hiçbir krizle kıyaslanamaz. Bu seferki çok derin bir kriz ve etkileri suya atılan taş gibi değil, okyanusa düşen meteor gibi olacak.

Etkileri henüz tam görülmedi

Şimdi tüm dünyayı etkisi altına alan ve daha önce benzeri yaşanmamış bir krize sürükleniyoruz.

Sürükleniyoruz, çünkü krizin etkileri henüz tam olarak hissedilmiş değil. Ama ne olacağını biliyoruz.

Meteorologların yaklaşan kasırgayı görmesi gibi şimdi herkes ekonomik felaketin göbeğine doğru sürüklendiğimizi ve bizi orada nelerin beklediğini görüyor.

İşte benim yirmi yıl önce birlikte ekonomi programı yaptığım iki dostum; Prof. Güven Sak ve Prof. Fatih Özatay yaşanacak ekonomik felaketi görenlerin bir adım ötesine geçerek bu felaketten nasıl en az hasarla çıkılabileceğine dönük kapsamlı bir çalışma yaptı.

Okumayanlar için söylüyorum tabii ki, dünkü DÜNYA’da yer alan bu çalışma mutlaka okunmalı.

Güven ve Fatih çok çok özet olarak ne mi yazdılar, söyleyeyim: “Hazine kağıt çıkarmalı, Merkez Bankası da bu kağıtları alarak fon sağlamalı, böylece kriz yüzünden darboğaza gireceği kesin olan işletmelere ve buralarda çalışanlara destek sağlanmalı.”

Bir cümleye sığdırdığımız bu öneri paketi çok kapsamlı elbette... Bir cümlelik özetle yetinmeyip tüm değerlendirmeye bakmak gerek.

Güven ve Fatih’in önerileri okunmalı okunmaya da bunu asıl karar alma merciinde bulunanlar okuyup değerlendirmeli.

Zaten bizim sıkıntımız biraz da burada. Sorunun öyle korkulacak boyutta olmadığı gibi bir izlenim yayılmaya çalışılıyor. Vatandaşa moral vermeye çalışmak iyi de, bu iyimser hava kimseye moral olmuyor. Tam tersine sorunun yeterince farkına varılamadığı izlenimi uyanıyor ve sanki karamsarlık daha da artıyor.

Hem sorunu küçük göstermeye çalışmak doğru bir politika ise dünyanın ekonomi devleri ABD de, Almanya da büyük yanlış yapıyor demektir. Bu ülkelerin açtıkları ekonomik önlem paketlerinin büyüklüğüne bakarsanız o ülkeler fena halde paniklemiş.

Biz mi; biz demir gibi, taş gibi sapasağlam duruyoruz!

Tüm yazılarını göster